TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (53.BÖLÜM)
Konunun daha da somutlaşması açısından bu solun yarattığı kişilik özelliklerine de değinmek gerekmektedir. Bu kişilik her şeyden önce, göbekten burjuvazisine bağlı, onunla tümden bağlarını koparmaktan korkan, gıdasını kemalizmin fikir artıklarından almış, şoven, örgütsüz ve yarı aydın veya aydın görüntüyle hareket eden bir tiptir. Bu tip sosyalizmin lafzında ustadır, iyi bir laf kalabalığı yapar. Dünyanın her ülkesine ve olayına tahlil getirir; şu veya bu ülkedeki küçük bir olayı bile nedenleri ile ortaya koymaya çalışır, ama hiçbir zaman Türkiye devriminin sorunlarını gerçekçi bir tarzda ele alamaz, örgütlenme ve eylem görevlerini net bir şekilde ortaya koymaz.
Bu tip, burjuvazisi karşısında korkak, örgütsüz ve bilinçsiz, kitleler karşısında sahte bir pehlivan veya önder taslağı geçinmeye çalışır. Sahtelik, ikiyüzlülük ve kişisel çıkar endişesini devamlı yaşama ve hatta bir grubun, bir örgütün kaderini buna göre biçimlendirme bu tipin önemli özelliklerindendir. Bu tip, aydın özelliklere sahiptir, o nedenle bazı kişisel yetenekleri söz konusudur. Bir yazar veya iyi bir konuşmacıdır ve onun en çok güvendiği de bu bireysel yetenekleridir. Bunun için de bireycilik, kolektif olmama, kendi bildiğini okuma bu tipin adeta bir fobisi durumundadır. Bu aydın bireyci tipin belirtilen bazı yeteneklere sahip olması onu birçok konuda kurnaz yapmıştır.
Özellikle devrimin canalıcı sorunlarına girmeme, bunu teğet geçmede gerçekten usta bir yeteneğe sahiptir. Dönem örgütlenme ve eylemi dayatır, o, ideolojik tartışma ve çalışma yürütür. Dönem, direnme ve direnmenin çeşitli biçimlerini geliştirmeyi dayatır, o, sosyalizmin teorisini tartıştırır; doğrular ve artık ilkesel olmuş gerçekleri üzerinde demagoji yürüterek zaman geçirmeye, somut ve güncel devrimci pratik görevleri taliye düşürmeye çalışır. Bu tipin en önemli özelliklerinden biri budur. O günün acil görevlerini taliye alır, aldırmaya çalışır, bunun yerine ya geçmiş süreci geçirmeye ya da sahte tartışma platformları koymaya çalışır. Onun gündeminde güncellik ve güncel devrimci pratik görevler, bunun yürütülüş biçimi, planı, programı yoktur. O ısrarla bundan uzak durur. Ya artık ilkesel olmuş doğruları tartışarak ya da çok uzakta bulunan, örneğin komünizm aşamasına ait sorunları gündeme alarak, proletaryanın güncel devrim, örgütlenme ve eylem görevlerini unutturmaya, bunları gözden kaçırtmaya veya üzerini örtbas etmeye çalışır.
Bu tip süreci hep geriden, hep sağdan izler, açtığı demagojik tartışmalarla bunu yapar. Onun için her sürecin temel çalışması değil, adeta bütün süreçlerin tek bir çalışması varmış gibi hareket eder. Bu da ağırlıkta araştırma-inceleme, ideolojik tartışmadır. O, bulunduğu her ortamda, tartışma açar, tartışmaya çeker, ama niçin? Çünkü elinde ve dilinde yetenekleri vardır ve ancak bununla varlığını hissettirebilir. Fakat bu tartışması eylem ve örgütlenmeyi de yaratmaz. Bir tatmin aracı, aydın-seçkin özelliği konuşturma ve tasfiye pratiğidir bu tartışmalar. Bu nedenle açtığı her tartışma, pratiği durduran, kaosu daha da derinleştiren, bölünme ve ayrılıklar yaratan bir pratik ortaya çıkarmıştır.
Özellikle 12 Eylül sonrası, bu tipin tartışma, gözden geçirme adı altında devrim potansiyelini nasıl erittiği, nasıl örgüt dağıtıp tasfiyecilik geliştirdiği, özellikle Dev-Yol örneğinde çok somut biçimde görülmüştür. Bu teğetçi, canalıcı olanı gözardı ettirmeye çalışıcı Türk sol kişiliğinin, manevracı özellikleri de vardır. Bu manevracılığı burjuvaziye, onun taktiklerini boşa çıkarmaya yönelik değil, devrimin canalıcı taktiğine, örgütlenme ve eylemliliğine girmemek içindir. Her şeyi yapar, konuşur, tartışır, slogan atar, söz verir; sağından solundan atar, söz verir; sağından solundan geçer, önünden arkasından gider, ama hiçbir zaman örgütlenmeye girişmez. Dünyadaki belki de bu tip kadar devrimci örgütlenme hattından korkan, örgütlenme yeteneklerinden yoksun başka bir sol tip yoktur. Kemalizm, özellikle örgütlenmede, onu çok yoksul bir duruma sokmuştur.
Örgütlendiğinde ise, her zaman ya sağ reformist ya da sol sekter bir çizgi tutturmuş, sonuçta işbirlikçi-uzlaşıcı bir örgütlenmeye dönüşmüştür. Zaten bu tip, hiçbir zaman özgüce güvenmemiş, bağımsız bir örgütlenmeye gitmemiştir. Ya Türk liberal burjuvazisine bağlı örgütlenmeler, ya da dünyada şu veya bu merkeze bağlı örgütsel yapılara yönelmiştir. Kemalizm onu, aslında çok güçsüz-halsiz bırakmış, bu nedenle o, hiçbir zaman kendi ayakları üzerinde yürüme gücü ve cesaretini kendinde görmemiş, dış desteklere dört elle sarılmış, onların bir uzantısı ve papağanı durumuna gelmiştir.
Bu anlamda bu tip ya Moskova’ya, Pekin’e, ya Tiran’a ya da liberalizme yaslanmış, bunların hayranı ve propagandacısı olmuştur. Gerçekten bu tip, halkına ve kendi proletaryasının devrim yapabileceğine hiçbir zaman inanmamıştır. Aslında devrime köklü bir inancı yoktur. Sınıf mücadelesi onu biraz devrime bulaştırmış, o, bol laf öğrenerek, demagoji üstüne demagoji yaparak, solculuk yürütmeye çalışmıştır. Propaganda ve dış görünüşünde halkçı, proleter devrime tutkun gibi görünür. Kendisine böyle bir süs vermede bu tip ustalaşmıştır. Yıllardır bu usta yanıltıcı ve demagojik görüntüsü ile halkını ve proletaryayı aldatmıştır. Halkın sorunlarına hep sahip çıkar görünmüştür, ama gerçekte halkın sorunlarını ve acılarını bilmemektedir.
Halkçılık edebiyatı kuvvetli ama, halk devrimciliği özellikleri çok zayıftır. Bunun içindir ki, halkın gerçek öncü örgütünü ve eylemini değil, seçkin aydınların tartışma kulüpleri niteliğindeki örgütler, gruplar ve grupçuklar oluşturur. Seçkin aydın özellikleriyle, yaşam, propaganda ve örgütlenme tarzıyla aslında halktan kopuktur. Halk saflarından çıkan olsa da, halkla birleştirmediği aydın özellikleriyle ondan uzaklaşır, seçkin küçük bir grup yaşamını aşmayan bir yaşam tarzı tutturur.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER