NASIL YAŞAMALI? II CİLT -157.BÖLÜM
Günahkâr Lanetli Birçok Şeyi Yaşam Özelliği Olarak Bellediniz
Bu gerçekliği tespit ettikten sonra, kendi durumumuzu daha iyi anlamaya başlayabiliriz. Düşman ideolojik, siyasi, askeri düzeydeki gelişmemizi yok ediyor, öldürmeye çalışıyor. Sorun bu değil. Bu her zaman oluyor. Fakat daha da altında, bir sosyal alanımız var. O, işte dilimizdir, kültürümüzdür, ailedir, yaşamın bazı alışkanlıklarıdır, en kötü imha bunların üzerinde gerçekleştiriliyor. Belki bu yasalarda yok, zaten pek yasalık bir durumu da olamaz. Ama uygulama olarak faşist ulus teorisidir.
Bir faşist toplumsal imha planı olarak korkunçtur. Ve en önemlisi de bunun yol açtığı bitirilmiş insandır. Osmanlıcılık nereye getirdi, Kemalizm devraldı nereye getirdi? İşte şu son yıllarda, faşizmin en tehlikelisi veya cumhuriyetin yıkılış döneminin faşizmi, çürüme döneminin faşizmi nereye götürmek istiyor? Düşman sizi ne kadar kendiniz için şekillendirdi? Ben neden bu kadar sizinle çatışıyorum? Çünkü siz bu faşizmin okulundan geçtiniz. Yüzde yüz günahkâr, lanetli olan birçok şeyi yaşam özelliği diye bellediniz. Sosyalleşme değil, Türk halkı maymunlaştırılıyorsa, siz ondan daha değişik bir hayvan türüne benzeştirildiğiniz için farklılaştınız. İddiamı ispatlayabilirim. Hiçbir sosyal düzeyiniz yok. Nasıl aile kurabilirsiniz? İlkel klan topluluğunda bile yaşayabileceğinizi sanmıyorum.
21. yüzyılın son çeyreğinde yaşıyoruz diye hiç kimse kendini aldatmasın. Emperyalizm hayvanlaştırmayı dayatmıştır. Herkes doğa tahribi, çevre kirliliği, toplumun kanserleşmesinden bahsediyor. Onun için “20. asırda insanlık ilerlemiştir” diye emperyalist yuturmacalara kendini kaptırmaya hiç gerek yok. 21. yüzyılda insanlığın bu sorunlar etrafında -eğer çare bulunmazsa- en büyük tehlikeyi yaşadığını ve sonunun geleceğini bilim adamları söylüyor. Bizimki daha değişik bir hayvanlaşma. Bunu tanıtmaya çalışıyoruz. Düşmanın tarzına bakacaksın, kendi şekillenmene de bu temelde bakacaksın ve bu hayvanlaşmayı anlayacaksın. Direnmemeyi, teslim olmayı bu düzenle uzlaşmaya bakarak anlayacaksınız. Düşmanla, her türlü dolaylı kurum-kuruluşlarıyla uzlaşarak, hatta onlara öykünerek hayvanlaşma var.
Unutmayın ki, küçük bir memur olmak için kendinizi koymadığınız, benzeştirmeye çalışmadığınız bir kılık-kıyafetiniz bile kalmamıştır. Her şey düşmana göre ayarlanmaya, şöyle dilini kullanmaktan tutalım şöyle giyinme, şöyle yaşama, saatlerini ayarlama hepsi düşmana göredir ve kendine karşıtlık temelindedir. Biliyorsunuz ilkokula gider gitmez sabah akşam ülkeni inkâr ederek, ant içerek, aynı gericiliği böyle içeceksin. Küçük bir iş imkânını bu ihanet temelinde göreceksin? Bu deliliğiniz sizi nereye götürüyor? Faşizm dünyada kendini nereye koyuyor, sizi nereye koyacak? Şu anda bu Türklüğü bütün uşaklık, teslimiyet ve yalvarmalarına rağmen, Avrupa ve Amerika bile değersiz buluyor. Kaldıramıyor.
Türk-İslam sentezini Araplar bile artık değersiz buluyor. Bu Türk’ü kim satın alacak? Kendisini böyle hiçbir yere pazarlayamaz. Bir de Türklüğün elindeki Kürtlük ve sizler kendinizi nasıl yaşatacaksınız, nasıl pazarlayacaksınız? Ben hâlâ hatırlıyorum; bu köylülerin binlercesi devlet kapılarında ve belediye önlerinde kapıcılık için sabahtan akşama kadar bekliyorlardı. Bir bekçilik nedir ki, bu da iş midir? Bu duruma gelmişler. Bir küçük memur oldun mu dünya senin oldu. Hem de ihanet memurluğu. Şu anda bu iş, on bin kişiden birine nasip olamaz. İhanet işi, bu kadar reva mı? Şimdi bu delilik değil de nedir? Biraz sağduyulu olmalısınız, vicdanınız artık gelişmeli. Varsa bir insanlık iddianız, artık kendisini uyandırmalı ve dile getirmelisiniz. “Bize fazla yüklenme” demeyin. Varsa bir iddianız, kendi yaşadıklarınızı, gerçekliği dile getirin. Neden bana uyduruk sorunları dayatıyorsunuz? “Ben ablamı isterim, ben kocayı, kadını isterim, ben anacığımın kucağını, düzeni özledim” demenize gerek yok.
Ben hal-hareketlerinize bakıyorum, ne istediklerinizi biliyorum ve bunlarda bir umut görmüyorum. Sizi kucaklara terk etmek benim için kolay. Sizden kurtulmak benim için kurtuluş olabilir, ama içinde bir şey var mı? Gerçekten kurtuluş getirebilir mi? Gidin, hiç kimse sizi sinesine basamaz. Çünkü haraptır, bitiktir, hepsi sizden daha beterdir. En sağlamı bile sizsiniz. Gerçekleri göreceksiniz. Bazı eski hayallere, özlemlere takılarak gerçeklerle alay etmeyin veya kendi gerçeğinizi örtbas etmeyin.
Çünkü gerçek dışılık kişiyi ölümden daha beter eder. Kendinize saygınız gerçekliğimize anlam vermek temelinde olsun ve gelişme de zaten böyle başlar.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER