TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (148.BÖLÜM)
Bu kişiliği biraz daha incelersek, zaten geçmişte de hırsızlık ve çapulculuk yaptığını görürüz. Daha çocukluğundan itibaren komplo yöntemlerini bir yaşam yolu olarak seçmiştir. PKK’ye yöneldiklerinde, bunların durumu biraz daha güç kazanmaktadır. Geçmişte bunlar adi işlerle uğraşırken, PKK’de çok büyük değerler birikmiştir; PKK oldukça geniş alanlar üzerinde otoritesini tesis etmiştir. Onlara göre, bu değerler insanlar üzerinde egemenlik kurularak sağlanmıştır. Bu mantık ve kişilik bize göre değildir. Bu bir gaflet durumudur. Adam kendisine inanmaktadır; belki de inanmamakta, ama inandırmaktadır. Çoğu olayda bu mantık vardır.
Yalnız bu mantık, burada böyle karşımıza çıktığı gibi bir durumla somutlaşmamaktadır. Eninde sonunda parti içinde emeğe değer vermeyen, bu temelde bir değer geliştiricisi ve koruyucusu olmayan, basit yetkiye ve otoriteye dayanan, basit olanakları kendi eline alan ve ufak bir tehlike gördüğünde hemen sıvışabilen bir duruma gelinmektedir. Bunlar bağımsızlık mücadelesinin değerlerini ele geçirmekte ve imha etmekten zevk almaktadırlar. Bizim değerleri koruma mücadelemiz, değerleri gaspetme mücadelesi değildir. Bunların üzerinde tekel kurma mücadelesi değildir. Mücadelemizde bunlara en küçük bir yer yoktur. Her zaman söyleriz; bizim için sınırsız hizmetten başka etkili olmayı olanaklı kılacak bir özellik olamaz. Bugüne dek sergilediğimiz mantığın temeli budur. En gereksiz olana bile, en büyük hizmeti yapmakla mükellefiz. Buraya her çeşit sınıf ve tabakadan, her cinsiyetten ve mezhepten insanlar geliyor. Sınırsız hizmetten başka bir şey onları burada tutamaz.
Çünkü bu insanlar zayıftır; bazıları belki kendilerini rahatlıkla satabilecek durumdadır. Biz bunlara itibarlarını iade etmek için büyük bir hizmet sunduk. Beyni ve gözleri açılsın, burada kendi işini biraz tuttursun ve kişiliğini biraz geliştirsin diye böyle yaptık. Dikkat ederseniz, biz insanlara “Yoldaş, sana şu kadar yaşama olanağı sunuyorum. Sana şu kadar maaş bağlıyoruz, bununla kendine bir ev kurabilirsin. Ailen ve belki de çoluk çocuğun vardır. Sana bir ev kurman için yardım edelim” demiyoruz. Aslında bu normaldir. Olanağımız ve zamanımız olsa da bunu yapabilsek. Sözgelimi biraz maaşınız olur, biraz da izin hakkı tanırız, gider yaşarsınız. Biz bunları hiç yapamıyoruz. Neden? Çünkü şu anda imha sürecini durdurmakla mükellefiz. Şu anda değerlerimizi bu biçimde maaşlı ve izinli düzenlemeye tabi tutmamız olanaksızdır. Şu andaki temel görevimiz, hareketin imha edilmesini önlemek, direnme olanaklarını yaratmak, mevzileri yıkılmayacak ölçüde onarmaktır. Bundan başka çaremiz yoktur. Ben bunca yıldır burada bunları sağlamakla mükellefim. Her türlü normal yaşamdan adeta vazgeçirilmiş olduğunuzu biliyorum. Bunu bazılarınız gönüllü, bazılarınız sıkılarak yapıyor. Ama bu bir gerçektir.
Halkımızın içinde bulunduğu durum bizi buna zorunlu kılıyor. Şunu da söyledim: Burada mezar kadar yatacak bir yer bulursak, bunu nimet bileceğiz. Çünkü düşman bu dünyada bize başka bir yaşam olanağı tanımıyor. Ülkede küçük bir dağ mevzisini yakalamak, benim için en büyük kazanımdır. Bundan başka bir yaşam olanağımız mevcut değildir. Hatta zindandakilere bile, birazcık insanlığımızı savunacak durumu yakalamışsınız, bu sizin için en büyük nimettir dedik. Bundan daha fazla değer bulunamaz. Yaklaşımımız buydu. Bir bütün olarak gerçeklerimize bakarsanız, başka bir seçeneğin bulunmadığını kabul edersiniz.
Dolayısıyla anlamsız istemlerde bulunmazsınız. Belki bu konuda sorumlu ve etkilisiniz; ama ben kendime de, bundan yana aşırı hizmet etme olanağını devretmekten başka bir davranış türünü yakıştırmıyorum. Temel önderlik böyle icra edilmek zorundadır. Bazı değerleri paylaşmamı uygun görüyorsanız tartışalım. Parti kongresi toplanır, toplantılar yapılır. Bazı şeylerin daha değişik bir biçimde ele alınmasını istersiniz. Başka değerlerimiz vardır. Görevleri bölüşelim. Bu konuda örnekler verilebilir, tartışma yapılabilir, doğru olan neyse ortaya konulur. Biz bunu anlarız. Yarın devlet düzenine geçtiğimizde yeni bir düzenleme yaratılır. Toprak üzerinde bir reform gerçekleştirilir. İlişkilere yeni biçimler verilir. Aile ve devlet yeni bir biçime sokulur. Halk demokrasisini kurmak istiyoruz. Bu konuda yapılacak düzenlemeler bellidir sanırım. Şimdi bazı sembolik örnekler verebiliriz. Şimdiden bunların planlarını ve programlarını geliştirebiliriz. Ama şu anda yaptığımız şey bu değildir. Bu tiplerin ele geçirdikleri düzen ve sözümona egemenlik diye tutturdukları şeyler, bunlar değildir, bunlarla ilgisi yoktur. Dedim ya, bunlar ne bir toplantı, ne meşruiyet arıyorlar, komployla kurnazca düşürmeye çalışıyorlar. Biraz da buna açıklık getirmek istiyoruz. Bunlara, eğer çabalarımıza ortak olmak istemiyorsanız, o zaman kendi hizbinizi kurun dedik. Düello istiyorsanız, size silah verelim. Ama önce benim işimi halletmeniz gerekir. Partinin istediği biçimde yapamıyorsanız, hizbinizi kurun. Hizip kurma özgürlüğü de tanıyoruz.
Daha 1980’de bunları belirttik. Burada da benzer bazıları varsa, onlar da isterlerse hiziplerini kursunlar. Düşüncelerinin farklı olduğunu, politikalarının değişik olduğunu ve bunların propagandasını yapmak istediklerini söylesinler. Kurallara uymak koşuluyla bunu yapsınlar. Biz de ilerde kongremizi yaparız. Sorunlarımızı tartışırız. Çoğunluk hangi doğrultuda karar verirse, ona uyar ve sonuçlarına katlanırsınız. Katlanmak istemiyorsanız, ayrılma özgürlüğünüz de vardır. Bunları bilirseniz, hizip olabilir. Bu bir kuraldır. Ama bu komploculuk, tasfiyecilik, kadrolarla oynama ve saman altından su yürütme biçiminde olmamalıdır.
Yani düşünce ve davranışlarımızla oynanmamalı, temelimiz oyulmamalı, çabalarımız boşa çıkarılmamalı ve bundan başka bir yöntem tanınmamalıdır. En azından meşruiyet olmalıdır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER