SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II -333.BÖLÜM
Avrupa uygarlığının bir son aşamayı yaşadığı kabul gören genel bir anlayıştır. Bu uygarlık yıkılışını faşizmle durdurmak istemiş; bunda başarılı olamayınca, barışçıl dönüşüme açık olan demokratik uygarlığa geçiş yapmaktan başka bir şansı kalmamıştır. Her ne kadar çözülen reel sosyalizm ise de, Avrupa kapitalizminin de kapitalizmden çıkacak kadar dönüşümlerle karşı karşıya kaldığı bir gerçektir. Tristan ’la İsolt’un aşkının sonuna gelinmiştir. Parzival’in cesaretli, yaratıcı ve içine girilmemiş ormanlardaki yürüyüşü de ihtiyarlıktan ve yorgunluktan ötürü aynı akıbetle karşı karşıyadır. Aşk tanrıçası İştar’ın yolundaki aşklardan sonuncusu olduğu kuşku götürmezken, yeni aşklara ortamı bırakması gerektiği de açıktır. Parzival’in yürüyüşünün de kahraman Gılgameş’in en son temsili olduğu tartışma götürmez. Ama artık Gılgameş’in memleketinde ona layık yürüyüşçülere ihtiyaç olduğu da kesindir.
Kürt sorunu Türkiye’nin çağdaş uygarlık sınavının kilidi haline gelmiştir. Ya çözerek çağdaş uygarlığa geçer, ya da bu sevdadan vazgeçer. Kurucusu Atatürk’ün çağdaşlık perspektifinden uzaklaşmak kolay göze alınamaz. Zor da olsa, Kürt sorununun Türkiye-AB ilişkileri kapsamında çözüme gitmesi güçlü olasılıktır. Avrupa’yı daha fazla zorlamadan Türkiye içi bir çözümü erteletmemek, hem krize yol açan koşulların ortadan kaldırılması, hem de tarihinin demokratik yükseliş sürecine girmesi açısından bir şans olarak değerlendirilmek durumundadır. Ülkelerin güçlü bütünlüğünün ve devletlerin sağlam birliğinin bu yoldan geçtiği, en güçlü ve kalkınmış devletler ve ülkelerce doğrulanmaktadır. AİHM kararlarını uygulayıcı güç olarak AK, temel hukuk belgesi olan AİHS gereğince, davam dolayısıyla Türkiye’nin demokratik hukuk doğrultusundaki gelişimini daha sorumlu ve sonuç alıcı nitelikteki destek ve yaklaşımlarıyla gerçekleştirmesini gerekli kılmaktadır.
Daha fazla güç kaybettirmeden ve kendilerini zor durumlara düşürmeden, tarihin en önemli bir bölgesinde kangrene dönüşmüş bir sorunun çözümüne gitmek taraflara sadece kazandırır niteliktedir. Kimseye hiçbir şey kaybettirmediği gibi, kaybetmiş oldukları ve çoktan unutmuş bulundukları insanlıklarına yeniden dönüşü ve kazanmalarını mümkün kılmaktadır. Bundan daha değerli ve gerekli bir kazanım olabilir mi? Savunmamda en son bireysel kimlik ve öykümü çözümleyerek anlatmaya çalıştım. Bu bir bakıma savunmam dolayısıyla cevaplamam gereken ve çok kişiden gelen olumlu ve olumsuz eleştirilere yanıt verme amacını taşımaktadır. Hakkımda çok yazı ve kitap yazıldı. Halen yoğun tartışmalara konu olmaktayım. Dışarıdayken bile zor yetiştirdiğim cevap hakkımı içerde yeterince kullanmam mümkün olamazdı. Bu vesileyle toplu bir yanıt için zemin olabilecek birçok ipucunu sunmam hayli yarar getirecektir. Yaratıcı yaklaştım.
Aslında bu aynada herkes nerede olduğunu görecektir. Bir amacım da şaşı bakmakta ısrarlı olanlara bir dev aynasını dayatarak, “Sen bu aynanın şurasında ve şöylesin” demekti. Aynı zamanda dostluk ve yoldaşlık yapmak isteyenlere nasıl bir varlıkla karşı karşıya olduklarını bütün içtenliğim ve gücümle yansıtmayı ihmale gelmez bir görev bildim. Yine bana anlamsız düşmanlıkta ısrar edenlere ne olduğumu, ne yaptığımı, neler yapabileceğimi ve nelere yol açabileceğimi açık ve mertçe göstermek istedim. Sanıyorum ister kişi ister kurum düzeyinde olsun, herkes gerçekliğime dürüstçe yaklaşacak ve hayırlı sonuçlara ulaşacaktır. Savunmam şüphesiz birçok konuyu çok değişik bir üslupla işlemeye ve yansıtmaya çalışmaktadır. Orada bir insanlık, bir halk ve bir örgüt ne olduğunu ve ne olmak istediğini olanca açıklığı ve sorumluluğuyla ortaya koymaktadır. Çok sayıda taraflara ve ilgililere anlam vermekte ve rol yüklemektedir. Bu yaklaşımdan kaçınamazdım.
Tarihte binlerce adsız şehidin ve niçin son nefeslerini verdiklerini söyleyemeyecek durumda olanların son sözlerini söylemek istedim. Dilsiz bırakılan, nereden nasıl vurulduğu ve çaresizliğe mahkum kılındığı bile belli olmayan bir halkın, tarihin en eski, ama en çok ihanete uğramış halkının gerçeğini ve çığlıklarını yansıtmak istedim. Binlerce kahraman şehidi olan, içten ve dıştan büyük ve ihanete uğramış bir örgütün, PKK’nin gerçekten ne olduğunu ve nasıl olması gerektiğini yüksek bir sorumlulukla tanıtlamaya ve savunmaya çalıştım. Uğradığım komplonun tamamen farkındayım. Bu savunmam yalnız bana değil, tüm insanlığa karşı komploculukla üstün gelmeye ve günlerini gün etmeye çalışanlara da ilk etkili cevabımdır. İntikam almayı kendime pek yakıştıramam. Eğer binde bir ihtimal olabilecek öz varsa, düşmanı bile dost yapmak insanlık karakterimin ayrılmaz bir parçasıdır.
Ama eğer fırsat bulur ve gerekli görürsem, komploculardan nasıl intikam alındığını, bir daha insanlığa bu yönlü lanetli yaklaşımlarda bulunamayacak kadar akıllarını başlarına getirmeyi sağlayacak kahramanlık eylemlerinin ve savaşçılığın nasıl olduğunu göstermeyi çok isterdim.
İNSANLIK VE ÖZGÜRLÜK KAZANACAK, TÜM KOMPLOCU ZORBALIK VE YALANCILAR KAYBEDECEKTİR!
HAKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER