TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (23.BÖLÜM)
Bozguncular ve dönekler cephesi de gelişimini sürdürmüştür. PKK’nin küçük bir grup olarak ortaya çıktığı günden günümüze kadar ünlü dönekler görülmüştür. Bazılarının adlarını bile anmaya gerek görmüyoruz. Bizimle iki ay geçici yol arkadaşlığı yapanlardan en kritik anda bize kötü bir darbe vurmak isteyenlere kadar birçok dönek ve hain gördük. Bunlardan tehlikeli bir kariyerist olan ve parti üzerinde hesaplar yapan Şahin Dönmez, fırsat bulduğunda ve yaşamı veya çıkarı tehdit altına girdiğinde, gözünü kırpmadan partiyi yerle bir etmek isteyen, PKK’nin bir öğesi değil, onun içinde bir kan emici olduğunu ortaya çıkaran özellikler taşıyan bir tiptir. Bizde direniş kadar ihanetin de büyüklüğü söz konusudur. Büyük direnişçi kahramanlık derecesinde ne denli bir rol oynuyorsa, hain de o denli görülmemiş bir ihanetle boy göstermektedir. Şahin partiyi tamamen imha etmeye çalıştı; olağanüstü bir biçimde kendisini kullanmak istedi. Hala yazıp çizdikleriyle onun ne yapmak istediği daha da açığa çıkmıştır. Onu yurt dışından tamamlamak isteyen Semir haini, parti üzerinde en çok duran, partinin doğuşundan günümüze kadar olan gelişmesini iyi bilmek isteyen, bunu bizi tarih sahnesinden silmek için kullanan en tehlikeli tasfiyeci olarak partiye muarrız oldu. Kendisinin hesapları vardı. Öbürleri de öyleydi. Süleyman, tehlikeli bir mirasyedici olarak, PKK Önderliği’nin nasıl biteceğini ve kendisinin nasıl tek mirasçı olarak sahneye çıkacağını düşünmeye ve bunun hesaplarıyla yaşamaya çalıştı. Yalnız geriye başka bir grup kalmaktadır. Bu grubu şimdiye kadar büyük bir ihtiyat ve özenle günümüze dek getirdiğimiz bilinmektedir.
Bunlar hep dertlerini ve şikayetlerini dinlediğimiz, çok zor anlarda ve koşullarda kendilerini taşıdığımız ve bazen bir dediklerini iki etmediğimiz tiplerdir. Yemeden yedirmek, içmeden içirmek, fazla zorluklara katlanmamaları için yaşamı kolaylaştırmak: Bu tipler için yaptığımız şey bu oldu. Devrimin büyük sorunlarına ve zorluklarına çözüm getirirken, onları bu işe fazla bulaştırmadan idare etmenin önemini kavrayarak hareket ettik. Ama daha sonra da gördüğümüz gibi, bunların bütün parti aşamalarındaki zararları o kadar göze batıcı oldu ve karar gücünü hayata geçirmenin savsaklanmasındaki olumsuz rolleri o kadar ileri düzeye ulaştı ki, bu sorunun üzerine kapsamlı bir biçimde gitmemek için hiçbir neden kalmadı. Bir bütün olarak parti tarihindeki bu kararsızlığın, ikircikliğin ve özellikle yöntem ve üslup bozukluğunun birçok kişiyi nasıl tehlikeli bir konuma getirdiğini, kendilerini nasıl tanınmaz hale soktuğunu ve yanılttığını gözönüne getirerek, bunu biraz daha aydınlatmak durumundayız. Ortayolculuk konusunda, onun tarihsel ve güncel temeli üzerine Kişilik Sorunu, Parti Yaşamı ve Devrimci Militanın Özellikleri adlı kitabımızda epeyce şeyler söyledik. Bunları yeniden tekrarlamayacağız.
Ortayolculuk, tarihte ve günümüzde, ezilenle ezen ve devrimle karşı-devrim arasında bir yol tutturulmasıdır. O hep gerçeğin bir kesiminin, yani ulusal ve sınıfsal gerçekliğin baskı ve sömürü altında kalan yanıyla öbür yanının gövdesidir. Birbirine rakip iki kişilik, ortayolculukta ve orta tabakada bir kişilik bulur. Yani aslında onun bir varlığı yoktur. Ezilen ile ezen ve sömürülen ile sömüren arasındaki savaşımda, hep iki tarafın gölgesini yaşamak gibi bir talihsizliğe düşer. Ayrışma tam ve kesin olursa, ortada ara tabaka ve ortayolcu diye bir şey kalmaz. Ama günümüzde bu hala büyük bir kesim oluşturmaktadır. Sosyalizm ile kapitalizm, Doğu ile Batı ve ulusal kurtuluş davası ile emperyalizm kavgasında, varlığını henüz koruyan meşhur ortayolcu partiler vardır. Örneğin Almanya Sosyal Demokrat Partisi ortayolculuğun örnek partisidir. Onun bütün işi gücü sosyalist sistem ve emperyalist sistemin başı ile ne kadar uyum sağlayabileceğini ve ikisinin arasında nasıl bir yol tutturabileceğini düşünmektir. Bu konuda gelişme sağlamak için büyük bir maharete sahiptir. Daha sonra adım adım öbürleri gelir. Türkiye’de ve Ortadoğu’da birçok örneğini gördüğümüz bu hareketlerin temel yaklaşımı hem sosyalizmden ve hem de kapitalizmden yararlanmaktır. Hem isyancı ve ihtilalci adımlar at, hem de sık sık gerici sınıfa yaslan; hem ilerici sloganlara sahip çık, hem de karşıdevrim bastırınca gerici sloganların etkisi altına gir! Türkiye solunun başına gelenler iyi incelenirse, ortayolculuğun veya orta sınıf hareketinin ne denli kök saldığı, başka bir deyişle yenilginin ve tasfiyenin bu sınıf temelinden kaynaklandığı hemen teslim edilecektir. Çeşitli yazılarımızda uzun uzun incelendiği için, burada bu konu üzerinde fazla durmayacağız.
Bunlar yeterince aydınlatılmış, tarihsel ve güncel planda açımlanmıştır. Burada daha çok ortayolculuğun partimizin içinde ortaya çıkan ve zarar veren yönlerini ele alacağız. Özellikle 3. Kongre’de partimiz içinde bir kararsızlığın ortaya çıktığını, 3. Kongre’nin üzerinde şekillendiği 1983, 84 ve 85 pratiğinin önderlik düzeyinden en alt birimlere kadar yürütülmesinde önemli ikirciklik ve kararsızlıklar görüldüğünü, demagojik yanı bol bir eğilimin, kimi zaman sağ liberalizm ve kimi zaman da sol sekterizm biçiminde bu pratiğe birçok yönüyle damgasını bastığını ve önemli kayıplar vermemizin yanısıra birçok gelişmenin sağlanamamasının da nedeni olduğunu ortaya koyduk. Bu konuda tartışmalar yapıldı ve özeleştiriler verildi. Bunları burada tekrar etmeyeceğiz. Bunların sahipleri bellidir. Yazılar ve belgeler ortadadır; bunların çok iyi incelenmesi gerekir. Hele hele bunu özeleştiri ile dile getiren arkadaşlar günümüzün pratiği üzerine yürürken, bu belgeleri doğru bir biçimde incelemeye, yorumlamaya ve sonuçlar çıkarmaya çalışmalıdır. Bunlar boşuna ortaya çıkarılmadı. Parti tarihimizin en uzun toplantılarında ve en tehlikeli koşullar altında, büyük emek ve çaba harcayarak, büyük bir tahammül ve sabır gücü gösterilerek, bu gerçeğin kendisini açığa vurması sağlandı. Burada çözülen kişi değil, kişinin şahsında tarih ve toplumdur dedim. PKK’nin 3. Kongre gerçeğinde yapılan çözümlemeler geniş boyutludur. Burada belirtmeye hiç gerek yoktur; isteyen onları alıp değerlendirebilir. Ama dikkat çekmek istediğimiz nokta, ortayolculuğun en kapsamlı bir tahlilinin yapılmış olmasıdır.
Aslında kongre belgelerinin dörtte üçü ortayolculuğun oynadığı rolle ve gelecek üzerindeki tehlikelerinin tanımlamasıyla ilgilidir. Ortayolculuğa bulaşmış ve bundan etkilenmiş olan arkadaşlar, bu konunun üzerinde özenle durmak zorundadır. Bunun önemi buradan ileri gelmektedir. Bu kadar tartışma ve çözümlemeler yapıldı. Özeleştiriler ve buna dayalı kararlar geliştirildi. Niçin? Bunlar kağıtlarda düzyazı olarak kalsın diye değil, geçmiş pratiğimizdeki en tehlikeli yönleri açığa çıkarmak ve özellikle bu yönleri bir daha yansıtmamak için yapıldı. Bunların önemi buradan kaynaklanmaktadır. Ama kongre çizgisini arkasına alarak pratiğe yürüyen arkadaşların durumundan, hala soruna yüzeysel yaklaşıldığını anlıyoruz. Ülkeye ve Avrupa’ya gidenler oldu. Ortadoğu’da özellikle kongre pratiğinde kongre çözümlemelerinin derinleştirilmesi ve uygulanması sorunları ile uğraşırken bunları yaşıyoruz. Mevcut yorumu da zaten bunun için yapıyorum. Kongre çizgisinin doğru bir yorumla uygulanmasının önemine binaen değerlendirmeler yapılmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, bazı arkadaşlar ortayolculuğun kendileriyle ilgili yönlerini fazla anlamak istemiyorlar. Kendilerinin bu hastalığa hangi oranda, kimler vasıtasıyla ve hangi tarihte bulaştıklarını, kimlerden ne kadar etkilenmiş olduklarını, ileri görevler karşısında, teoride ve pratik politika sürecinde bunu ne kadar yaşadıklarını ve kendilerini bundan neden arındıramadıklarını tam bir biçimde ortaya koymaya yanaşmıyorlar; bazen gönülsüzce, sınırlı ve dar sorumlu bir kabul ediş görülüyor; ama fırsat buldukça bu sorumluluktan ve kabul edişten uzaklaşıyorlar.
Öznel ve idealist bir yorumla, “Aslında en iyisi bendim, yine bana haksızlık yapıldı; benden daha çok hata işleyenler vardı, ama onlar iyice tartışılmadı; olan yine bana oldu. Fırsat bulursam yine bildiğimi okumalıyım, ne de olsa haklıyım” diye düşünüyorlar. Hayır, bunlar doğru değildir. Bugün ortayolculuğun etkisi kırılırsa, geleceği yüksek gelişmelerle dolu kılabileceğimiz birçok yönüyle izah edilmiştir. Ne TC ordusunun, ne de dış siyasal güçlerin gelişmemizi durdurabileceği söylenemez. Tersine TC ordusunun prestijinde yaratılan sarsıntı ve açılan gedikler, dış çevrelerdeki olgunluk ve olumluluk yüksek bir gelişmeyi mümkün kılmaktadır. Gelişmelerin hızı bunlardan olumlu yönde etkilenecektir. Olumsuzluk yine ortayolculuğa bağlanmalıdır. Peki, ortayolculuktaki bu ısrarın nedeni nedir? Bunu nasıl değerlendirmeliyiz? Yineliyorum, kongre belgeleri ve özellikle benim yaptığım örgüt çözümlemelerinin büyük bölümü ortayolculuğun eleştirisini oluşturmaktadır. Yapılan özeleştiriler, ortayolculuktan uzaklaşmaya söz verilmesidir. Aylarca süren tartışmalar bunun ortaya çıkarılmasıdır. Dikkat edilirse, yapılan özeleştiriler ortayolculuğa bulaşmayan çok az arkadaşın bulunduğunu ortaya koydu. Hatta birçok yerde bozgunculuğa alet olunduğu ortaya çıktı. Yeterince mücadele etmeme durumuna yaygın olarak tanık olduk. Özellikle parti hattına egemen olmada, bunu her koşul altında sürdürmede, önemli bir taktik ve yetkince uygulanan bir hat haline getirmede yetmezliklere düşüldü. Buna dar sorumlulukla, bireysel ve öznel niyetlerle yaklaşıldı. Taktik önderliği boşa çıkarma durumları yaygınca yaşandı. Bilerek veya bilmeyerek, iyi niyet ya da kötü niyetle, inanarak veya inanmayarak, bu durumlara sıkça düşüldü.
Bu konuda söylediklerimizi kısaca yeniden özetleyebiliriz: Daha doğuşundan günümüze gelinceye kadar partimizin içinde önemli bir yekün tutan bu öğeler ve onlarda görülen bu özellikler, sınıfsal temelini geniş bir toplumsal çerçevede almaktadır. Bizde modern sınıflaşmanın zayıf olduğu bilinmektedir. Yine sınıflaşmadaki çarpıklık ve yabancılaşma ortadadır. Aynı şekilde tecrübesizlik de çok güçlüdür. Bu konuda herkes çok özgün bir biçimde kendisini yaşamaktadır. Sınıfsal ve ulusal kişilik oluşmamıştır. Sınıfsal açıdan siyaset yapma ve askeri yönden savaşma tarzı gelişmemiştir. Yaşanan şey daha çok ya ortaçağ kalıntılarının ya da kemalizmin şu veya bu türevinin ağzıyla konuşmadır. Oluşturulan şey gerçekte yabancılaşmış kişilikler ve sözcüklerdir. Egemen kültür çok kötü bir kördüğüm meydana getirmiştir. Kongre bu kördüğümü çözümledi. Bunu uzun uzun açmaya gerek yoktur. Maddi ve nesnel temelin bu olduğuna kuşku yoktur. Ama başka bir şey daha vardır ki, o da devrimin bunu reddetme hareketi olduğudur. Kuşkusuz PKK’nin kendisi bu nesnel temeli sonuna kadar inkar etme değil, devrimci bir değişiklik yaratarak bunu aşma hareketidir. Yani PKK, olumsuz nesnel temeli doğru devrimci düşünce ve iradeyle değişikliğe uğratma ve onu özüne kavuşturma hareketidir. PKK’de devrimcilik yapmayı ve PKK saflarında sonuna kadar çalışmayı kabul eden kişinin birinci özelliği budur. Ama mahalli, bireysel, sınıfsal ve ulusal özellikleri yaygın olarak konuşturunca ve hele hele bunda bir de dayatma içine girince, istemeyerek de olsa, birçok arkadaş kendisini PKK ile karşı karşıya gelmiş buldu. Hatta bu konuda en çok görev yerine getirmesi ve bir yığın sorumluluk taşıması gereken kişiler, nesnel olarak kendilerini partiye karşı direnme içinde bulduklarını söylediler.
Bazıları bunu açıkça yazdı. Bazıları dolaylı sözcüklerle dile getirdi. Evet, partiye karşı nesnel direnme ve tepeden tabana doğru partiyle inatlaşma öyle bir noktaya ulaştı ki, bu durumda bulunanlara, siz düşmana karşı değil, PKK’ye karşı direnme halindesiniz dedik. Bu konuda birçok kişilik hala direnme içinde bulunmaktadır. Ama bunun düşmana karşı bir direnç olmadığı, parti içinde ve ancak kime karşı yapıldığı tam anlaşılmayan bir direnç olduğu ortadadır. Bunun çok çeşitli belirtileri vardır. Bunları sıralayacağız. Kişi bir direniş içindedir, ama bu direniş yönü, tasarısı ve planı belli olmayan, bazen şu bazen de bu yana vuran ve çeşitli özellikler sergileyen bir direniştir. Bunlar da ortaya konuldu. Bu yanılgılı durumları daha iyi anlatmak için, bugün bunları daha iyi bir tanıma kavuşturmaya çalışıyoruz. Ortayolculuğun tehlikelerinin küçümsenmemesi gerektiğini belirterek, özellikle arkadaşların kongre çizgisini hayata geçirme temelindeki konumlarına bakarak, hatta kongre sürecindeki durumlarını yeniden hatırlatarak, ortayolculuğun sakıncalarını bertaraf etmek istiyoruz. Bu, gerek kongre konuşmalarında, gerek daha önce yapılan ve bugün hepsi yazılı hale getirilmiş konuşmalarda ve gerek en son 1978’in başında çıkardığımız çeşitli talimatlarda, sakıncalarını bertaraf etmek için en çok aydınlatmaya çalıştığımız konu olmuştur. Parti çizgisi içinde özümsenme zayıftır. Bunun için yorumu daha yetkince yapma gereğini duyduk. Geçmişten çıkardığımız ve özellikle kongre sürecinde ortaya çıkarılan gerçekler, bizde ortayolculuğun güçlü olduğunu göstermektedir. Ortayolculuğun özellikleri de bizde genelde olduğu gibi kendisini ortaya koymaktadır. Her şeyden önce, o, TC ile Kürdistan arasında orta yerde durmaktadır. Tercihi vardır, ama zayıftır. İkincisi, PKK hattı ile işbirlikçi hat arasındaki ayrımı fazla net değildir; sıkıştığında işbirlikçi hat’a gitmekte, devrim yükseldiğinde PKK’ye gelmektedir.
Üçüncüsü, direniş hattı ile bozguncu hat arasında bir yerdedir; ne bozguncu hat ile polemikten kopmakta, ne de tüm benliğini direniş hattına katmaktadır. Dördüncüsü, teori ile pratik arasında bocalamaktadır; ne teoriden tam elini çekmekte ve ne de teori ile pratik arasında anlamlı bir bağ kurmaktadır. Yani teori ile pratiğin iç içeliğini birbirine karıştırmaktadır. Beşincisi, parti talimatları ve kararlarıyla uygulama arasında ikirciklidir; uygulama yerine tartışmayı, emir-komuta yerine tartışmaları geçirmektedir. Altıncısı, inceleme ve araştırma söz konusu olduğunda, bunların yerine propagandayı geçirmektedir. Yedincisi, bir bütün olarak süreçleri ters ele almakta; eylem yerine sözü, karar ve karar alma yerine basit pratikçiliği, katılık gerektiği zaman uzlaşmayı, uzlaşma gerektiği zaman katılığı, pratik politika gerektiği zaman teoriyle uğraşmayı, eğitim zamanında dar yürümeyle yetinmeyi öne çıkarmaktadır. Kısacası, yüksek bir inancın sergilenmesi gerektiği yerde inançsızlık gösterme, büyük yapıcılık gerektiği zaman ortalığı telaşa verme ve ikircikliğe sevketme, mutlaka emirlere uyulması gerektiğinde emirlerle oynama, önderlikle arasındaki ilişkileri doğru kavramak yerine önderliği çekiştirme, önderlikle oynama ve mutlaka önderliğin bir kopyası olup çıkma, süreçleri yaratıcı bir biçimde algılamak yerine onları tekrarlama, büyük bir olgunluk göstermek gerektiğinde soğukkanlılığını yitirme, parti mekanizması içinde iyi bir vida ve parti binası içinde iyi bir köşe taşı olarak bulunma yerine her yere uyabileceğini iddia ederek başbelası olma, rolünün gereklerini bir türlü yerine getirmeme, bitmez tükenmez bir demagoji, yalpalama, isabetsizlik ve ölçüsüzlük öğesi olarak durma, pratik karşısında ürkek ve öz karşısında biçimci olma, biçimin gerektiği yerde özü tekrarlama: Bütün bunlar belgelerde çok iyi dile getirdiğimiz ve birçok arkadaşın özeleştirisinde yaşadığını belirttiği özelliklerdir.
Gerçi fazla vurgulamadık, ama bu özelliklerin her arkadaşın kişiliğinde nasıl seyrettiğini hissetirmeye çalıştık. Belki yeni başlıyorlar, moralleri bozulmasın ve fazla mahkum olmasınlar diye, bir an önce bundan uzaklaşırlar düşüncesiyle, ad vermeden ve sadece özellikleri vurgulayarak, süreci genel tahlil düzeyinde izah etmeye çalıştık. Ama işte burada bir eksiklik vardır. Kimse eleştirileri üzerine almamaktadır. “Bu söylenenler hep başkaları içindir, benim için değildir” düşüncesine kapılınmaktadır. Halbuki söylenenler yaygın bir kesim için geçerlidir. Arkadaşlar kendi pratiklerine ve konumlarına baksalar, kendi paylarına ne söylendiğini rahatlıkla anlayıp kavrayacaklardır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER