NASIL YAŞAMALI (52.BÖLÜM)
Duygulara, Geleneklere Yenildin Mi Her Şeyi Kaybedersin;
Çok iyi biliyorum ki, bizim eylemimiz ulusal kimliği, halkımızın özgürlüğünü getiriyor. Bu biraz daha gergin olmayan sosyal yaşama da götürür veya her dönem bizi buna bir tarzda yaklaştırır. Şimdiki dönemin sosyal dili nedir? Örneğin demin de söyledim; arkadaşlık, yoldaşlık bağlaması üzerine çok değerlendirme yaptım. Hatta erkenden bir arkadaş bulmak için nasıl gizli faaliyete girdiğimi ve günümüze kadar bu örgütlenmeyi nasıl geliştirdiğimi anlattım. Kadın için de söylemiştim. Benim ilgimi çeken bir erkekle, bir kızla ilişki kurmaya çalıştım. Diğer değerlendirmelerde de adı geçti. Yani çocukken ne yaparsın? Oyun oynarsın, arkadaşlık yaparsın; ilgim çok somut. Değerlendirmede de belirttim. Kadın (şimdi yaşlı biridir) gelin olduktan sonra bile, benim kendisiyle oynama istemim önemlidir.
Demek ki ilişki düzeyini böyle geliştirmek açısından tutarlıyım. Çok erkenden bunu böyle ele alan birisi, şimdi ne düzeye ulaştırmıştır? Sizin de ilişkileriniz olduğu için söylüyorum. PKK'de bu konuya ilişkin mantık nedir, ilişkinin gelişimi nasıldır; bunu artık görmenin zamanıdır. Kürdistan'daki çelişkilere verilen anlam, kadının ele alınış hikayesi çok kapsamlıdır. İlişkiyi böyle bireyselleştirmeyeceksen, genelleştirmek kaçınılmazdır. Siz genel düzeyi çözümlemeden, bireysel düzeyi halledemezsiniz ki! Benim anamla da ilişkilerim vardı. Neydi ilişkim? O, bir ananın mutluluğunu bana dayatmaya çalışıyor, ben çocuk hukukunu dayatmaya çalışıyorum. O, “bir çocuk anasına göre şöyle olur” diyor. Ben de “bir ana çocuğuna göre şöyle olmak zorunda” diyorum. İddialarım çok güçlü ve oldukça gerçekçiydi. O koşullarda, “bir çocuk karşısında sizin iyi bir ana olduğunuzu söylemeniz çok zor” diyordum. Bir çocuğun geleceğini hesaplamak, onu biraz yaşama hakkına kavuşturmak açısından verebileceğiniz şey yok denilebilecek kadar az. Ne yapılmalı? Civciv örneğini tam o sırada göstermiştim, sorumsuz bir çocuk anlayışıyla. Çocuktan da fazla bir şey istemeye hakkınız yok. Nasıl büyürse öyle, ne tür yaparsa öyle yapar. Çok erken yaşlarda cevap bu. Bu da bir ilişki, bir çelişkinin dile getirilişidir.
Daha sonra örgütümüzün başlangıcında da bizim geliştirdiğimiz bir ilişki düzeyinden söz ettik. Buna çok ilginç bir ilişki diyorsunuz. İlginçlikten de öteye neye benziyor ne anlama geliyor ne sonuca götürüyor; bunlar anlatılmıştır. Ne biçim bir erkek-kadın ilişkisi? Daha doğrusu tam bir ilişki: Müthiş siyasal, müthiş ulusal, müthiş sosyal, müthiş örgütsel, müthiş eylemsel, müthiş ahlaksal çünkü. Aslında başlangıçta hiç de böyle düşünülmüyordu. Ama gerçeğe ters düşmemek, gerçeğe saygıyı yitirmemek açısından, kolay kolay gerçeklerle bağımı koparmaya fırsat vermem. Duygu durumudur işte, zaten bu ilişki içine girseniz giderdiniz. Övünmek gibi olmasın, şu anda da bundan kendini kurtaran kişi olarak ben tek kendimi görüyorum. Buradan doğru çözüme yol aldık. Sonra baktığımız bu ilişkide devletçilik, her türlü feodallik, her türlü burjuva kurnazlığı, her türlü düşkünlük gördük; velhasıl insanlıkla ilgili çok az şey çıktı bu ilişkiden. Bir ölüm, bir yaşanmama durumu ortaya çıktı. Başından bunların olduğunu hesaplasaydık, kesinlikle bundan müthiş kaçardık. Ben ana ilişkisini de ele aldım. Biraz uğraştık. Tabii hemen bıraktık. O orada gitti, ben burada böyle yaşadım. O da aslında bir ilişki düzeyi ve çelişkilerin çok hızlı bir mücadelesiydi. Daha sonra sömürgeciler “bu çocuğu neden dizinin dibinde büyütmedin” dediler. O da “dizimin dibinde kalmasını istemez olur muydum” demişti. Nedir dizinin dibinde kalmam? Bu, zincirlenmem demekti. Sömürgecilik de bunu istiyordu. O bir ana ve geriliğinden dolayı aslında çok zorda olma konumundaydı. Çocuğa karşı görevlerini yerine getiremezdi. Aslında getirmedi değil, çocuklarını korumak için bayağı büyük bir savaşçılık yaptı. Hakkını vermek gerekir. Geçerken belirtelim: Kürdistan'da bir ana çocukları için büyük savaşır. Bütün anaların hakkını böyle vermeyi de önemli görüyoruz. Ama onun savaşçılığını da gördüm.
Beni en çok neye karşı çıkarırdı? Muhtemelen kendine göre bazı düşmanlarına karşı. Hiç faydası olmadı diyemeyiz. Belki kötü bir boyuneğmeci olabilirdim. En azından “kim sana bir tokat vurduysa sen de mutlaka intikamını alırsın” biçiminde bir ilkel anlayışla da olsa, beni bu sınırda tutmaya büyük özen gösterdi. Onun kendine göre düşman kavramı vardı. Onun kavramının içeriğini kabul etmesen bile, bir düşman kavramını göz ardı edemezsin ve düşmana karşı da böyle kavgacı olursun. Bu izlenimler çocukta daha sonra etkili olabilir. Yani koruması vardır, kendisini ayakta tutması vardır. Çok geri bir mücadele biçimi de olsa, sonuna kadar teslim olmamayı sürdürmesi de yaşamda etkili olabilir. Bu ayrı bir şey, bunu fazla açmaya gerek yok. Başlangıçta, kadınlar da işin içine girsin dedik, ilişki de olsun, duygu da olsun. Yine böyle bir ilişki zaten herkeste var; bizde de olsun, dedik.
Fakat herkeste olmayan bir şey giderek kendini gösterdi: Gerçeklerle bağını yitirmemek ve bu konuda hassasiyeti elden bırakmamak. Duyguymuş, tutkuymuş, geleneklermiş, toplumun öngördükleriymiş, koşulların dayanılmazlığıymış; bunların karşısında yenilmemen gerekir. Tam da bura_da hepinizin takılabileceği her şeye karşı direnişe geçme gereğini duyuyorum. Bir kez daha direniş. Direnişin hikayesini de size bir kez anlattık. Ben kurulan ilişki biçiminde bunu böyle geliştirmek istemedim. Tam tersine sonuna kadar bir insanı kazanmak için, bir insanı yürütebilmek için harcadığım çabayı başkasının sergileyebileceğini ve tahammül gösterebileceğini sanmıyorum. Ama mücadele gücü olmasını da bildik. Bu noktada kendiniz için çıkarmanız ve bellemeniz gereken en önemli sonuç şu: Orada bitiş kanunu var. Bunun devletle bağlantısı ne kadar bilinçlidir ne kadar kendiliğindendir, o kadar önemli değil. Karşınızdaki bilinçli veya bilinçsiz düşmana hizmet eden birisi, bu da o kadar önemli değil. Kendisi bir sınıfın temsilcisi; ne olursa olsun, ilişkiler sorunudur. Bir erkeğin bir kadınla ilişkisinde siyasallık, örgütsellik ve hatta askerlik...
Bütün yaşamı böyle ilgilendiren hususlarda bir ölçünün olması gerekiyor. Siz bu ölçüyü buldunuz mu, bulmadınız mı? Beni ilgilendiren yön burasıdır. Yoksa ne kadar aşk yaşarsanız yaşayın, cinselliğiniz nasıl gelişirse gelişsin, bizi ilgilendirmez. Bizi ilgilendiren bazı ölçülerdir. İlişkiyi belirleyen, sevgiyi, aşkı, evliliği ve her şeyi belirleyen birtakım dayanılmaz ölçüler var. Tekrar adını koyalım, bunlar kanunlardır. Bu bir örgüt kanunu, savaş kanunudur.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER