TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (142.BÖLÜM)
Ben kendimi bundan arındırmayacağım. Ama benim bir farkım vardır. Ben de böylesi tehlikeler içinde boğuşuyorum. Ama tehlikeler karşısında çabasız durmuyorum. Tehlikeleri görüyor ve bütün çabamla aşmaya çalışıyorum. Sizde bu tutum yok. Bir hayli sınırlıdır; kendinizi savunma durumunuz zayıftır. Bireysel savunma konumuna geçiyorsunuz. Bu hiçbir şeyi kurtaramaz. Bu yaklaşım toplumdaki aile namusunun kurtarılmasına benzemektedir. Bizde aile namusunu kurtarmakla gerçekte hiçbir şeyin kurtarılamadığını biliyorsunuz. Birçoğunda bu tür bir gaflet durumu söz konusudur. Zaten kapsamlı bir biçimde bunun farkında olsaydınız, bizde işler çok daha farklı olacaktı.
Bizde yüzlerce kadro ve savaşçıyla oynayan, bilerek veya bilmeyerek değerleri tahrip eden, örgüt ve eylem önünde engel oluşturan tiplerin bulunduğu somut olarak ortaya çıkmıştır. Bunlara en çok dur demesi ve doğru bir tavır sergilemesi gerekenlerin sesini bile çıkarmamalarına ne demeliyiz? Bu arkadaşlar, partiyi ve değerleri savunmalarını bir yana bırakalım, kendilerini bile savunmaktan uzaktır. Böylesi bir devrimcilikte umut yoktur. Fazla isim belirtmeden, zaman zaman sizlere bunun örneklerini sunuyorum.
Ancak bunları izlemesini ve sonuç çıkarmasını fazla bilmiyorsunuz. Dedim ya, bu, toplumdaki gaflet durumunu anımsatmaktadır. Burada militanca özgürlükçü davranan, hem kendisini, hem de partiyi ve halkı savunan bir durumu görmek şurda kalsın, halkın bile bugün partiyi savunmakta takındığı sorumluluğu takınamama durumu vardır. Bunu aşamazsak, özlemleriniz ve iyi niyetleriniz sadece bir hiç olacaktır. Bu konuda parti için harcadığınız çabaların tümü boşa gidecektir. Amatörlük hiçbir şeyi kurtaramadığı gibi, kendinizi aldatmanızın gerekçesi de olmamalıdır. Hala ülke zemininde, Avrupa’da ve başka alanlarda parti adına yürütülen faaliyetlerde gördüğümüz duyarsızlığı, gaflet durumunu ve özgürlük savaşına yaraşır bir tavır takınamamanın etkin örneklerini sembolik olarak vermekten öteye, bunların anlamının derinliğine ulaşmak gerekir. Biz işe, sadece eski savaş tarzı ve intikam anlayışıyla başlamamayı, bu biçimde yol almama yetisini bir yöntem olarak geliştirdik. Bu tür tutumlar karşısında, birçok ülkede ortaya çıkan oldukça anlamlı durumların bir benzerinin bizde de yaşanması için, sorunları kökten ele aldık. Bu tür anlayışları kökeninden yakalamayı, bunlara yol açan kişiliği ve tutumu tasfiye etmeyi ilke edindik. Aslında çözümlemelerin amacı da budur.
Özellikle son birkaç yıl içinde geliştirdiğim çözümlemeler esas olarak bunu amaçlamaktadır. Bu konuda bazı tiplerin cezalandırılmasının sadece sembolik bir anlamı vardır. Partinin taktiği ve bütün yaşam tarzı yerle bir edilirken, biz hala acaba hedefi tam onikiden mi, yoksa bir karış altından mı vuralım diye soruyoruz. Bu mantığın kendisi de hastalıklıdır. Bu bizim henüz net ve keskin bir ifadeye sahip olmadığımızı ortaya koymaktadır. Böylesi binlerce örnek mevcuttur. Biz, bunlar her şeyimizi bitirsin, sonra kendilerini anlarsak daha iyi olur diyoruz. Karşıtlarımız boğazımızı sıkmaya başlasın, o zaman kendimize gelelim! Bu, yaşadığımız gaflet durumunun başka bir örneği olmaktadır. Bu kadar gafil olmasak, rahatsızlık bu kadar büyüyebilir mi?
Örneğin son olayın, Hasan Bindal yoldaşın şehit düşmesi olayının gelişmesine yol açan mantık ve kişiliğe ilişkin bir yaklaşımımız vardır. Bu mantığın sahibi için bütün partiyi koşturuyoruz. Halkımızın bağrından yüzlercesini alıyor ve onun için ölümün üzerine gönderiyoruz. Kendisini sedyeyle buraya kadar getiriyoruz. En zor anlarımızda milyonlara varan harcamayı göze alıyoruz. Daimi hizmetçiler bulunduruyoruz. Bütün ihtiyaçlarını gideriyor ve sonra en güzide yapımızın başına bir sorumlu olarak yolluyoruz. Herkes kendisine saygı ve hürmet göstermede kusur etmiyor. Ama söylediği her söz ve attığı her adım adeta bir kurşun gibi bedenimize saplanıyor. Tek bir arkadaşa bile yerinde bir merhaba demiyor; nasıl olduğunu sormuyor. Ailesine ve kardeşlerine bile başka türlü davrandığını sanmıyorum. Bu bir mantık ve kişiliktir. İnsanlar nasıl yaşıyorlar, kendilerine nasıl hizmet etmek gerekir? Bunun da farkında değildir.
Kısa bir süre içinde yapımızın yarısını çok ucuz bir biçimde kuşkulu olarak göstermeye cesaret edebiliyor. Birkaç dalkavuk bulup çıkarıyor; öbürlerinin nasıl çiğnenmesi gerektiğini düşünüyor. Kadrolarla alay ediyor. Kendisinde parti yaşamı ve ahlakının zerresi bulunmuyor ve bunu bütün yaşama yansıtabiliyor.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER