NASIL YAŞAMALI (28.BÖLÜM)
Kişiler Şahsında Ulusal Ve Toplumsal Düzeyi Çözümlüyoruz;
Evet, tartışmalarla konuyu daha da derinleştirebiliriz.
C. arkadaş siz ne diyorsunuz?
C.: Kürdistan gibi bir ülkede böyle bir sorunu bu düzeyde gündeme getirmek öyle kolay değil. Sanıyorum bunun şimdiden gündeme getirilmesi geliştirilmek istenen devrim ve düşmanın olası tuzaklarını boşa çıkarmak açısından önemlidir.
P.Ö: Devrimin önündeki tuzakları önceden görmek ve gidermek açısından büyük öneme haizdir diyorsunuz...
C.: Evet. Benim görebildiğim, bu, sadece kadın gericiliğine karşı değil, aynı zamanda erkek gericiliğine karşı da verilen bir mücadeledir. Bu anlamda da önemli. Fakat bayan arkadaşların en çok görmeleri gereken nokta, sanki bu mücadeleye kendi çabalarıyla ulaşılmış gibi bir yanılgılı yaklaşımdır. Onun için de fazla değerini bilmeme tutumu var. Halbuki, Parti Önderliği'nin çabalarıyla bu ortama ulaştılar. Bunu iyi değerlendirmeleri ve buna dayanarak özgürleşmeyi başarmaları gerekir. Ancak bu tarzla kendilerini benimsetebilir, kavratabilirler; başka türlü zor. Bu konuda büyük çaba sergilemeleri gerekir. Salt partinin çabalarıyla benimsemeleri zordur. Bana göre parti, sorunu çok net ortaya koyuyor. Gerçekten vatanı olmayan bir halkın evlatlarının bu koşullarda kişisel sevgiden bahsetmeleri doğru değil. Kaldı ki bunun gerçekleşmesi de mümkün değil. Vatanı olmayanların özgürlüğü de yoktur. Bu durumda istediğimiz kadar özgür olduğumuzu söyleyelim, bu gerçek olamaz. Hele hele Türkiye koşullarında yapılan “devrimci evlilikler”in devrimci evliliklerle hiç alakası yok. Özgürleşmeden özgür ilişki gerçekleşemez.
P.Ö: Yani geleneksel evliliklerden daha tehlikeli.
C.: Evet. Zaten tehlike, bunun devrimcilik adına yapılmasındadır. İnsanın ülkesi özgürleştiği oranda insan özgürleşebilir. O zaman özgür ilişki de yakalanabilir. Bu olmadan ne tür bir ilişki olursa olsun, onun özgür bir ilişki olmayacağı açık. Kendim inanmıyorum.
P.Ö: C. Arkadaş ilke düzeyinde doğru yaklaşıyor. Fakat şuna ters düşmüyoruz; bu ilke esas alınmak kaydıyla, kişi kendi sevgilerini, beğenilerini ortaya koyabilir. Tabii ilke ve amaç asla göz ardı edilmeyecek. “Unuttum amacı, kalbim takıldı” denilerek, parti bir tarafa, ülke bir tarafa atılırsa geriye kaçış kalır. Nitekim özgürlük isteminin altında bu temelde birçok sapkınlıklar geliştirildi. İyi niyetli olsanız da kuracağınız ilişkinin amacını, sürecini ilkeye göre çok sıkı sıkıya denetlemezseniz, gerçekten çok ahmakça kaybedebilirsiniz. İlke ile pratik arasındaki bağlantıya çok dikkat etmeniz gerekiyor. Çünkü bu konuda sanıldığından daha fazla ilke adı altında inkarcılık, pratik adı altında da düşkünlük yaşanıyor. Teori-pratik birlikteliği her meselede olduğu gibi, burada da çok bağlantılıdır. Özgürlük ilkesini hayata geçirmek, tam bir savaş işidir. Özellikle önderlik gerçeğini mutlaka iyi anlamalısınız. Olayları hem açığa kavuşturuyoruz hem de pratikte yürütüyoruz.
Aslında ben sadece sizlerle bireysel çözüm geliştirmiyorum. Belki bir grupsunuz ve parti içine taşırılmışsınız ama ulusal düzeyin, toplumun tümünün çözümlenmesi için sizleri ele alıp işliyoruz. Dolayısıyla kendinizi, dar yaklaşıldığı gibi ucuzca “özgürleştim, birey olarak kazandım” diye aldatmayın. “Kazandım” dediğinizde, ulusal düzeyi çözümlemiş olacaksınız. Ama bu konularda ne kadar dar olduğunuzu da siz çok iyi biliyorsunuz. Nitekim herkes örgütsel darlığı iliklerine kadar yaşıyor. Sanki sorunu bireysel düzeyde halletmekle kendini kurtarmış oluyor. Hayır. Kadın sorunu çözmek bir eş-dost, aile kurmak değil, ulusal düzeyde özgürlüğü yakalamak, yine savaşta zafer kazanmak demektir. Herkes soruyor, “kadın sorunu nedir; çözüm nasıl olur?” İşte böyle olur. Türkiye solunun söylemine bakarsan, “devrimci evlilik” diyor, ama bu devrimci evlilikten başka her şeye benziyor. Ben “çingene evliliği”nin daha anlamlı olduğunu söylüyorum. Bunu söylemiştim; epey öfkelendiler.
Klan ilişkilerinden daha tehlikeli bulduğumu da belirtmiştim. Tekrar ağzıma almak istemiyorum o örgütleri. Daha sonra bunun kontra ilişkileri olduğu da ortaya çıktı. Türkiye sol pratiğinde böyle geçinen yaklaşımlar, özgürlüğün canına okumaktır. PKK bu konuda doğruları gerçekten geliştirdi, önemli bir aşamaya götürdü. Türkiye'nin en değme sosyalistinin ilişkileri bile iflah olmaz bir küçük-burjuva olduğunu söylemeliyim. Kadını en iğrenç hale getirmiştir. Ben Sakıp Sabancı'nın ailesinde belki bir güzellik bulabilirim ama bu sahte solcuların ailelerinde güzellik bulamam; daha da düşürülmüşlük vardır. Küçük-burjuvazinin ahmaklığı, kendini kandırmışlığı var. Hatta o kapitalistten daha kötü bir durumu yaşıyor. Tıpkı Sovyetler'deki kapitalizme benziyor. Ama kapitalizmin bu kadar değerli olmadığı açıktır. Bizim küçük-burjuvazinin kapitalist yaklaşımı, Türk büyüklerinin kapitalist yaklaşımına göre solda sıfırdır. Tabii devrimci yaklaşım vardır ve güçlü temsilini yapmaya çalışıyor. Biraz anlıyorsunuz sanıyorum. Sorunla kafasını en çok uğraştıran Z. arkadaş ne diyorsun?
Z.: Aslında burada da partileşme sorunu var. Ona ulaşan kişiliği yakalama sorunlarından ötürü partileşme yaşanmıyor. Kadın özgürlüğü sorununda da öyle. Aslında ulaşmak istediğimiz hedefi görebiliyoruz, karşımızda sosyalizm var, güzel bir dünya var. Oraya gitmek istiyoruz ancak o özgürlüğü kendimizde gerçekleştirme noktasına gelindiğinde esas savaş yaşanıyor. Yine amaçlarla mevcut gerçeklik arasında bir çelişki yaşanıyor. O hedeften aslında hiç kopulmuyor, yani gidilmek istenen hedef bizim için çok net. C. arkadaşın değindiği noktaları ben belirtmek istiyorum. Çelişkiler aslında geleceğe aktarılmıyor. Özgür bir toplum yaratma temelinde sorunun çözümü, hedefi belirleme anlamında pusulayı doğru koymaktır. Ama bugün yaşanan çelişkilerin çözümü noktasında fazla militanca bir yaklaşım, fazla cesur bir yaklaşım sergilenmiyor. Gerçekten çelişkiler kendi akışında gidiyor; onları dondurmak ve geleceğe aktarmak öyle olmuyor. Bu çelişkilerle boğuşmak gerekiyor, savaşmak gerekiyor. Eğer gelecek hedefi doğru tespit edilmişse ve savaş yöntemleri de doğru kavranılmışsa, sorun artık çelişkilerle sağlıklı boğuşma ve burada yenilmeme sorunudur. Ben doğrunun gerçekleştirilmesinin geleceğe ertelenmesi gerektiğine inanmıyorum; bugünden bunun için savaşmak gerekiyor.
Özellikle kadın kişiliği söz konusu olduğunda, bu kadının kendini gerçekleştirme savaşı, kadının kendisini bulma savaşıdır. Eğer kadının yitirildiği ve hatta sevginin de yitirildiği noktadaysa, bu doğru tespit, kadının kendisini bulma savaşımı sevgiyle yaratma savaşıdır. Bu emekte kendini bulma savaşımı, aynı zamanda karşı cinsle kendini özgürce bütünleştirme savaşımıdır, onu da yaratma savaşımıdır. Bunların iç içe yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü parçalandığında savaşta zayıf düşüyor. Savaş bütünlüklü kavranamıyor.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER