NASIL YAŞAMALI? II CİLT -144.BÖLÜM
Benimki Yaşama Çağrıdır
20 yıllık PKK tarihinin her anı işkence gibi bir yaşamdı. Büyük tehdit, büyük telaş, büyük endişe vardı. Parti olmak, ulusal kurtuluşun önderliğini yapmak bildiğiniz gibi kolay değil. Sizler uyursunuz, unutursunuz veya gözü kara bir saptırmayı esas alır yaşarsınız, “doğrudur” diye de kendinizi kandırırsınız ve bu da önderlik anlayışınız oluyor. Ben bunları yapamam, kendime saygım var. Ne kadar zor da zayıf da olsam kolay kolay anlayışı, saygıyı yitiremem, gerçeği kaybetmek istemem. Ölümlü noktada yaşıyorum diye kendimi kaybetmem, kandırmam. Birçoğunuzun bitişe yaşam, tükenişe veya her türlü kaybetmeye kazanma dediğinizi biliyorum. Hem de gözü kara olan önder tiplerinin az olmadığı bilinmektedir. Bu kadar ısrarla en temel bir dersi neden en başa koydum? Yenilgileriniz, eksiklikleriniz, iç düşmanlarınız var.
İlk yaşam dersini vermek gerekiyor. Son derece felsefi, siyasi, örgütsel boyutları olan bir ders, hatta temel askerlik dersi de diyebiliriz. Askerlik en sonuç alıcı yaşamı tayin etme mesleğidir. İnsanın niçin yaşadığı sorusuna cevabı olmazsa, nasıl asker olacak? Hangi yaşamı esas aldığı bilinmezse, neyin askeri olacak? Ancak iç kontraların askeri olur, nitekim karşımıza bu çıkıyor. Neden? Demek ki “niçin yaşıyoruz veya yaşıyor muyuz” sorusuna zamanında doğru cevap verilememiştir de ondan. Ölü yanlarına “yaşam” adını takmış; bitiş, tükeniş, kaybediş özelliklerine “büyük kazanma, büyük önderlik” adını takmış. Ben mi size yaşamayın dedim, ben mi böyle kırk yaşında, ama hâlâ bir ilkokul çocuğu gibi PKK karşısında durun dedim. Yok! Müthiş öğretmeye çalıştım.
Fakat yaşama gelemediniz. Bunun suçlusu olarak beni ilan edemezsiniz, çünkü kendiniz sorumlusunuz. Haydi bu ucubenin altından çıkalım. Sizi yaşama nasıl çekelim? Hâlâ yaşamaya çağrı yapıyorum. “Anti-faşist yaşa, anti-emperyalist yaşa, insanca yaşa, özgürce yaşa” diyorum. Her gün bunun hem çağrısını hem de olanaklarını sergiliyorum. Ama siz yaşamaya başlayamıyorsunuz ki, ilk askeri dersleri bile alamadınız. Sizlere her gün askerlik dersi veriyorum. Haberleri dinliyoruz kayıplar oluyor. En temel bir tedbiri alamıyor. Böyle asker, komutan olur mu? Ölmesini de savaşmasını da bilmiyor. Savaş alanına girmiş, ama savaşı tanımıyor dehşete düşüyorum. Hazır değilse niye gitti? İşte yaşamı anlamama, yaşamın nasılına cevap verememe. Yanlış anlamayın, yaşam derken, bana göre yaşama emaresi olan devrimci kişilik kolay ölmez, kolay ilke hatası yapmaz, bizimkilerin sergilediği nedenlere düşmezler, düşüş, kaybediş nedenlerine fırsat vermezler. Eğer bunlar gerçekten yaşadıklarını iddia ediyorlarsa, bu kadar kural hatasının olmaması gerekir.
Demek ki, ayaktaki ölülerdir. Mesela dünkü haberlerden bir örnek vereyim: “Askeri kanunla aldığımız üç genç kaçtı” diyor. Şimdi bu gençleri askeri kanuna göre almışlar. Sözüm ona orada bir yönetim var, hem de en son yetiştirdiğimiz yönetim. Ben askeri kanunla “gel bakalım seni özgürlük savaşçısı yapacağım” dediğimde, ilk yapacağım iş o kişinin ruhunu kazanmaktır. Ben onu kazanmayıncaya kadar uygulamadan çıkarmam. Ölümüne PKK'ye PKK ideolojisine, yaşam tarzına, bağlarım. Ruhen benimsetir, ondan sonra neden savaşması gerektiğini öğretirim. Bu temel dersi vermeden (ki bunlar onu bir yerde yaşama bağlamaktır), ben onu içime alamam. Onu askeri kanunla almışsın, ama işlemeden eline silah vermişsin. Bizim insan zaten öfkelidir, provokasyona gelen tiptir; etrafını dağıtır, kaçar gider. Katliam da yapar, ihbar da yapar, nitekim bu yüzden bir sürü kaybımız var.
Şimdi sen bu yönetime nasıl akıllı bir yönetim diyebilirsin. Ruhen savaşçı adayını mücadeleye bağlamadığı gibi, zorla almış ve kendisini habire komutan diye de dayatıyor. Adam da öfkelidir. Kürt psikolojisini biraz göz önüne getirin, “sen mi bana zoru uyguladın, al sana” der, sırf intikam için düşmanın yanına gider. Bunun önüne geçebilmek basit psikolojik bir meseledir. Ama bir tanesinin aklına bu gelmiyor. Hepsi çılgın, kendini yitirmiş, asgari insan psikolojisinden haberi yok. Şimdi bu komutan olur mu? Yönetici olabilir mi? Ben kendimi bildim bileli düşman bile olsa her zaman ürkütmeyeceksin. Bu bir ilke. Size de bu temel dersi verdim, gidenlerin hepsine verdim. Bir tanesi dersi öğrenemedi. Yılanı bile tatlı dille delikten çıkarırsın. Ve ben TC gibi bir azmanı yıllarca idare ettim. Hepinize yıllardır bu dersi öğretmeye çalışıyorum, ama bir tanesi bile öğrenmemiş. İşte çılgınlık, kurala-kaideye gelmeyen tip dediğimiz böyledir. Büyük komutan olmayı kolay sanıyorsanız bu örnekleri inceleyin. Ben öyle miyim, hayır. Benim yöntemim her zaman, ilk andan günümüze kadar farklıdır. Düşmanı bu kadar bilinçlendirmeme rağmen, hâlâ bana yaklaşım gücü gösterememiştir.
Üç tanesini bile hâlâ istediği gibi hareket ettirmemişim, ona fırsat vermemişim. Askeri yaşam dersine bile anlam veremeyeceksiniz, ama asker geçineceksiniz. Şimdi ben mi böyle olun diyorum ya da ben mi size anlamlı ders veremiyorum
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER