NASIL YAŞAMALI (43.BÖLÜM)
“Devrime zorlayan, sosyal bunalımın düzeyidir”
YAŞAMAK İÇİN SAVAŞMALI VE SAVAŞTA YAŞAMI ORTAYA ÇIKARMALIYIZ
Sosyal gerçekliğimiz biraz özlü kavranılmak istenirse görülecektir ki, aslında oldukça tıkanmış, bundan da öteye çözülmüş, kendisi olmaktan çıkmıştır. Bu hem çok geri ve hem de özümsenmiş bir düzeyi ifade ediyor. Çok geri bir durumda olan Türk ulusal, sosyal, siyasal ve kültürel yapısı içine alınma durumu çok ağır gelişiyor. Bu ağırlık çok geri bırakılmaya yol açıyor. Büyük çözümsüzlük, sosyal bunalım bu temelde derinleşiyor. En çok aile, yine ailenin ezilen tarafı olan kadın en geri bir konuma mahkûm ediliyor. Böylece aile yaşamı adeta bir genel zindan yaşamı haline geliyor. Onda hiç sağlıklı bir birey yetiştirilemiyor, ilişki üretilemiyor. Bir anlamda sömürgeci katliam aile içi bir ilişki tahribatı ve katliamına dönüşüyor. Bunun sonucu olarak ailede bir teslimiyet, oldukça bozulmuş bunalımlı tipler ve onların her türlü geri ilişkileri söz konusu oluyor. Tabii bu da ağır bir durumu teşkil ediyor.
Biz PKK'yi başlatırken, bunun daha çok böylesi geri bir sosyal yapıya ve aile yapısına isyanımızla bağlantısı olduğunu çarpıcı bir şekilde ortaya koymaya çalıştık. Çok geri ve kabul edilemez aile içi ilişkiler, ailenin kendini çok zor yaşatabilmesi, bizi çok erkenden ve çok derinden düşündürdü. Bundan çıkış yapmak için bir yandan devletin sunduğu bir küçük memur olma, diğer yandan ırgat veya hamal gibi bir ücretli işçiliğe yönelme yol gibi geliyordu. Tabii bu konularda iş bulmak ve memur olmak da aslında aslanın ağzında olan şanstı. İşte bütün bu ağır durumlar bizi devrimci çözüme itiyordu. Bilindiği gibi biz PKK hareketine yönelişi böylesine eşine ender rastlanan bir çelişkiler yumağı içinde ele almaya, başımızın çaresini bulmaya, giderek gerçekleri daha iyi, çok yönlü ve ulusal düzeyde gördükçe bunu derinleştirmeye ve çözüm gücü olarak sosyalizmi teorik kılavuz olarak bellemeye ağırlık verdik. Bu bizi basit gruplaşmadan günümüze kadar bir hareketin gelişimine kadar götürdü.
Amacı Unutup Araçlara Fanatikçe Tapmak Felakettir;
Bir parti hareketi aslında sosyal çözüm hareketidir. Verilmekte olan bütün bu savaş çok geri, imha ve özümsenmenin ileri düzeyini yaşayan, bu anlamda insanı en kötürüm ve yaşanmaz duruma getiren gidişata bir son vermek ve mümkünse özgür sosyal gelişme yoluna sokmak içindir. Dikkat edilirse siyaset de askerlik de bunun için oluyor. Yani kabul edilemez bir sosyal yaşama, kölelikten de öteye bir tüketme ve yutmayla karşı karşıya olan bir sosyal yaşama kurtuluş şansını vermek için bu kadar ideolojik, siyasal ve eylemsel faaliyet geliştiriyoruz. Bu tanıma bakıldığında ve bunu kendinize uyarladığınızda, kiminiz ideoloji ve politikayı, kiminiz pratiği fetiş haline getiriyorsunuz. Yani aslında bunların birer araç olduğunu unutuyorsunuz. Bir fanatik gibi, bir memur gibi özü ve amacı unutup araçlara tapına gelen biri gibi sözüm ona salt askerlikten anlayan, salt siyasetten ve partiden anlayan, çoğunlukla sosyal yaşamla ilişkisini kuramayan bir fanatik gibi işin içine atılıyorsunuz.
Dediğim gibi bütün bunlar hem eylemin ve hem de partileşmenin aslında daha özgür bir sosyal yaşama kanal açmak için olduğunu, bunların araç olduğunu göremez duruma getiriyor. Bu durumda örgüt çok bürokratik bir kalıba, yine ordu militarist bir kalıba dökülür, sosyal yapı üzerinde bir cendere olur; sosyal yaşam bir de kendi öncü güçleri tarafından baskı altına alınır, bildiğimiz şu reel sosyalizmin bunalımı ve çözülüşüne benzer bir durumu ortaya çıkarır. Gerçekten burada yapılan hataların nasıl büyük olumsuzluklara yol açtığını reel sosyalizmin deneyi çok iyi öğretiyor. Fakat sizinki bu da değildir. Bizim PKK'de gözlemlediğimiz durum biraz daha farklıdır. Siz öyle reel sosyalizmi uygulayacak bir güce de ulaşmamışsınız. Daha doğrusu gerçekleşen anlamıyla bazı örnekleri bile uygulama gücünden yoksunsunuz. Veya böyle bir durumunuz fazla gelişmiş değildir. Sizinki belirttiğimiz gibi çok geri ve özümsenmiş bir sosyal yaşamla, oldukça yarım yamalak ve aslında niçin olduğuna pek anlam verememiş bir siyasal ve örgütsel yaşamın karmaşıklığı ve kargaşasından ibarettir; sizin yaşamınız böyledir.
Ayrışma yoktur; niçin siyaset, niçin örgüt, hatta niçin askerlik sorularına verebileceğiniz net cevaplarınız yoktur. Nasıl bir sosyal yaşam, yaşanan sosyal yaşam nedir? Sizde bu konularda da bir netlik yoktur. Adam ne yaşanılanı biliyor ne de yaşanılması gerekeni netleştiriyor. Yaşadığınız gerçekten bir karmaşa durumu oluyor. Halbuki devrimcilik nasıl sosyal yaşanıldığını kavramak kadar, bunda çıkışı da çok iyi kararlaştıran ve buna azmettiren, aynı zamanda yine bunu hangi örgüt aracıyla ve eylemiyle gerçekleştireceğini belirleyen ve yürüten eylemin adıdır, faaliyetin bütünlüğüdür. Aile içi olsun, aile dışı olsun, kadın-erkek ilişkisi olsun, erkek-erkek ilişkisi olsun, kadın-kadın ilişkisi olsun, bilmem büyük-küçük, ana-baba-çocuk ilişkisi olsun, ihtiyar-genç ilişkisi olsun, her türlü küme ve topluluk ilişkilerinin, sosyal ilişkilerin hemen hemen her düzeyi, onun alt ve üstyapısıyla ilişkileri anlamında olsun sosyal ilişkilerinizin oldukça sağlam bir tanımdan uzak kaldığı, bu konuda bir devrimcinin yakalaması gerekenin çok gerisinde olduğu, dolayısıyla sorunlara yerinde karşılık veremediği açıktır. Niçin örgüt, niçin eylem sorularına karşılık verilemediği gibi, nasıl bir sosyal yaşam sorusuna da cevap verilemiyor. Böylece fazla başarılı adımlar da atılamıyor. Daha da ötesi biz biraz kanıtladık ki, düşmanın uygulamaları sadece mevcut sosyal yapı üzerinde sömürgeciliği geliştirmek değildir.
Türk sömürgeciliğinin bazı karakteristik özellikleri vardır. Kendisinin çok geri ve barbar düzeyi yüzünden, egemenlik altına aldı mı ya hayvanlaştırmaya kadar götürür ya da imhanın sınırlarına getirip dayandırır. Söylemesi ayıp değil, çoğunuzun ilişkileri bu özellikleri yansıtıyor. Benim Kürdistan için gerek teorik ve gerekse pratik olarak geliştirmek istediğim eylemin temel felsefesi ve özelliği şudur: Siz büyük oranda düşmanın istediği biçimde özümsenmiş ve biraz da insanlıktan çıkmışsınız. Bu itham ağırdır, ama gerçekçidir. Biz bundan çıkışın somutunu yaşatmak istiyoruz. Eğer bu tanım doğruysa, o zaman devrim şu oluyor: Bu iki kabul edilemez; hiçbir gerekçeyle savunulamaz özümsenme düzeyiyle, onunla atbaşı giden hayvanlaşma ve ilkelleşme düzeyinden çıkış savaşı. Şimdi ya buna inanacaksınız ya da yutulup gideceksiniz. Bunun orta yolu yoktur.
Özellikle PKK'de olsun, onun her alanına yansımasına ilişkin olsun, sizin yaptığınız iş bütünüyle karıştırma oluyor. Şu anda Kürdistan genelinde her şey düşmanın istediği gibi olmasa da partinin öncü, önderlik düzeyinin de istediği gibi değildir. En tehlikelisi de budur. Biz bunu fazla sorun yapmayalım. Yine de bize doğru tanım gerekir. Bizim devrimciliğimizin temelinde gerçekten bu vardır, benimkinde bu vardır. Zaten benim bütün eylem gücümü ve çalışma tarzımı belirleyen budur. Ben boşuna aile çözümlemesi yapmadım. Aslında sizleri şimdi tek tek sorgulamak gerekir: Siz yapılan bunca çözümlemeyi kendi yaramaz kişiliklerinize ne kadar uygulayabildiniz ve buna ne kadar güç yetirebildiniz? Siz buradan kaybediyorsunuz. Öncü güç olarak, öncü militan olarak bilinç düzeyinde bir şeyler bilseniz bile, bunu pratik yaşamla bütünleştiremediğiniz için, neden iyi örgütçü çıkmıyor, neden iyi eylemci çıkmıyor, neden iyi komutan olunamıyor soruları da kendiliğinden cevaplanıyor.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER