TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (71.BÖLÜM)
Biz arkadaşlara görev verirken, bunu oldukça anlamaya çalışıyoruz. Arkadaşlar yüreklerini avuçlarına almış yürüyorlar. Bunların hepsi gençtir. Arkalarında aileleri vardır ve gece gündüz kendilerini düşünüyorlar. Peki, bu arkadaşlar böylesi belaları başlarına layık görürlerse, neye yararlar? Bize ve ailelerine layık olabilirler mi? Hayır. Kendilerine layık olabilirler mi? Hayır. Peki, böylesi bir devrimcilikten ne anladık? O zaman “Pisi pisine gitti” demezler mi? Demek ki çok ciddi eksikliklerimiz vardır. Kaldı ki, PKK hareketi çok terbiyeli bir harekettir, son derece edepli bir harekettir. Tarihte kendi halkı için bu denli fedakarlık yapan başka bir hareket var mıdır? Bu kadar işkenceye katlanan bir hareket var mıdır? Çok az bir güç sahibiyken, her şeyini bu biçimde ortaya koyan bir hareket var mıdır? Bu kadar şehidi bulunan bir hareket var mıdır? Hayır, yoktur. Kutsal bir yaşamı kendi kişiliklerinde bu denli somutlaştırmış kahramanlar var mıdır? Hayır, tarihte yoktur. O zaman arkadaşlar kendilerini değerlendirmelidir. Her arkadaş bunların neresindedir ve onları ne kadar temsil etmektedir?
Bizim savunduğumuz ve halkımızın da çok muhtaç olduğu bu devrimci olgu doğru değerlendirilmeli ve ona doğru yaklaşılmalıdır. Yoksa başımıza bela olanların şöyle suç işlediklerini, çizgiyle şöyle oynadıklarını veya taktiği şöyle saptırdıklarını söylemek, tek sözcükle küstahlıktır. Bunların esamesinin bile okunmaması gerektiği çok açıktır. Tersine her militanımız kendi yaşantısında kutsal, düzenli, örgütlü ve çizgiye müthiş bağlı olmak durumundadır. Tarih kitaplarını açıp bakalım. Her devrimin özgürlüğe tutkuyla bağlılık temelinde geliştiğini görmezlikten gelemeyiz. Hiç kimse iki de bir “Kürt tipi” ya da “Kürt yaramazlığı”ndan söz ederek, kendi kendisini lanetli duruma sokmamalıdır. Bu biçimde alışıp yetiştiğini ve kişiliğinin yaramaz olduğunu söylemekle hiçbir şey kurtarılamaz. Hiç kimse bizim kendilerine yönelik iyi niyetimizi bozmamalıdır.
Bugün çizgimizin içini oyanlar ve bağımsızlık ağacımızın piçleri durumuna gelenler, ikiyüzlü ve müraice söz de veriyorlardı. Bunların çoğu aslında iyi niyetliydi. Biz bunları sadece cezalandırarak mahkum etmeyeceğiz. Bizim de bir savaş stilimiz vardır. Biz boşuna Kürdistan halkı adına ortaya çıkmadık. Elbette bu ne idüğü belirsiz tiplerde, bu lümpen, serseri, hırsız veya kurtçuk durumunda olanlarda önce saygınlık denilen bir şey bırakmayacağız. Onların gerçek özlerini ortaya çıkaracağız. Bunlar istedikleri yere gidebilirler. Bu bizim için sorun olamaz. Sorun, bunların dürüst ve özlü olanlara zarar vermemeleridir.
Bunların ajan olduklarını da söylemiyoruz. Buna hiç de gerek yoktur. Devrimciler kendilerini temiz tutmasını bilen insanlardır. Gelen raporlara bakıyoruz. “Yanlışlık sonucunda çok dürüst bir savaşçımız öldürüldü” deniliyor. Yanlışlıkla, öyle mi? Hayır, yanlışlıkla değil; bunun altında suçlu bir kişilik vardır. Bazı bölgelerde halka zarar verildiğinden söz ediliyor. Hayır, bu zarar da öyle yanlışlık ve hatalar sonucunda verilmemiştir. Burada halka karşı sergilenen kör bir karşıdevrimci tutum vardır. Kadro ve savaşçı adaylarının aylarca eğitilmedikleri belirtilmektedir. Bu bir ağalık uygulamasıdır; bilinçsizlikten ve olanaksızlıktan kaynaklanmamaktadır. Bir yerde ne kadar fazla bilinçsiz insan varsa, orada o kadar kolay ağalık yapılacaktır. Bunun anlaşılamayacak bir yönü yoktur. “Bireye tapan kişiler geliştirdik” denilmektedir. Bu kendine hayran kişiler yaratmaktan öteye bir tutum ifade etmemektedir. Adam başkalarını bilinçsiz bırakmakta, bilinçlendirmemekte ve kendisine bağımlı kılmaktadır.
Böyle olunca, burada particilikten başka bir şey uygulanıyor demektir. Bu tür adamlar başka amaçlar peşinde koşmaktadır. Partinin olası büyümesini, kendi yıkıcılığı ve dağıtıcılığı açısından bir tehdit olarak görmektedir. Sayısız çabalarla zorbela biraraya getirdiğimiz bazı değerleri elinin tersiyle bir kenara itmekte; o köhnemiş ve dikiş tutturamamış yaramazlığının at koşturacağı bir ortam yaratmaktadır. Veya böyle birisi yıkıcı, dağıtıcı ve çürütücü bir öğedir. Böyle bir kişinin yapacağı şey de bu olacaktır. Bunlar toplumda dikiş tutturamamış, çürümüş, kompleksli, bunalımlı, hastalıklı ve herkesin selamı sabahı kestiği tiplerdir. Böylesi bir tipin PKK içindeki işlevi ne olacaktır? Onun işlevi çürümüş yönlerini parti içinde yaşatmaktır. Bu nasıl somutlaşır? Örneğin adam kaçırtacak, düşürecek, kolay insan harcayacak, halkı karşısına alacaktır. Tutarlı bir temelde düşmana karşı tek bir ciddi eylem geliştirmeyecektir. Bunlar yıkıcı ve çürütücü öğelerdir. Bu tipler Kürdistan’da çoktur.
Hareketimizin bu tür tiplerden arındırılması büyük önem taşımaktadır. Kendilerini bu biçimde yaşatmak isteyenler nasıl PKK’li olabilirler? PKK’li olmak, bütün bu hususlarda yaman bir pratik sergilemek ve işin erbabı olmak demektir. Arkadaşlarımızın uykusuz kalmaları, soğuğa ve açlığa katlanmaları, böylesi kutsal bir amaçla sonuç almak içindir. Tuhaflık buradadır. Bu konuda sonuç alamazlarsa, bu arkadaşlara zırdeli demek gerekir. Niçin yola çıktığını bilmeyen, kendisine saygısı olmayan ve bu anlamda boy veren, değerlere sahiplik edemeyen zavallılarla hiçbir şeyin kurtarılamayacağı açıktır. Bu değerlendirmelerin söz konusu tutumlarda nasıl somutlaştığını biraz daha iyi görmek gerekir. Bunun özellikle ülke somutunda, Botan pratiğimizde ve savaş alanlarımızda kendisini nasıl gösterdiğine iyi bakmak gerekmektedir. Biz geçmişte parti tarihimizde ortaya çıkan çeşitli sağ, tasfiyeci ve provokatif yaklaşımları açtık. Bu konuda tarihsel toplantılarımız vardır. Bu toplantılarla, bunların önü açılmak istendi. I. Konferans’ın burada ihtiva ettiği anlam neydi? Daha da öncesinde Kuruluş Toplantımız vardı.
Belki bugünkü toplantılar kadar gelişkin değildi; ama bu tarihsel sürece kadar oldukça büyük bir adım atıyorduk. Attığımız adım tarihsel bir adımdı. Devrimci bir partiye doğru ilk kez ve hem de tarihin o döneminde mutlaka atılması gereken bir adım atmıştık. Evet, arkadaşlar da iyi niyetlidir, halka bağlıdır, atılan bu adıma katılmaya ‘evet’ demektedir. Ama durumlarına baktığımızda, kendilerinin adeta yenilgiyi peşinen kabul ettiklerini görüyoruz. Henüz savaşmadan yenilgiyi kabul ediyor ve birer kurbanlık koyun gibi boyunlarını uzatıyorlar. Bu bize acı veriyor. Tarihsel bir adım atıldığında, tarihe yaraşır işler yapılır. Biz çok iyi bir iş yapıyoruz. İlk kez tarihimizin soylu bir adımını atıyoruz. O halde ölgün durmamamız ve kendimize yönelmemiz gerekir. Eğitimsizlik giderilmeyecek bir şey değildir. Bazı fırsatların ortaya çıkması mümkündür.
Daha hızlı gelişmelerin emareleri fazla dır. Bize ve halkımıza dayatılan insanlık dışı bir yaşamı kabul etmek zorunda değiliz. Cesaretli olmalıyız. Olanaklarımız vardır. Ama bizdeki o geleneksel tip hala kurbanlık koyun olduğunu söylemekte; “Biz bu işin ehli değiliz, bizden adam çıkmaz” demektedir. İddiasızlığı, ilgisizliği ve zamana göre adım atmamayı yaşamaktadır. Yüzlerine baktığımız zaman, birçok kişide tanık olduğumuz durum budur. Tabii buna karşılık soylu olanlar da yok değildir. Bunların durumu daha sonra meydana çıkmıştır. Ama önemli bir kesimi de böyledir. Eğer bizim önderlik ettiğimiz grup ki, en ağır sorumluluğu ben almıştım- bu tempoyu tuttursa, kendisini zamanında eğitse ve görevlerine sahip çıksaydı, tarihin yazgısı bizim için bugün daha değişik olurdu. Belki de kendimize layık olanı bulurduk. Türk sömürgeci egemenliğine karşı, şu veya bu düzeyde bağımsızlığımızı tutturabilirdik. Ardı ardına gelen imha tehlikelerine geçit vermezdik. İki düzine halindeydik. Bu iki düzine kendisine gelseydi ne olurdu? Ölüm ve zorluklar her zaman vardır. Kaldı ki, bunlar için düzen içinde fazla bir çıkar ve itibar da söz konusu değildi. Ama inat işte! Bunlar gelişmeye yönelmemekte, basite kaçmakta, kendini eğitmemekte ısrar ettiler.
Sonuçta Şahin ve Yıldırım örneğinde görüldüğü gibi, en kariyerist ve en fırsatçı olanlar, provokasyona ve düşmanla en aşağılık işbirliğine yöneldiler. Önemli bir kesimin durumu böyleydi. Kendinde olamayan ve kendilerini kesinlikle dönüştüremeyenler, ara yerde boğulmaktan kurtulamadılar. Bu işte biraz var olduklarını söyleyenler şahadet mertebesine ulaştılar. Böylece son derece önemli bir adımın sonuçları istediğimiz tarzda geliştirilemedi. Daha sonraları giderek ağırlaşan durumları vardı. Zorbela bir nefes alma olanağı açıldı. Örgütlenememekten ve örgüt sorununu çözememekten dolayı gereksiz tutuklamalar oldu. Bu yüzden korkunç işkenceler yaşandı.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER