FAŞİZME KARŞI TOPYEKUN DİRENİŞTE ŞEHİR SAVAŞLARI VE GÖREVLERİMİZ-9.BÖLÜM
Anti-faşist direniş stratejisinin topyekûn direnişi öngörmesi lazım. Ne sadece demokratik mücadele ile yetinip devrimci silahlı direnişi reddedebilir ne de sadece devrimci silahlı direniş vardır. Sadece ‘budur’ diyerek geniş toplumsal kesimlerin anti-faşist demokratik direnişini görmezden gelemez. Bu yaklaşımların hepsi yanlıştır, dardır, eksiktir. Tersine doğru stratejik anlayış, bu mücadelelerin hepsini esas almak, kabul etmek ve uygulamak durumundadır. En geniş toplumsal kesimlerin demokratik, kültürel, kitle eylemlerinden tutalım; protestolara, kitle şiddetine, gerillaya dayalı Devrimci Halk Savaşı Stratejisi’ndeki devrimci şiddet kullanımına kadar, her türlü mücadele yöntemini esas almak, kabul etmek ve uygulamak zorundadır. Anti-faşist Topyekûn Direniş Stratejisi’ni böyle tanımlamalıyız.
Stratejinin bununla bağlantılı olarak diğer bir boyutu ise, bütün bunlar faşizme karşı topyekûn direniş içerisinde mücadele yol, yöntemleri stratejik değere sahiptir, ama bazılarının öncü ve esas, bazılarının da destekçi olarak ikinci, üçüncü planda gelen rolleri vardır. Özellikle de faşist zulmü, işkenceyi, katliamları, silahlı saldırıları durduran; kitleler üzerindeki faşist baskı ve katliamlara karşı koyan devrimci şiddet temelindeki mücadeleler kuşkusuz öncüdür, ön açıcıdır, esastır, yönlendiricidir. Ancak kitlelerin geniş demokratik eylemliliğine dayanmadan devrimci şiddet temelindeki mücadele belki zafer kazanamayabilir, ama bir mücadele olarak var olur ve hükmünü icra eder. Belki zafer kazanamaz, dar kalır. Ama kitlelerin geniş demokratik eylemliliği ile birleşirse zafer kazanabilir.
Bunun tersi olarak devrimci demokratik güçlerin, gerillaya dayalı, devrimci silahlı şiddetle önü açılmadan, değil bir başarı kazanmak; kitlelerin demokratik muhalefeti, faşizme itirazı, anti-faşist mücadelesi var bile olamaz, ayağa bile kalkamaz. Değil faşizme karşı mücadele yürütmek hiç kimse itiraz bile edemez. Faşizme karşı demokratik itirazın, mücadelenin geniş kitleler tarafından gösterilmesi için önünün açılması, ona öncülük edilmesi lazım. Öncü, devrimci silahlı direniştir. Bunu kesinlikle görmek, stratejiyi bir de buraya oturtmak lazım. Kim devrimci silahlı mücadeleyi ele almıyor, öngörmüyor ise, o aslında faşizme karşı mücadeleyi saptırıyor demektir. Silahlı devrimci direnişi geliştirmeden, sahiplenmeden, esas almadan; hatta silahlı devrimci direnişe karşı çıkarak, onu mahkum ederek, onu faşizm ile özdeşleştirerek ‘ben demokratik bir gücüm, demokrasi mücadelesi veriyorum, bununla faşizmi yıkacağım’ diyenler aslında faşizme hizmet ediyorlardır. Öyle bir mücadele ile değil başarı kazanmak, var bile olamaz.
Şimdi PKK mücadelesi olmazsa, PKK ile birlikte Türkiye devrimci, demokratik güçlerin kan dökerek faşizme karşı çıkışları olmazsa, CHP ağzını bile açamaz. Kemal Kılıçdaroğlu evinden bile çıkamaz, ama bu devrimci güçlerin mücadelelerin yarattığı ortamda geziyor ve konuşuyor. “Bakın doğrusu budur” diyerek, aslında dayandığı yeri baltalamaya çalışıyor. İşte faşizmin ajanlığını yapmak böyle ortaya çıkıyor. Bu ciddi bir durum ve tehlikedir. O halde önemli bir stratejik boyut olarak kesinlikle en geniş itirazlardan, protestolardan, kültürel etkinliklerden tutalım, devrimci silahlı direnişe kadar topyekûn direnişi, faşizme karşı mücadelenin gereği olarak öngörmeliyiz. Fakat bunun içerisinde birincil, belirleyici ve ön açan devrimci silahlı direniştir. Diğerleri onun varlığı temelinde ortaya çıkarlar. Bütün demokratik mücadeleler ona dayanarak faşizmi geriletir, faşizmin alternatifini oluşturur ve faşizmi yıkacak bir güce, etkinliğe ulaşırlar. Başka türlü olmaz. Bu anlamda demek ki, öncülük devrimci silahlı direniştedir. Çünkü faşizm silahlı saldırı, soykırım, toplumkırım saldırısı demektir. Öyle sıradan bir saldırı durumu değildir. Özünde soykırımcılık, sömürgecilik, katliamcılık var. Bunu esas alıyor. Bu saldırganlığı kıracak bir devrimci şiddet ile mücadele edilmezse demokratik mücadele geliştirmek, yürütmek, siyaseti etkili kılmak kesinlikle mümkün olmaz. Önemli bir stratejik boyut da bu oluyor.
Son olarak, devrimci silahlı mücadelenin durumu, pozisyonu nedir, nasıl ele alınmalıdır? Nasıl yürütülmelidir? Aslında silahlı direniş de değil, “Devrimci Şiddet Temelinde mücadele” demek en doğrusudur. Bu devrimci şiddet hangi boyutlarda olabilir? nerelerde nasıl gelişebilir? Onun kendi iç stratejik yapılanması nasıl olmalıdır?
Bu temelde soruları somutlaştırıp, değerlendirdiğimiz zaman şunu görüyoruz: Devrimci şiddet, özellikle devrimci silahlı şiddet dağda, ovada, şehirde olur diyoruz. Bu doğrudur. Faşist sömürgeci- soykırımcı zihniyet ve siyasete karşı geçerli olan ve başarı getiren Devrimci Halk Savaşı Stratejisi’dir. Anti-faşist mücadele için de geçerlidir. Önder Apo, “Bu direnişin üç zeminde de verilmesi gerekiyor. Dağ-ova-şehir bütünlüğüne, yaz-kış bütünlüğüne, gece-gündüz bütünlüğüne ulaşmak zorundadır” dedi. Başarı ve zafer elde etmesi bu bütünlüğe kavuşmasına, ulaşmasına bağladır. Böyle bir yaklaşım ile ele aldığımızda bu bütünlüklü bir devrimci direnişte söz konusu zeminlerin rolü ne olabilir? Kuşkusuz stratejik alan ve dayanak dağlardır, kırsal alandır. Dağlık alandaki duruşu, gerilla hareketini, mücadelesini temel stratejik alan ve mücadele olarak ele almak gereklidir. Stratejik nokta, öncülük burasıdır. Stratejik dağlık alanlara ve buralardaki gerilla mevzilenmesine, hareketliliğine dayanmayan bir devrimci şiddet uygulaması kesinlikle başarılı olamaz. Faşizme karşı mücadele o zaman sadece ovada ve şehirde gelişmez, çünkü ayakta kalamaz. Bütün o alanlarda başarılı olabilmesi için dağa dayanması, gücünü dağdan alması gerekiyor. Stratejik dayanağını dağdaki gerilla hareketine dayandırması zorunludur. Bunu böyle tespit etmeliyiz. Dağa dayanmak esas olmakla birlikte, sadece dağa dayanan, dağla sınırlı kalan bir devrimci şiddet uygulamasının da son derece dar kalacağı, kuşatılabileceği de açıktır.
Geçen uzun mücadele sürecinden ortaya çıkan deneyimler olarak bunu görüyoruz. Dünyanın birçok ülkesinde benzer duruşlar var. Kürdistan’daki gerilla hareketine karşı Türk Özel Savaş Sistemi’nin geliştirdiği çok önemli, yeni bir planlama bunu içeriyor. Buna “Şiddeti kaldırılabilir bir düzeye çekmek” diyorlar. Kabul edilebilir, yaşanabilir bir düzeye çekmek anlamına geliyor. Yani gerillayı sadece dağda sınırlandırarak toplumdan uzaklaştırmak. Dağda da gerillanın şiddet kullanımını biraz azalttı mı, kısmen teknikle biraz kontrol altına aldı mı, belli ölçülerde gerilla vursa da bedeli göze alınacak. Giderek gerillayı marjinal bir duruma düşürmek oluyor. Böylelikle gerilla hareketinin siyasi etkisini, değerini ortadan kaldırmak hedefleniyor.
DURAN KALKAN ( HEVAL ABBAS )
YORUM GÖNDER