NASIL YAŞAMALI? II CİLT -101.BÖLÜM
“Tarihe karşı alnı ak olmaktan, halkın huzurunda saygıyla eğilmekten bahsediyoruz.”
Sevgi Sevgili İlkin Savaş Kahramanı Olmalı
Nasıl Yaşamalı?” sorusuna gittikçe cevaplarımızı geliştiriyoruz. Kendisine “Nasıl Yaşamalı?” sorusunu soramayanlar, soruyu daha da kapsamlı hale getirerek sormayı bilmeyenler asla yaşamın cevabını bulamazlar. Şu çok açık ortaya çıktı ki; gerçekten nasıl yaşanması gerektiğini bilmiyorsunuz. Bütün değerlendirmelerimizi, çözümlemelerimizi göz önüne getirirsek, beceremediğiniz en temel sorununuz “Nasıl Yaşamalı?” sorunudur. Ulusal düzeyde olsun, kişilik sorumsallığı dahilinde olsun kendinize bu konuda fazla soru sormuş değilsiniz. Cevaplarınız da çok yanlış.
Daha doğrusu “Nasıl Yaşamalı?” sorusu sorulduğunda, kişi TC’nin istediği gibi veya geçmişin emrettiği, alıştırdığı gibi cevaplandırmamalıdır. Bu kadar imkânın yaşandığı bir ulusal, toplumsal gerçeklik içinde, bu kadar yaşamın canına kıyıldığı bir tarihi süreçte kendini sorgulamamak; bütün yaşama hakkından vazgeçmek demektir. Ve öyle anlaşılıyor ki, şu anki durumuzla aslında yaşama hakkınızdan vazgeçmişsiniz. Düşmanın dayattığı kötü ölüm hakkına (bana göre bu hayattaki yaşam ölümcüldür) “yaşamımızdır” diye sarılmanız, en büyük günahınız oluyor. Hâlbuki, o kadar çok soru sorulacak durum var ki; sorgulanacak, hesabı sorulacak bin bir sorun var. Bunlara o kadar yakıcı cevaplar gerekiyor ki, maalesef bütün çabalarımıza rağmen, sınırlı sayıda soru işaretleri uyanıyor.
Cevaplar çok ölgün, bilgisizce ve PKK savaş gerçekliğine uygun değil. Yaşamınızı korumalısınız. Hani bazı Türk filmleri vardır: Yaşam kurbanı şabanları anlatır. Bütün anlatımlarda kendine sevdalanmayı açığa çıkarmaya çalıştık. Kaldı ki, yalnız toplumsal gerçeklik içine değil, parti içine gelindiğinde de inanılmaz yetmezlikler ve hatalı yaşamlarla kendini aldatma görülmektedir. Durumunuz daha da ağırlaşıyor. Sarsılmamak, sorgulamamak, cevaplamamak yaşam sınavında sınıfta kalmaktır. Yaşamda sınıfta kalmak ise yaşamın durdurulması demektir. Yaşamın durması ölüm demektir. Zaten bu kadar yaşam sorununa cevap olamayanlar da herhangi bir hak talebinde bulunamazlar. İşte bu durum ne kadar yanılgılı, sahte bir yaşama olan mahkûmiyetinizi de açıklığa kavuşturur. Özgürleştirme çabalarımız bir anlamda yaşam mahkûmiyetini reddetmektir. Benim bütün yaşamımda bir mahkûmiyet var.
Ama bu geleneksel toplumun ve devletin mahkûmiyet durumuna karşı bir çıkıştır. Bitmez, tükenmez bir çabayla çizilen sınırları aşmak, kırmak ve yerine özgürlük akışını, özgürlük çıkışını gerçekleştirmek durumunu biraz yakalamışsınız, ama iyi yürütemediğinizden sınıfta kalıyorsunuz. Halk olarak ulus olarak sınıfta kalmak sınıftan atılmak demektir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER