NASIL YAŞAMALI? II CİLT -104.BÖLÜM
Katliam Kitlesi Olma Konumuna Onay İstiyorsunuz
Yaşam kolay değil! Çoğunuzun geliş tarzında muazzam yaşam savurganlığı var. “Her şeyden ipimi koparmış, gelmişim, PKK beni yaşatsın” mantığı var. Nereden çıkarıyorsunuz bunları. PKK en yüce sorumluluk hareketidir, senin bu sorumsuzluğunla PKK'nin ne alakası var. Ne düşünürüm ne taşınırım bir çift laf düzerim “yaşasın PKK” ne de olsa özgürlük hareketi. Bu mümkün değil. Kendinizi toparlamak zorundasınız, kimse sizi bu savaş koşullarında bu haliyle yaşatamaz. Bu gafletle yaşayamazsınız; yanılgılar, kurnazlıklar bırakılmalıdır. Bütün gücünüzü toparlayın, doğruları amansız yaşayın. Başka türlü sizi yaşatamayız. Siz isteseniz de kendinizi yaşatamazsınız. Siz derken, bütün partiyi kastediyoruz. Bütün savaşın cephelerine düşman büyük imhayı dayatmış. Ama bizim de yaşamı özgürleştirmemizin amansızlığı var. Herkesin başarılı olması mümkündür. Ancak bu çerçevede, yüksek değerlendirmeler ışığında, herkes görevine sahip çıkarsa başarılar elde edebilir. Kimse kendi yetmezliklerini bize dayatmasın. Bireycilik diğer geri yaşam alışkanlıkları daha da dayatırlarsa adım adım tavırlarımız gelişecektir. En “bana dokunulmaz” diyenin bile canına dek nasıl yöneldiğimizi ve yöneleceğimizi, devrimin yasalarını hiç de göz ardı edemeyeceğimizi sanırım fark ediyorsunuz. Devrim yasaları hiçbir kişinin sübjektif niyetlerini, tutkularını gözü karalıklarını ciddiye alamaz. Devrimin rüzgârı, devrimin akışı en amansız karşı-devrimci rüzgârı bile alt edebileceğine göre, bireylerin bu yanılgısını hayli hayli aşar, yerle bir eder. Devrim karşısında ciddi olmak gerekir.
Devrimimizde teslim olunmaz; devrimci irade, kişiliği düşman özelliklere teslime zorlamaz. Tam tersine ona çok yüksek bir irade gücü verir. Ancak siz devrime katılmayı bir nevi teslimiyet gibi algılıyorsunuz. Hayır. Devrim sadece sizi teslim almaya çalışan düşmana karşı irade gücü kazandırır. Hiç kimseden teslimiyet istemiyoruz, her şeyimize boyun eğin de demiyoruz, ama düşmanın dayattığı durumlara karşı koyma gücünün gösterilmesini de istiyoruz. Yani ille bazı şeyleri kabul edin diye bir rica yok, ille çok muhtacız veya bunlar size çok gerekli bile demiyorum. Bir düşmanınız var ona karşı çıkacak kadar irade gücü olmalıdır diyoruz. Düşmana karşı bir savunma hakkınız var, onu koruyabilecek misiniz? Bu en yakıcı ve cevap vermeniz gereken bir sorununuzdur. Sizler bir yerde katliam kitlesi olma konumuna onay istiyorsunuz.
Benim buna onay vermem demek, bütün tarihimiz boyunca isyanların sonuçta yaşadığı katliamlara bir kez de PKK'de onay vermektir. Şu anda yetmez bütün davranışlarınız altında yatan da budur: “Bırakın isyan ettik ölelim.” Bu, aslında son yıllarda neredeyse kendimi müthiş kılarak önlemek istediğim bir karşı durumdur. Düşmanın da öngördüğü zaten katliam, teslimiyettir. Sizin de bütün hal, hareketleriniz önemli oranda “bırakın yeterince isyan ettik, yeterince direndik, öleceksek ölelim” mantığı hâkim. Yani en iyi niyetlisinin bile bana dayattığı bu. “Teslim alacaksa alsınlar, vuracaksa vursunlar” dile getirdiği durumlar bundan ibaret. Böyle geleceği, ufku olmayan kişiliğe kendini yeniden yaratması için bu kadar dağı, bilimi sunacaksın, ama bununla doğru dürüst bir altı ay bile planlanamayacak bu düşünülebilir mi? Bu kadar en bitirilmeyecek, en iş üretilmeyecek alanlarda iş bitireceğiz, verim sağlayacağız, hazır birlikleri, hazır alanları bile değerlendirmeyeceksiniz. Bu neyi ortaya çıkarır? Sizin bir katliam sürüsü durumuna kendinizi getirdiğinizi veya bir teslimiyet durumunu yaşadığınızı ortaya çıkarır.
İşte köylüleşme, şuraya-buraya sığıntı durumuna gelme kaçmaktır; kendini hiç aldatmaya veya buna kılıf giydirmeye de gerek yok. Gerilla da derinleşmemek, düşmanı alt edecek biçimlerden ve savaşım taktiklerinden uzak düşmek ve başaramamak, “ben bir hainim, bir teslimiyetçiyim, bir kaçağım, katliama açık bir yığınım, gelsin beni vursunlar” demektir. PKK'nin ortaya çıkardığı savaş taktiklerine gelememenin çağrıştıracağı gerçeklik budur. Bunu neden kendinize yakıştırıyorsunuz? Biz başarının biraz mümkün olabileceğini gösterdik. İlkin buna yükleneceksiniz. İşte yaşama hakkı böyle kazanılır.
“Nasıl Yaşamalı?” sorusunun kilit cevabı budur. Düşünüyorum da yıllarca neden anlamadılar diye. Bu imha tarihini PKK'de yaşamak çok mu hoşunuza gidiyor! Sürüler gibi teslim olmak ne kadar esef vericidir biliyor musunuz? Çoğunuz zindanı da yaşadınız, tutsak olmanın dehşetini bilmiyor musunuz? Düşmanın çizmeleri altında her gün hakarete uğramanın ne kadar aşağılık olduğunu bilmiyor musunuz? Ve özgür dağların o özgür savaşım alanlarını yakalamanın ne kadar müthiş bir kazanç olduğunu bilmiyor musunuz? Eldeki özgürlük silahının ne kadar değerli olduğunu bilmiyor musunuz? Eğer bu duygular, düşünceler yitirilmişse ölümünüz yaşamanızdan daha iyidir. Düşman sizi öldürmeden, siz kendinizi uçurumlardan atın, hiç olmazsa o zaman bir şeref sahibi olursunuz. Böyle yılgın, ölgün, cansız, çözümsüz yaşamaktansa ölmek tercih edilir. Veya sahtekârca, kurnazca yaşanmaya çalışıldı mı, bu daha da aşağılık bir durum olur. Bizim yaşam sorusuna verdiğimiz cevaplar bu kadar açıklayıcıdır.
Görüyorsunuz ki, Önderlik öyle sandığınız gibi değildir. Yeterince bir merkez olunmamış olabilir, kadrolar yeterince cevap vermeyebilirler, ama son noktada önderlik kendini kudretli bir biçimde yaşam seçeneği olarak yürütüyor. Hiç gafilliğe gerek yok. Ama çok kaybediyorsunuz. Siz teoriden, kurallardan anlayamıyorsunuz. Dikkat çekici bir biçimde kendi pratiğimizi sergilerken belki etkilenirsiniz diye düşündük, ama onu da son derece yanlış ele alıyorsunuz. Sonuç çıkaramıyorsunuz. İşte o zaman sizlerin öğrenme kabiliyetinizden kuşku duymak gerekiyor. Artık sorumlu bir kadro olmayı becermelisiniz. Nasıl bir merkez olunur, nasıl bir savaşçı olunur sorularına kesin cevaplarınız olmalıdır. Cevap açıktır. Benim gibi biri bile bu işleri buraya getirebildiğine göre, sizin daha iyiyi başarabilmeniz mümkündür. Bütün zorluklarımı, bütün süreçlere yaklaşımımı ortaya koydum.
Bundan çıkaracağınız sonuç; hem kaybedilen yaşamı, zamanı telafi etmek, hem de oldukça birikmiş enerjinizi açığa çıkarmak için kendinize yüklenip, mutlaka bir başarının sahibi olmanızdır, tek çıkaracağınız doğru sonuç bu olmalıdır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER