SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II (241.BÖLÜM)
Klasik çağın en çok bilinen ünlü komplosu Julius Sezar’ın öldürülmesidir. Rol oynayanların önemli bir kısmı yakın çevresidir. Güya Roma’yı Sezar’ın diktatörlüğünden kurtaracaklar. Komploda en acılı rolü yeğen Brutus’un oynaması, bu işin bir kuralını bir kez daha karşımıza çıkarmaktadır. Bir kişinin, bir partinin, bir halkın en yakınından bazıları elde edilmedikçe, komplolar kolay kolay başarıya ulaşmaz. Sezar komplosu, daha sonra zincirleme birçok imparator ve kralın başına gelecektir. İktidar ve komplo birbirine çok bağımlıdır. En az açık savaşlar kadar iktidar olaylarında rol oynar.
Son bir örneği de İbraniler ve İsrail tarihiyle ilgili vermek öğretici olacaktır. İncil’de geçmektedir: İbrani kabileleri, Musa’dan sonra bugünkü Filistin-İsrail’de kentleri düşürmeye çalışırken, kent içinde fahişe Rahav’ı kullanırlar; ayrıca İsrail oğulları kendilerini toptan tanrıları olan Yehova’nın seçilmiş kavmi ve ajanları olarak değerlendirirler. İsraillilerde ajanlık, tanrının kendilerine bahşettiği bir meslektir. Bu açıdan ajanlıkta dünya çapında güçlüdürler. Nitekim Hz. İsa’yı ele veren, baş kahine bağlı olan on ikinci havari Yehuda İskaryot’tur. Bütün tarihçiler, eğer İsa’nın yakalanıp çarmıha gerilmemiş olsaydı, Hıristiyanlık diye bir dinin ortaya çıkmayacağında hemfikirdirler. Bir komplonun umduğunun tersine tarihsel bir gelişmeye katkıda bulunmasında, İsa’nın yakalatılması kadar etkileyici bir örneğine az rastlanılmıştır. Sınıflı toplumun ve ilkçağın bu lanetli olgusunun sömürü ve iktidarıyla bağı çok somut anlaşılmalıdır.
Komplo kötü niyetten veya tanrıların insanları sevmemesinden kaynaklanmamaktadır. Kötü ahlaklı insanların bir oyunu da değildir. Etle tırnak kadar sömürü toplumunun yapısına bağlı bir iktidar mekanizmasıdır. İktidarın görünen yüzü değil, görünmeyen yüzü daha önemlidir. Gerçek iktidar halktan, toplumdan gizlenmiş yüzde oynanır. Bu oyunun adı ise çoğunlukla komploculuktur. Kürt toplum olgusunda daha ilkçağda derinliğine kök salmış bir özellik olarak ağacın kurdu, rolünü oynamaktadır. Kurtçuklar çoktur ve yaşamak için toplumsal varlığın kendisi olan ağacı her tarafından kemirmek zorundadırlar. Kürt trajedisi ve onun folklorik ifadesi olarak acılı destanları, hep bu yönlü ihanetleri ve zaafları boşuna işlemezler. Çünkü toplumu, özgürlük ağacının bağrındaki kurt kemirmektedir. Bu da yaşamın hepten acılı geçmesi demektir. Destanı, türküsü bunu feryat etmektedir. Komploculuk ortaçağ koşullarında daha da azgınlaşacaktır. Artan sömürü olanakları ve yaygınlaşan iktidar odakları, komploculuğun sanatını ve ustalığını geliştireceklerdir.
b- Ortaçağ ve Dinsel Maskeli Komploculuk
Bir düşünce biçimi olarak dinin eleştirilmemesi, İslam dünyası için büyük bir eksikliktir. Kaba din inkarcılığı ne kadar gerçekliği dışlıyorsa, mümince bağlılık da o kadar gerçekler dünyasından koparmaktadır. Ortadoğu toplumlarında bilimsel düşüncenin gelişmeyişinde, İslam dinine yaklaşımın büyük payı vardır. Din, ilkçağ mitologyasının dönüşümden geçirilip katı inanç kuralları olarak sunulmasıdır; gelişen toplumun doğa ve kendi gerçekliği hakkında vardığı düşüncelerin genel toplamıdır. Geçmiş, şimdiki ve gelecek hakkındaki inançları ve hayallerini oluşturmaktadır. Sınıflı toplumun ortaya çıkmasıyla birlikte iktidar, devlet ve krallık olgularının yansıtılması, en çok tek tanrılı dinsel düşüncede ifadesini bulmuştur. Bu kurumlar kendini zihinlere egemen kılmak istediklerinde önce mitoloji, bu yetersiz kaldığında, tek tanrılı dinlerde bu ihtiyacı gidermeye çalışmışlardır. Tanrılar bu durumlarda doğa kuvvetlerinin yansımasından çok, toplumsal güçlerin yansımasını oluştururlar. Emreden yönetici sınıfın, kralın manevi gücünü sembolize etmektedirler.
Toplumun genel tanımından yönetici sınıf ve kralın tanımlanmasına doğru bir anlam kaymasına yol açarlar. Tanrının kendisi ezici bir biçimde yönetici sınıfın ve onun tekleşmiş otoritesi olarak sultanın en büyük yardımcısı olmaktadır. Sınıfsal ve siyasal özelliklerini ve sıfatlarını çoğaltmakta, yetkinleştirmektedir. Doğanın, evrenin ve bir bütün olarak toplumun tanımlanması olarak tanrı ise, felsefi ve bilimsel düşüncenin varlığına bağlı olarak teorik kuramlarla bütünleşmeye doğru gitmektedir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER