SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA (211.BÖLÜM)
c- Ana hatlarıyla açımlamaya çalıştığımız yeni dönemin ideolojik biçimlenmesi ve bunun program, örgüt ve çalışma esaslarına bu ilkeler etrafında yansıtılması, yeni dönem PKK’si açısından da geçerlidir ve büyük anlam ifade etmektedir. PKK’nin yaşadığı eleştiri-özeleştiri ve yenilenme çabaları bu ilkelerle vücut bulacaktır. Eskinin tümüyle inkarı söz konusu edilemez. Ama can alıcı dönüşümleri sağlaması gerektiği de açıktır. Gözden geçirmenin kapsamlı ve yenilemenin derinlikli ve pratikle iç içe anlam kazanmasını gerektirmektedir. Önümüzdeki dönem PKK’sinin ideolojik biçimlenme ve program sorunlarının çözümü birinci önceliği teşkil etmektedir. İdeolojik biçimlenme, bağlı olunan dünya bakış açısı ve temel teorik varsayımları içermektedir.
Birinci kitapta mitolojik, dinsel, felsefi ve bilimsel zihniyetin doğuşu ve anlamları çözümlenmeye çalışılmıştı. Tekrarlamak yerine, bağlantı kurmakla yetineceğiz. Dört kategorik düşünce biçiminin diyalektik gelişmesini esas almak ve anlamak öncelikle gerekli olandır. Bilimsel zihniyete ulaşmak; enerji-madde dönüşümünden en küçük parçacık-evren ilişkisine, doğadan canlılığa, bitki, hayvan ve insan türünden toplumsal olguya kadar değişime damgasını vuran yasaları özümleyerek bakış açısını kazanmak, tüm olup bitenlere bu açıdan bakma ve yorumlamayı esas almak anlamına gelmektedir. Diyalektik ve tarihsel materyalizm, bu bakış açısının formülasyonu olmaktadır. Bunun doğru özümsenmesi, sağlam ideolojik biçimlenme açısından kaçınılmazdır. Bu bakış açısına sahip olamayanların toplumsal dönüşümlere önderlik etmeleri büyük sakıncalar taşıyacaktır.
Dolayısıyla toplumu dönüştürme iddiası olan ve bilimi esas alan örgütler ve partilerin teorik çerçevesini bu ideolojik biçimlenme teşkil etmek durumundadır. Dönüşümü yaşayan PKK’nin ideolojik biçimlenmesini bu düzeyde kazanması, öncelikli bir koşul ve gereksinimdir. Bu çerçevede kadro yapısına ve yaşam tarzına hakim olan tüm zihniyet durumlarının eleştiri ve özeleştirisini yaparak, yetkin ideolojik biçimlenmeyi ve duru teorik bakış açısını özümsemeyi başarmak, bu öncelikli yaklaşımın temel görevi olarak görülmelidir. İdeolojik biçimlenme ne kadar yetkinse, program ve pratiğin de o denli doğru ve başarılı gelişim sağlayacağı açıktır. Feodal köylü ve küçük burjuva zihniyet yapısının yol açtığı tahribat küçümsenemez. Çeteleşmenin ve yozlaşmanın, giderek her tür kaçış ve ihanetin temelinde bu zihniyet ve karakter yapısı yatmaktadır. Tutarlı bir parti, kadro yapısına ve üyelerine yetkin ideolojik biçimlenmesini özümsetmeyi esas aldığı ve bunu başardığı oranda program ve pratiğini doğru yürütmeyi garantiye almış olacaktır. Bunu sağlamadan, ikincil düzeyde alınacak diğer tedbirler kalıcı sonucu vermezler.
Dolayısıyla amaç için ideolojik eğitim büyük bir susuzluğu giderircesine gerektiği kadar özümsetilmeli, özellikle merkezi kadronun derinliğine özümsemesi sağlanmalıdır. İyi niyet, dürüstlük, cesaret, fedakarlık kendi başına yeterli olamaz ve toplumsal dönüşüm gibi büyük zihniyet, karakter ve kişilik isteyen misyonlarda başarılı olamaz. Bu değerli meziyetler, ancak güçlü ve yetkin ideolojik biçimlenmeyle hak ettikleri başarılı sonuçlara ulaşabilirler. Program ve pratik, daha yakıcı sorunlar arz etmektedir. PKK’nin kuruluş dönemi programı, adeta ortalama bir dünya kopyalaması olarak oluşturuldu. Bu programın uygulanabilir politikayla, somut tarih ve çağ özellikleriyle, güncellikle yaratıcı ve gerçeğe yakın bağ kurmayı hakkıyla yerine getirdiğini söyleyemeyiz; soyut ve genelleme düzeyinde kalındığı açıktır. Kaldı ki, 1970’ler dünyası büyük oranda değişmiştir. Reel sosyalizm çözülmüştür.
Demokratik uygarlık anlayışı üstünlük kazanmıştır. Bu tarihi değişimleri göz önüne almadan herhangi siyasi bir program çizmek mümkün olamaz. Olsa bile, içi boş hayallerden öteye gidemez. Yeni dönem programı geçmiştekinin özeleştirisi kadar ideolojik biçimlenmeyi esas almalı; daha da önemlisi somut, uygulanabilir ve gerçekleştirilebilir hedeflerin belirlenmesine ağırlık vermelidir. Bunun için Kürdistan’ı bir ülke olarak belirlese de, siyasal sınırları birlik önünde bir engel olarak değil, bir geçiş köprüsü olarak değerlendirmesi ve her parçanın bulunduğu ülkeyle demokratik birlik temelinde bir bütünlük araması stratejik tercih olarak vurgulanmalıdır. Her ülkeyle demokratik birlik, ülkeler arası birliğin en sağlam, dostça ve kardeşçe yolu olarak görülmelidir.
Ayrı, kendi içinde izole edilmiş bir Kürdistan ideolojik olarak doğru olmadığı gibi, pratik olarak da gerçekçi değildir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER