TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (131.BÖLÜM)
İlkel milliyetçiliğin ulusal kurtuluş saflarındaki çözülüşü artıyor. Her ne kadar İçine girmek istediği tehlikeli yönelimler kadar onu oldukça güç yitirmeyle karşı karşıya getirse de, bu tehlike tamamen bitmiş değildir. Kuşkusuz son yıllarda ve özellikle geçtiğimiz yılda Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinde önemli bir mesafe alınmıştır. Bunun kendiliğinden gerçekleştiği sanılmamalıdır.
PKK önderliği dışında, diğer güçlerin gerçekten bu mücadeleye karşı yoğun çalışmaları olmuştur. Kürt işbirlikçiliği, başta ABD ve Avrupa olmak üzere emperyalizmle ve yine Türk sömürgeciliğiyle tehlikeli ilişkilere yönelmiş; kültürel kapsamda son derece sınırlı bazı amaçlar için, PKK’de somutlaşan stratejik önderliği tasfiye etmeyi gözüne kestirecek kadar tehlikeli bir rol oynayabileceğini açıkça ortaya koymuştur. Hala PKK önderliğinde gelişen ve bu temelde halkın özgücüne dayalı olarak halk savaşımını uygun bir taktikle götürmeyi esas alan PKK yoluna karşılık, halkı bir yana bırakan, hiçbir zaman halka dayanmayan, ama Kürdistan halkının devrimci potansiyelini kendi geleneksel aşiretçi-feodal çıkarları yolunda kullanmak isteyen kesimlerin geliştirmek istedikleri bir yol vardır.
Bu kesimler, emperyalizmle her türlü gerici ilişkilere girmekte ve sömürgeci ülkelere sonuna kadar bağımlılık temelinde geliştirdikleri ilişkilerle hayatta kalmaya çalışmaktadır. Bunlar yöntem olarak sözümona diplomasiyi kullanıyorlar. Bu da önderliksel bir çabadır, ama işbirlikçilik temelindedir ve sahtedir. Bunun zararı sanıldığı kadar az değildir. Önümüzdeki dönemde bunlardan gelebilecek olası tehlikeleri hesaba katmamız gerekir. Teşhir ve tecrit çalışmalarımızı giderek geliştirmenin yanı sıra, bunlarla gerektiğinde çeşitli düzeylerde taktik ilişkiler de geliştirebiliriz.
Ancak hangi biçimde olursa olsun, bunları en az zarar verebilecekleri bir konumda tutmaya büyük özen göstermemiz öneminden hiçbir şey yitirmeyecektir. Bunlar ulusal kurtuluş saflarında her türlü öze inançsızlığı, özgüce güvensizliği, boyun eğmeci ve teslimiyetçi düşünceleri ve örgütlenmeleri yaygınca geliştirirler ve geliştiriyorlar. Ortaya çıkan devrimsel gelişmeleri bile kendi iğrenç konumlarına basamak yapmaktan çekinmiyorlar, çekinmeyecekler.
Düşman da bunların aşiretçi-feodal özelliklerini besliyor. Gerçekte dünyanın belki de çok az yerinde var olan bu özellikleri kışkırtıyor ve hatta silahlandırıyor. Sorun daha çok bunların ulusal kurtuluş saflarında teşhir ve tecrit edilmesidir. Bunların yolu yol değildir; bunların yolu tehlikeli bir işbirlikçi konumdaki ihanet ve buradaki tükenmedir. Partimizin başından beri ideolojik, politik ve giderek eylemsel olarak ortaya koyduğu, hem eleştiriyle ve hem de pratikte gereklerini yerine getirdiği bu güçlerin mevcut yapılarını çözümleme ve giderme politikası hayli doğru ve sonuç alıcıdır. Önümüzdeki dönemde bunu daha da akıllıca yürütmek gerektiğinin bilincindeyiz.
Bunlarla ulusal kurtuluş saflarındaki önderliksel çekişme diplomatik alanda da sürdürülmelidir. Bunlar için diplomatik alanı kullanılmaz hale getirmeliyiz. Aynı şekilde ülke zemininde payanda olmak istedikleri birçok ilişkiyi de işlemez kılmak durumundayız. Bunlarla bazı taktik ilişkilere girilse de, bu ilişkilerin genelde tecrit amacına bağlı olarak geliştirildiğini göz önünde bulundurmalıyız. Bu, daha çok, başını ilkel milliyetçiliğin ve küçük-burjuva reformizminin çektiği sahte milliyetçi yapılanmalara karşı, PKK’nin önderliksel konumu kararlıca sürdürme görevidir; bu konudaki görevlerin sağlamca gerçekleştirilmesidir.
PKK ne kadar gelişiyor ve çeşitli kesimleri ne kadar içine alıyorsa, sınıf dışı etkiler, hatta her türlü olumsuzluğa batmış, ulusal kurtuluşçulukla fazla ilgisi bulunmayan maceracı yaklaşımlar ve özünde partiye karşı tutumlar da o kadar yuvalanıyor. PKK gelişme gösterdikçe, şimdiye dek dikiş tutturamayan, kendi kişilik çözümlemelerini yapamayan, hatta çıkarlarının nerede yattığını göremeyen, bunun bilincini ve eylemliliğini geliştiremeyen çok sayıda çevre, hatta sınıf ve tabaka, PKK’nin etkilemesi altında durumlarını daha yakından kavrıyorlar.
Buradan, içimizdeki sınıfsal savaşımın gelişmesi gerektiği karşımıza çıkıyor. Dışımızda kör kütük olan, kendi adını bile ifade etmekten aciz, eylemi bir yana bırakın, bir araya gelmeyi bile başaramayan bir yapı oldukça yaygındır. Tamamen dağılmış ve boyun eğmeye alışmış kesimler, bu etkilenmeyle birlikte adeta yeniden diriliyorlar. Bu bir anlamda doğaldır. Çünkü PKK gerçek anlamda Kürdistan’ın diriltici gücüdür.
PKK sadece kendi öz değerlerine, kendi militanlarına gereken bilinci ve örgütlülüğü vermekle yetinmiyor; belki de daha fazlasıyla sahte dostlarına bilinç veriyor, onları güçlendiriyor. Dışımızdaki ilkel milliyetçilik ve küçük-burjuva reformizmi kendi sınıf temeline bir şey vermediği için, onların sınıf temelini de yine biz uyandırıyoruz. Onlar bu temeli örgütleyip eylem içine çekemedikleri için, kimi iyi niyetli ve kimi art niyetli içimize sızıyor. Bunlar geniş katmanlardır.
Bunun da ötesinde, bu kendiliğinden iyi niyetli gözüken, ama kişilik itibarıyla hiç de PKK kişiliğine uymayan, sonuna kadar bu kişilikle çelişen, ama kendisini her zaman potansiyel bir güç olarak tutmaya özen gösteren bir yapıdır. Bunu da, kendine göre, sözümona akıllı politika olarak takip etmektedir. Bu kesimler ve kişilikler az değildir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER