TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (113.BÖLÜM)
PKK’yi tasfiye etme hareketi üzerine birkaç söz
Hamza (Hasan Bindal) arkadaşın şehit düşmesi olayına ilişkin soruşturmayı derinleştiriyoruz. Ulaştığımız somut sonuca göre, nesnel olarak en azından kuralları dinlememekten ve yaşamsal bir tehlikenin varlığı bilinmesine rağmen kurallarla oynamaktan doğan bir suç vardır. Nesnel olarak durum budur. Tabii durum soruşturmayla daha iyi anlaşılacaktır. Aslında üzerinde en çok durulması gereken konuyu kapsamlıca açtım. Kasım ve kısmen Aralık konuşmalarında, feodal ve küçük burjuva eğilimlerinin parti içindeki direnişinden söz ettim. Öznel anlamda bunların düşmanla bağlantılarının olup olmaması pek önemli değildir.
I-KDP’nin bize karşı yürüttüğü savaşta komplolarla birçok değerli arkadaşımızı katlettiği gibi, kendi içinde de binlerce yurtsever aydını yok ettiğini biliyorsunuz. Yine ilkel milliyetçilikle küçük-burjuva oluşumlar arasındaki çatışmalar sonucunda, halkımızın en yurtsever kesimleri pervasızca harcandı. Bu kesimler içinde çok değerli insanlar vardı. Sizin sergilediğiniz savaştan çok daha ileri düzeyde bir savaşçılık ve komutanlık sergileyenler bulunuyordu. Barzani-Talabani çatışmasında kurban edilenlerin hepsi yurtseverdi. Bunlar daha çok halkımızın yoksul kesiminden geliyorlardı. Üstelik feodal klik veya önderlik tamamen ailesel, feodal ve aşiretsel çıkarlarını egemen kılmanın savaşımını veriyordu. Onun ulusal kurtuluşçuluk ve emekçilerden yana tavır almakla ilişkisi yoktu. Bunların ulusal ve demokratik kurtuluş doğrultusunda hiçbir çabaları bulunmuyordu. Bütün amaçları hem kendi içlerinde hem de başka saflarda yer alan olumlu her türlü yurtsever ve demokratik gelişmeyi komploculukla boğmaktı.
Bunların kırk yıldan beri yaptıkları şey budur. Kürdistan tarihindeki durum eskiden beri böyledir. Sık sık, biz ortaya çıktığımızda, ilkel milliyetçiliğin Türkiye temsilcisinin bize söylediklerini anımsatıyorum. 1975 yılıydı. Bizi evine davet etmişti. Ankara koşullarında oldukça iyi yaşıyordu. Bizim sınıf silahıyla Kürdistan’a girmemizin en büyük tehlike durumuna düşmemiz anlamına geleceğini söylüyordu. Hatta “Siz Kürdistan’ın üzerinde sallanan Demokles’in kılıcısınız; halkımızı bölüyorsunuz” diyordu. Bu cümleyi aynen kullandı. O zaman kendilerini ve milliyetçi safları çok yadırgamıştım. Biz henüz çok küçük bir adım atıyorduk. Halkı neden ve nasıl bölebilirdik? Ama aradan yıllar geçtikten sonra, savaş bir gerçeği doğruladı. Bunlar gerçekten de hazırlıklıydı. Ölüm pahasına da olsa kendi önderliklerini konuşturmaktan ve gerektiğinde adam katletmekten çekinmiyorlardı. 12 Eylül öncesinde KUK örneğinde gördünüz. Bu oluşum Mardin bölgesinde en az 75 devrimci ve yurtseveri katletti. KUK’un parolası PKK’yi Mardin’den öteye geçirtmemekti. 12 Eylül darbesine kadar yürüttü. Daha sonrasını biliyorsunuz. İlkel milliyetçiliğin bize yansıttığı uç KUK ucuydu. Sözüm ona T-KDP’den söz ediyordu. Yurtseverliği çok kötü bir biçimde kullanıyorlardı. O zaman MİT’in kendilerine verdiği bir görev vardı.
I-KDP, 1972 yılında Dervişê sado denilen adamı bizzat çağırmış; kendisini Türkiye ilişkilerini geliştirmekle görevlendirmişti. İki Sait’i; sait elçi ve sait Kırmızıtoprak'ı komployla birbirine vurdurttuktan sonra, Dervişê Sado’ya Türkiye’de temsilcilik oluşturma görevini vermişti. Bu adam Diyarbakır’da MİT Bölge Müsteşarı ile ilişki kuracaktı. Gerçekten de bu ilişkiler geliştirilecekti. Bu, 1975 yılında bize de yansıdı. Bunlar stêrka sor adında bir kol oluşturmuşlardı. Biz bunlara “Beş Parçacılar” diyorduk. Sovyetler Birliği’nin sosyal-emperyalist olduğunu söylüyorlardı. Aslında bu CIA’nın ve MİT’in uzantısıydı.
I-KDP’den de çok güç alıyordu. Bu provokasyon çetesinin ilk işi Haki Karer yoldaşı katletmek oldu. O zamanki temsilcileri PKK’den intikam aldığını söylüyordu. Biz buna karşı hazırlıklı olmadığımız bir dönemde Haki yoldaşı kaybettik. Haki yoldaşın anısına tutarlı bağlılığımız, bizi sınıf savaşımını yetkince yürütmeye zorladı. Ne yazık ki, PKK tarihini biraz daha iyi izleyemiyorsunuz. Stêrka Sor neydi, “Beş Parçacılar” kimdi? Bazılarınız bunları hiç anımsamayabilir. Ama bunlar gerçekten de ilkel milliyetçiliğe, IKDP’ye dayanıyorlardı. Ondan güç alıyorlardı. Bunlar, PKK’nin yayıldığı Antep ve Adana gibi alanlarda üsleniyorlardı. Haki yoldaşı tartışmaya çağırıyorlardı. Tartışma içinde, kaza süsü vererek katliamı gerçekleştirmişlerdir. Olay kaza değildi. Çatışma bunu açıkça doğruluyordu. Ama biz hazırlıksızdık.
Çünkü, tartışmada bir şey olamaz diye düşünüyorduk. Biliyorsunuz, Haki yoldaşın şehit düşmesini kaldırmak bizim için çok zor oldu. Bu yoldaşımızın anısını yaşatmak, mücadeleyi geliştirmekle mümkündü. Mücadeleyi geliştirmek için de, o zaman bu ajan-provokatör çetesini tasfiye etmek gerekiyordu. Tersi durumda grubu geliştirmek olanaksızdı. Aylarca bu çetenin tasfiye edilmesi sorunuyla uğraştık. O zaman silahımız da yoktu. Bu oluşum bizi çok uğraştırdı. Anımsayanlar bilirler, çok da tehlikeliydi. Daha sonra bunların ulusal kurtuluşçulukla bir ilgisinin bulunmadığı anlaşıldı. Hepsi lümpen ve parayla tutulmuş maşalardı. Bunlardan bazılarını cezalandırdık. Geride kalanların daha sonra sergiledikleri pratik, gerçeğin, değerlendirdiğimiz biçimde olduğunu doğruladı. Katliam planlıydı. Yoldaşımızın şehit düşmesi, hazırlıklı olmadığımız bir dönemin kaybıydı. Bize yararı şu oldu: Düşmanı daha iyi kavradık ve üzerine gittik.
Örgütlülüğü ve eylemliliği geliştirerek, yoldaşımızın anısını yaşatmaya ve kaybımızı gidermeye çalıştık. Bu olay karşısında sinmedik, tersine devrimci intikam yönelimi içine girdik.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER