TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (188.BÖLÜM)
Akademimizin bulunduğu bu alanda 1989 yılının sonlarında ve 1990 yılının başlarında bazı gelişmeler vardı. Bunları anlatmaya çalıştım. 1989 yılı çözümlemeler yapma ve peşpeşe müdahale grupları oluşturma biçimindeki çabalarla tasfiyeciliğe cevap vermeydi. Bu anlamlıydı. Mücadele aslında belli bir gelişmeyi yaşıyordu. Tasfiyecilerin umduklarının tersine bir sonuç ortaya çıkarıldı. Niyetleri kursaklarında bırakıldı. Buna rağmen bunlar çabalarını azaltmamışlar, daha değişik yöntemlerle hareket etmekten alıkonulamamışlardı.
Özellikle bulunduğumuz bu alanda daha değişik yöntemlerle yönelme kararlaştırılmış olabilir. Sadece cezaevinden çıkan kişileri kastetmiyorum. Kanımca bugünkü yargılamadan da açığa çıkmış olmalıdır: Mehmet Şener denilen unsur 1989 güzünde buraya ulaştı. Yine Metin adındaki unsur da buraya ulaşmış bulunuyordu. Herhalde başka türlü sızmalar da mevcuttu. Geliştirilmek istenen, mücadeleyi önderlikle sınırlandırmaktı. Yapı üzerindeki çalışmalarda başarılı olmak için önderliğe egemen olmak ve önderliğin çevresini biraz daha daraltmak gerekirdi. Bence yargılamanın ortaya çıkardığı bir gerçek budur. Bunun için de her türlü yöntem mübah görülmektedir. İçinde komplo yöntemi de vardır. Bu biçimdeki çeşitli gizli örgütlenmeler ve bozguncu faaliyetlerle etkiyi sınırlandırma söz konusudur. Buna hız verilmiştir.
Partinin gündeminde bulunan şey de 1990 yılını başarılı kılmaktır. Bu temelde yılbaşından itibaren kongre yapma hazırlıklarına giriştik. Bunlar da yılbaşından itibaren kendilerini inatla dayattılar. Sanırım burada yapılan bugünkü yargılamada Şener olayı biraz daha iyi açığa çıkıyor. Bu olayı çok kısaca değerlendirmek gerekiyor. Bu değerlendirme, daha çok bu pratiği birlikte yaşayanların raporlarında ve cezaevi yapısında geliştirilecektir. Biz, Metin provokatörünün durumunu ortaya koyduk. Tekrar bunu açma gereğini duymuyorum. Ama bağlantı kurmak açısından şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Bunun 1989’un sonları ve 1990’ın başlarında sonuca gitme isteyen bir tip olma olasılığı yüksektir. Partinin bazı zayıf noktaları vardır. Tarihsel olarak oluşmuş bazı farklılıklar mevcuttur. Kemalizm kendi tarihi boyunca bu farklılıkları çok kullandı.
PKK ortaya çıktığında “kuzey” ile “güney” ayrımı yapılıyordu. Düşman aslında her iki alanı kendi denetimi altında bulunduruyordu. Birine aleviliği, öbürüne nakşibendiliği dayatmıştı. Birine KDP’cilik türünden bir ilkel milliyetçiliği, öbürüne TKP ve CHP solculuğu tarzındaki sahte solculuğu empoze etmişti. Düşman bununla bölücülüğü hem parti bünyesine, hem de sol hareketin içine uzatıyordu. Özellikle partinin kuruluş dönemindeki durum buydu. Şimdi buna eklenen yeni bir şey vardır: Parti güneyi etkisi altına alınca ve öteki parçalardaki halk yığınlarının özlemlerine de cevap verince, güneyciliğe bunu kattılar. Buralarda KDP’nin etkisi vardır, bu etkiyi PKK’nin içinde biraz daha yaygınlaştırma çabalarına girişilmiştir.
MİT güneyde KDP’cilik, kuzeyde ve özellikle aydınlar arasında sahte solculuk biçimindeki bir etkilemeyi esas almıştır. Türk egemen sınıflarının bu emellerinin çoktan beri var olduğunu biliyoruz. Buna bu alanı da katmak ve burada bu zayıflık üzerinde durmak başvurdukları bir yoldur. İnsanlar yeniydi; partinin tarihini ve kişiliğini yeterince kavrayacak durumda değillerdi. Bunun yerine kendini dayatmanın uygun bir zemini vardı. Bu tespit ediliyor ve dayatılıyordu. Yine zayıf öğeler vardı; çeşitli bireysel rahatsızlıkları olan ve partide umduğunu bulamayanlar vardı. Bunlarla ilkesiz birliklere gidiliyor ve bundan medet umuluyordu. Bu temelde çeşitli öğeleri oldukça etkiliyorlardı.
Aynı şeyi parti içinde daha ileri düzeyde sorumluluk almış ve görevlerini yerine getiremeyen çeşitli kişilikler için de uygulamışlar, bunlarla koalisyonlar kurup, uzlaşmışlardır. Bu da ileri düzeydeki kişilerle gerçekleştirilen başka bir engelleme biçimiydi. Bu da bir tasfiyecilik türüydü ve oldukça ileriydi. Partinin özlü değerlerini açmaz içine sokma; ikircikliği, kararsızlığı ve kuşkuculuğu geliştirme en çok işlenen yöntem oluyordu. Partinin değerleri alaya alınıyor, bu değerler hiçe sayılıyor, bunlar daha da düşürülmek ve ezilmek isteniyordu.
Bu konuda çok çeşitli yöntemler dayatılmıştı. Bazıları bilerek, bazıları da partiden hoşlanmadıkları ve parti kendi dünyalarına cevap vermediği için buna destek oluyorlardı. Yeter ki arzuları tatmin olsundu. Bu yaygındı.
HALKLAR ÖNDER ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER