SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II (254.BÖLÜM)
PKK adına 28 Şubat’ın olumlu adımlarına olumlu cevap vermek yerinde bir tavırdı. Diyalog gelişebilseydi, daha hızlı normalleşme mümkündü. Bu sefer dünya çapında düzenlenen PKK ve Önderliği’ni boğmaya yönelik operasyonlar buna fırsat vermedi. Aslında Türkiye bir kez daha 1925 çizgisine çekiliyordu. Irak’ın ABD ve İngiltere payına düşmesi için, tıpkı 1925’te yapıldığı gibi, önce Kürt hareketi abartılıp tehlike olarak gösteriliyor; Ankara’dan her tür taviz alındıktan sonra, çıkarlarına uygun düşmeyen Kürt özgürlük hareketi PKK, Önderliği ve tüm yurtsever kitlesinin imhası gözden çıkarılıyordu. Bunun yerine ikame edebilecek işbirlikçi Kürt odakları KDP ve YNK, Ankara ve Washington-Londra hattında terbiye edilip hazırlatılıyorlardı.
Komplo gerçekten kapsamlıydı ve Türkiye’nin çıkarına olduğu da kuşku götürüyordu. Kaldı ki, PKK tek taraflı ateşkesle uzlaşmaya yatkınlığını ortaya koymuştu. Demokratikleşmeyle ve Irak üzerinden Türkiye’yi zora sokmadan, bir kardeşlik çözümüne adım atılabilirdi. Özünde bu tutum, içerde savaş rantından geçinenlerin çıkarına da gelmiyordu. İsrail, sıkışan Türkiye’yi kendine bağlamak için, sonuna kadar PKK’nin üstüne geliyordu. Türkiye PKK’ye çok duygusal bakıyordu. En büyük tehlike olarak belirleyip, kendini her tür tavizi verme noktasına getirmişti. İçte ve dışta ranta dayalı çevreler bu politikaya o kadar dalmışlardı ki, bir gecede bankalar havada kapılıyor, içi boşaltılıyordu. Talan ekonomisine yönelinmişti. Hiçbir hükümet bu beleşçilikten yemeden, elini savaştan çekmek istemiyordu. Türkiye’yi kendine bağlamak isteyen Batı’nın büyük devletleri ve güçlü ekonomileri için de ortam idealdi. Kurban edilecek PKK ve yurtsever Kürt halkının değeri, tatlı karları yanında bir hiçten ibaretti. İnsandan sayılamıyorlardı ki, hakları olsun. Zaten terörist ilan edilmişlerdi. Batı bunu desteklemişti.
PKK karşısında büyük gerileme yaşayan geleneksel işbirlikçiler ve ilkel burjuva milliyetçiliği, bir an önce PKK’nin imhasını bekliyordu. ABD ve İsrail, Londra merkezli planlamayla dünya çapında alarma geçmişlerdi. 2000’e doğru, son Abdullah Öcalan komplosunda güçlerini ekonomik, istihbarat, diplomatik ve askeri olarak devreye koymuşlardı. Bu sefer Kürt özgürlük iradesini PKK ve Öcalan şahsında da bitirmeyi kesin olarak kafalarına koymuşlardı. Plan daha derin açımlanabilir. Ama bunun bir ucunun da Türkiye’yi derinliğine krize sokmak olduğu son dönemlerde yeterince açıklığa kavuşmuştur. Beklenen kör isyan tavrının sergilenmemesi, tersine en yumuşak ve kardeşçe barış ve demokratik uzlaşma tavrı içine girilmesi, bu emperyalist komplonun tam başarıya gitmesini engellemiştir.
PKK’ye, yurtsever Kürt halkına ve Abdullah Öcalan’a yönelik topyekün komplo, 20. yüzyılın son ve en büyük komplosunu teşkil etmektedir. Dünya çapında düzenlenmiştir. En önemli bir hedefinin de Türkiye’yi stabilize etmek olduğu anlaşılmıştır. Yurtsever ve halkların kardeşliğini temel tutum belleyen bir hareket, kendini bu oyunlara daha fazla malzeme olarak kullanamaz. Tersine, halkların özgürlüğü ve kardeşliği neyi gerektiriyorsa onu yapması, özüne saygının ve bağlılığının bir gereğidir. PKK, gerek zindanın işkence ve itiraflarından, gerekse saflarındaki komplo ve çeteleşmeden kurtulmadan, kendine saygıyı elde edemez. PKK, yeni dönemin aynı zamanda ayrılıkçılığa hizmet edebilecek çizgisinden uzaklaşmak için, ülke bütünlüğüne ve devlet birliğine dayalı bir stratejik yaklaşımla, meşru savunma çizgisine dayalı bir taktik savunma anlayışı içinde, barış ve demokratik uzlaşma için sorumluluklarının gereğini ciddiyetle yerine getirmektedir.
2000’lerde başlayan bu süreç derinleşerek devam etmektedir. Nispi sükunet dönemi iyi değerlendirilerek; Filistin-İsrail, Çeçenistan-Rusya tarzı bir milliyetçi bağnazlığa düşmemeye, devlet de üzerine düşeni yaparak katkıda bulunmak durumundadır. PKK’yi ve özgürleşen Kürt halk iradesini Türkiye’de demokrasinin, laikliğin ve hukuk devletinin gücüne dönüştürmede üzerine düşeni yapmalıdır. Basit gibi görünen bu durum, aslında halkların en anlamlı barış ve kardeşlik çözümünü ihtiva etmektedir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER