SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (143.BÖLÜM)
b- Ortadoğu’da yeniden doğuş ve aydınlanmayla iç içe yaşanması gereken diğer temel olgu veya Avrupa uygarlık tezi, demokratik uygarlık projesidir. Demokratik uygarlık üzerinde kapsamlı durulduğundan açma gereği duyulmayacaktır. Fakat Ortadoğu’ya uyarlanması, antitezini oluşturması daha kapsamlı bir sorundur. Zihniyet ve ruhsal yenilenme esas olmakla birlikte, toplum ve devlete karşı biraz mesafelidir. Onların daha çok dışında gerçekleşir. Kapsamına az ve öz bireyi alır. Demokratik uygarlık tezi ise, tersine toplumu ve devleti esas alır. İkisiyle hesaplaşmak zorundadır. Ortadoğu’nun bu yönde Avrupa tezine vereceği yanıt, tartışma düzeyinde bile gündeme oturmuş değildir. Reel sosyalizmin yanıtının başarısızlığı durumu hem zorlaştırmış hem de seçenek oluşturmaya zorlamıştır. Demokratik uygarlığın Avrupa kolu, aslında sağı temsil etmektedir. Daha doğru bir deyişle Avrupa uygarlığı, onu aşmış olan demokratik uygarlığın sağ kanadını oluşturmaktadır. Bu durum kapitalizmin gücünden ileri gelmektedir.
Avrupa, günümüz kapitalizminin en büyük ve klasik merkezi olarak sağdan kopmaz. Ondan daha fazla ilerleyemez. Daha gerisi faşizm, daha ilerisi sosyalizmdir. Sağ, bu açıdan en rasyonel konumdur. Reel sosyalizm deneyimsel kanadı boş bırakmıştır. Az gelişmiş diye tabir edilen ülkelerin bunu doldurması olası değildir. Uzantı olmayı becerirlerse, bu bile kendileri için başarı sayılmaktadır. Çin’in ve benzerlerinin böyle sorunları yoktur. Ortadoğu’nun antitez olması, hem sosyal hem de siyasal alanda demokratik sürecin oturtulmasıyla mümkündür. Bunun reform veya devrimle yapılması özü değiştirmemektedir. Toplumun demokratikleşmesi en acil gündemdir. Bütün devrimci kitlesel hareketlerde görüldüğü gibi, bunun öncülüğünü kadın ve gençlik yapmaktadır. Bu iki güç, en güçlü demokratik öğe konumundadır. Ortadoğu’nun demokratik başkaldırısında kadının özgün bir yeri vardır.
Neolitiğin yaratıcı gücü olarak sınıflı toplum tarafından aşağılanmasını bir türlü kendine yedirememektedir. Erkeğin egemenliğine hep kuşkuyla bakmıştır. Haklarının yenildiğinin tamamen farkındadır. Çaresizliği, onu derin acılar içinde bırakmaktadır. Bu duruma düşürülmeye de hiçbir zaman layık olmadığının bilincindedir. O aslında gizliden gizliye tanrıça kültüründen yanadır. Erkek tanrılara ciddiyetle hiç inanmamıştır. Sürekli bir boşluk içinde bulunduğunun bilincindedir. Hak ettiği saygı ve sevginin kendisine gösterilmediğini acı ve öfkeyle hissetmektedir. Erkeğin eline bu kadar muhtaç kılınmaya düşürülmesini asla affetmemiştir; daha çok da kendini affetmemiştir. Erkeğin sevgiden çok uzak, hoyrat ve ahlaksız olduğunun farkındadır. Aşk gücünden yoksunluğunu da iyi bilmektedir. Bu kadar çelişkinin kurbanı olması, sanıldığının aksine kadını cahil değil, bilgeliğe daha çok yakınlaştırmıştır. İnandı mı, en güçlü bağlılığı gösterme gücünde üstüne yoktur. Genelde tüm kadınlar, özelde Ortadoğu kadını bu özellikleri nedeniyle demokratik toplumun en diri ve eylemli gücüdür. Demokratik toplumun nihai zaferi kadınla mümkündür.
Neolitikten beri sınıflı toplum karşısında yere çakılan halklar ve kadın, demokratik hamlenin gerçek sahibi olarak hem tarihten intikamını almakta hem de yükselen demokratik uygarlığın soluna yerleşerek gereken antitezi oluşturmakta, gerçekten eşit ve özgür topluma gidişte en sağlam sosyal dayanak olmaktadır. Ortadoğu’da toplumun demokratikleşmesinin antitez olması, daha çok kadının ve ondan sonra gençliğin sayesinde olacaktır. Kadının uyanışı ve toplumun öncü gücü olarak tarihsel sahnede yer alışı gerçek bir antitez değerindedir. Kadın dünyası, bilinci, vicdanı, sevgisi, koruması farklı uygarlıksal değerler doğurmaya adaydır. Uygarlıkların sınıf karakterleri gereği erkek egemenlikli gelişmeleri, kadını bu yönden de güçlü antitez konumuna getirmektedir. Hem toplumun sınıf farklılıklarının aşılması hem de erkek üstünlüğünün sona erdirilmesi, antitez olmaktan öteye yeni sentez değerindedir. Dolayısıyla Ortadoğu toplumunun demokratikleşmesinde kadının öncü konumu, dünya çapında hem antitez (Ortadoğululuktan kaynaklanıyor) hem de sentez konumunda tarihi özellikler taşımaktadır. Gençliğin rolü de kısmen kadınınkine benzemektedir. Çağdaş dünyayı hızla kavrayan gençlik, Ortadoğu gerçekliğinde düşmüş olduğu çaresizliğe büyük öfke duymaktadır. Bilişim ve iletişim tekniği gençliği hızlı bir bilinçliliğe itmektedir. Çocuklar bile çok hızlı bir demokratik güç konumunu gençliğin gençliği olmalarından almaktadır. Ortadoğu toplumunun aşiretçilikten ve milliyetçilikten bıkkınlığı, yol açtıkları çözümsüzlük ve daha çok tarihsel ortak kültürel izler nedeniyle, demokratik özde bir gerçekliğe yakın durmaktadır.
Demokratik bir Ortadoğu, halklarının tarihi ve toplumsal gerçekliğine çok uygundur. Coğrafi ve kültürel iç içelik, ekonomik ihtiyaçlar, ulaşım ve su kaynakları ortak bir demokratik federasyonu en yararlı çatı olarak alternatif kılmaktadır. Kaldı ki, Ortadoğu’nun tüm tarihsel geçmişi, halkların ve kabilelerin federasyonu niteliğindedir. Federasyon, Ortadoğu toplumunun dokusuna en uygun rejim olmasını bu sözlerden almaktadır. Demokratik toplum kendilerinin tarihi özlemlerine en denk düşen rejim konumundadır. Halklar tüm tarihsel ve toplumsal zorunluluklarıyla radikal bir demokratizmin gücüdür. Bu konumlarıyla demokratik uygarlığın sol kanadında antitez oluşturmaya en yakın dünya gerçekliğidir. Halklar ve kadınlarıyla Ortadoğu’nun demokratik seçeneği, Avrupa uygarlığının çok muhtaç olduğu antitezi teşkil etmede en iddialı konumdadır. Gerçekliklerinin doğası bu antitezi doğurmaktadır. İki güçlü uygarlık merkezinin sağ ve solu, tez ve antitezi oluşturdukları bu diyalektik birlik, bir kez daha geçmişte olduğu gibi yeni bir insanlık sentezi için çıkış lehinde işlemeye başlamanın tarihsel göreviyle karşı karşıyadır. Ortadoğu halklarının tarihi de bir nevi kadının tarihi gibidir. O da neolitikten beri devreden çıkarılmış, yere çakılmıştır. Tek engel, siyaset kurumunun merkezinde oturan despotik devlettir.
Fakat kapitalist uygarlığın demokratik uygarlık lehinde küreselleşmeyi esas alması, eskiyi sürdürebilme şansını azaltmaktadır. Dışta küreselleşme, içte halkların bilişim ve iletişim tekniğiyle artan muhalefetleri, bu despotik aracı çözeceğe benzemektedir. Tarih ilk defa toplumun bağrındaki bu urun parçalanması lehinde çalışmaktadır. Dolayısıyla siyasetin ve devletin demokratikleşmeye karşı uzun vadeli direnişi olası görünmemektedir. Kısa bir tarihi süreçte tasfiye olmaları kaçınılmazdır. Tarihi bir şans olarak toplumun ve devletin bu iç içe demokratikleşme olanak ve zorunlulukları, Ortadoğu’da demokratik uygarlık seçeneğini bu yönüyle de hızla olgunlaştıracağa benzemektedir.
Antitez olma olgusunu güçlendiren bir gelişmedir. O halde hem zihniyet hem demokratik devrim Ortadoğu uygarlığına bir antitez olma şansını güçlü bir biçimde veriyor derken, bu gerçekler belirleyici olmaktadır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER