NASIL YAŞAMALI? CİLT-II (75.BÖLÜM)
“Kürdistan insanını ele aldık, onu sarstık, eleştirdik, ilişkilendirdik ve savaştırdık.”
İlişki Gerçeği;
Yaşam ilişkilerle başlar.
İster doğa ister toplumla kurulan her etkinliğe ilişki adını verebiliriz. İlişkilenme yaşamın adımı olduğu gibi, bitiş de ilişkinin tükenmesidir. Diğer bir deyişle ölüm; ilişkilerin bitişidir. Toptan ilişki tükenişi, bildiğimiz ölümdür. Bazı ilişkilerin tükenişi bu yönüyle kaybetme veya ölüm oluyor. İlişkilenme ise, yaşam oluyor. Bütün ilişkiler toplamına genel yaşam dediğimiz gibi, bazı ilişkilerin geliştirilmesine de etkinleşme, yaklaşım sahibi olma diyoruz. Bu genel tanımın dışında bizim toplumsal gerçeğimizin çarpıcı bir diğer yönü de büyük ilişki yoksunluğudur. Kürdistan'daki insanların en az ilişkili olma yönü kadar, ilişkilerinin çelişkiden ve sağlamlıktan uzak olması da bu gerçekliğin çarpıcı bir ifadesidir.
İlişkisizlik, var olanındaki düzey ve en önemlisi de oldukça geriye çeken ilişki düzeni, yaşamın ne kadar ölüme yakın olduğunu, ölüm sınırında kol gezdiğini gösteriyor. Bu anlamda mevcut yaşama biçeceğimiz değerlendirme; ayakta gezen ölüler, çürüyen canlar, pamuk ipliğine dayalı ilişkiler, incir çekirdeğini doldurmaz yaklaşımlar, iddiasız, coşkusuz, aldatıcı ilişkilerdir. Geleceği fethetmekten ziyade, geçmişe ağır bağlayan ve fazla bilinci olmayan ilişkiler. Bu ilişkilerdeki kavram ve düşünce yoksunluğu, muğlâklık, karmaşıklık, idealsizlik diz boyudur, aldatıcı ilişkiler, sahte ilişkiler oldukça egemendir. Diller sanki konuşmak için değil, aldatmak için, duygular sanki yücelmek için değil, bastırmak için devreye girer. Hâlbuki ilişkiler güç vermek için dayatılır. Ama bizde ilişkiler yaşam birlikteliğinin vazgeçilmezliğini sağlamak yerine, yaşamı daha da sıkıcı hale getirmenin gerçeğine dönüştürülür. İlişki düzenimiz, denilebilir ki, insanlık tarihinde en geri düzeylerden birini ifade ediyor. Bu ilişki biçimi geridir, yetersizdir, çürümüştür, aldatıcıdır. Aynı zamanda gelecek yoksunudur, bilinç yoksunudur. Yine düzenden-nizamdan da yoksundur. Böylece ölü can, ölü ilişki, ayakta gezen ölü tanımıdır.
Düzenden İlişkini Kopar Vur Vur Kopar
Kendi gerçeğimizi ifade etmeye çalışırken, bir noktayı hatırlatmam da yerinde olabilir. Büyük bir ilişki susuzluğu içindeydim. Çok erken yaşlarda ilişki yaratıcısıyım. Beni tatmin etmeyen ilişkilere olan öfkem çok erken başladı. Bu ortama göre ya bazı ilişkileri hiç kurmayacaksın ya da bazı geri ilişkileri ömür boyu esas alacaksın! İşte o meşhur ipini koparma meselesi de biraz böyle ortaya çıktı. İpini koparmak, eski ilişki düzenine isyan etmektir. Ama yeni ilişki kurumu da çok büyük bir tutku. Bu da benim devrimciliğimi ifade ediyor. Yeniden kurmak için, ipi koparmak gerekir. Gerçekten ciddi yönelişlerle muazzam sonuç alınır. Kopar vur, vur kopar! Sağlamlaştır, bilinçleştir, yıkılmaz kıl! Bütün gücümle kendimi buna verdiğimi şimdi daha iyi anlıyorum. Çürük ilişkileri görüp yıkmak kadar özlü, zor elde edilebilir, ulusal, toplumsal, özgürlüksel, örgütsel, askeri, siyasal, duygusal güçlü ilişkilere kendini yatırmak gerek Kürdistan gerçeğinde gerekse insanlık gerçeğinde olsun, başkası tarafından sanmıyorum bu kadar büyük hırsla kendini komple versin. Bizim gerçeğin bir diğer yönü de böyle oluyor. Açıkça vurguladım; mevcut ilişkilere hâkim olan, pamuk ipliğine dayalı ilişkilerdir. Hemen her tarafta ben bu eleştiriyi yöneltiyorum.
Çünkü bu ilişkilerin bazıları pamuk ipliğiyken, bazıları da kölemsi ilişkilerdir. Körce, bağnazcadır. Neye hizmet ettiği belli değildir. Ne kadar toplumsal, ulusal düzeye hizmet ettiği belli olmayan kaprisli, gözü kara ilişkilerdir. Bu ilişki biçimlerine oldukça yükleniyorum. Bu anlamda kendi eylemime, ilişkiler eylemi diyorum. İlişkiler tutkusu, ilişkiler ustası, ilişkiler yönetimi, ilişkiler örgütü şeklinde değerlendiriyorum eylemimi. İlişki bu yönüyle büyük eylem tarzım oluyor. İlişkilerimin kavramı ilişkilerimin kapsamı, amaçları ve uğruna harcanan çabaları, eşitlik, önderlik gerçeği, militan gerçeği ve eleştirilerimiz de hep bu temelde gelişir. İlişki yoksunluğu, ilişki çürüklüğü, yine ilişki boğucuları, ilişki tutsakları, ilişki köleleri, ilişki gericileri. Şimdi bu anlamda bir yandan ilişkileri kurma, kesme, diğer yandan koruma ve besleme yaklaşımı var. Bu eylem biçiminde en temel ilişkiler geliştiriliyor.
Doğada bildiğimiz gibi hava teneffüs etme ilişkisi, canlılığın ilkel gereksinimidir. Yemek-içmek doğal gereksinmedir, ilişkilenmektir. Daha toplumsallaşmaya adım atmadan önceki ilişki, yıkıcılık, kavga güdüsü hayvanlığın sınırına yakın düzeydeydi. Bunlar hayvanda da insanda da var. Hâlâ da var olan güdülerdir bunlar: Açlık güdüsü, cinsellik güdüsü. Fakat toplumsallaşmanın başlamasıyla birlikte artık ilişkiler farklı boyutlar kazanır. Doğal ilişkilerden daha farklı olarak toplumsal ilişkiler diyebileceğimiz yeni bir düzen ortaya çıkar.
Hiç şüphesiz toplumsal gerçeklik haline gelmekle birlikte ilişki zenginliğinin güç verme imkânı doğar. Bu gelişme çatışmalı başladığı için giderek sosyal farklılıklarla birlikte kişilerin üzerinde etkinliğe ve egemenliğe yol açar. Bu durum bazılarının lehine, bazılarının aleyhine olur. Sınıflaşma, cinsler arası farklılaşma, halklar arası farklılaşma ile bu toplumsallaşma hep iç içedir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER