NASIL YAŞAMALI? II CİLT -160.BÖLÜM
Siyasi Askeri Yaşamı Kurtarmaktan Önce Sosyal Yaşam
Çoğunuzun imkân ve fırsatları her türlü insanileşmeye yeter. Cemaati kur, grubu kur, komiteyi kur, istiyorsan orduyu kur. Neden kurmuyorsun? Hepinize soruyorum insanlaşmaya ihtiyacınız yok mu? Sosyal bir birim haline gelmeye ihtiyacınız yok mu? Bir yoldaş gibi birbirini karşılamaya ihtiyacınız yok mu? Silahlı bir direnme grubu olmaya ihtiyacınız yok mu? Morale, saygıya, özene ihtiyacınız yok mu? “Var” diyorsanız neden ele almıyorsunuz, neden geliştirmiyorsunuz? Neden yalancılık, tahrikçilik yapıyorsun? Bu kişiliği kazı, altından düşman, bozguncu, sünepe çıkar, her türlü yaşama kendini koy vermiş, teslimiyete gelen kişilik çıkar.
Bu kişiliği ne yapacağız, hani devrimcilik, militanlık, toplumsal-ulusal kurtuluş hareketliliği? Kişiliğimizle ne kadar uyuşuyor? İçimizde de birçok gafilin durumu bu. Normal bir sosyal yaşama bile yönelememesine rağmen, ikide bir “alan değişikliği istiyorum, görev değişikliği istiyorum” diyor. Sen kim, alan kim! Sen kim, görev kim! Sen iki insanla bir arada durmayı becerebiliyor musun? Bir silaha doğru bakabiliyor musun? Bir yoldaşa hizmet etmeyi biliyor musun? Kırılan veya kırdığın birtakım kalpleri tamir edebiliyor musun? İmhaya terk ettiğin yoldaşlarını anlayabiliyor musun? Bir de bunlar kendilerini etkili, yetkili kişiler olduklarını sanıyorlar. Senin bir birleştirme, bütünleştirme çaban var mı? Bir hatayı, eksikliği gidermen var mı? Bu konuda somut bir planın var mı? Sağlıklı bir durum değerlendirmen var mı? Bir çılgın, bir bozguncu, ne idüğü belirsiz, bir düşkün olmaktan kendini çıkarıyor musun? Sorunlar bu kadar yakıcı. Yok, bir demagoji gelişmiş, bir bakarsın öyle bir telden çalıyorlar ki, görmeyen de ne sanır.
Avrupa ağa teline vurur, sömürgeci jandarma teline vurur ki, zaten son tahlilde öyle olmak istediği ortaya çıkıyor. Yine o ilkel tip aptal köylü hamal telinden vurur. “Yapamam, edemem, dönüşemem, örgütleşemem, geriyim.” İşte en alttaki bir yaratık, insanlığın en düşmüş bir biçimi. Zurnanın son deliği de böyle ses çıkarır. Olmaz! Bunların gelişmekle, örgüt içi yaşamakla alakası yoktur. İnsanlar kendilerini yetiştirmeyi bilmek zorunda. Siyasi, askeri yaşamı kurtarmaktan önce sosyal yaşamı kurtarmaktan bahsedelim. Birlik, bütünlüğümüz için bu kadar çaba sarf ediyorum. Siz de artık bazı temel ilkelere göre yaşamaya gelin. Düşmanla oynamaya gerek yok. Teslimiyetle, onun her türlü ara biçimlerini dayatmaya ne gerek var? Kaldı ki, bununla nereye gidebilirsiniz?
Amerika'nın yaptığı bir değerlendirme var: “Herkesi, kendi halkını ve hatta PKK'yi deli ilan ediyor” diyor. Böyle insanlar deli değil de nedir? Bakın halinize bir deliden farkınız var mı? Deli kimdir? Köy topluluğunda veya sosyal yaşam içinde bir çılgındır. Bir delinin, sinirleri dağılmıştır, kontrol gücünü yitirmiştir ve öyle kendini koy vermiştir. Bu tanıma göre delilik sınırında kim dolaşıyor, kim dolaşmıyor? Kendine hâkimiyeti olan hem kavrar hem de ona uyum gücü olan deli olmaktan çıkar, ona “akıllıdır” denilir. Akıllı olmak tam da bu noktada, düşmana hizmet etmeyen, bir devrimci partinin ilkelerini esas almak, ona uyma gücü, yaşam gücü, mantık gücünü göstermek demektir. Ve bizde bu deliler toplumunda insanı akıllı hale getirebilmek zor.
Disiplinden kopmuş, özgür yaşamın bütün belirtilerinden kopmuş, her türlü boş-avare, lümpen, serseri çıkış belki kolayınıza gelebilir. Ama dünya bizi nasıl değerlendiriyor, bakın düşmanın karşısında biz “kıro” olmaktan, “Kürt ne bilir bayramı, hor hor içer ayranı” denmekten öteye bir anlama sahip miyiz? Böyle bir sürü söz var, hepsi de dalga geçmek içindir. Bundan öteye bir değerimiz var mı? Bu kölelikten öteye bir sıfat değil de nedir? Devrim iddiası deyip geçmeyelim, siz basite aldınız, ben basite almadım. Devrimci yaşamı siz bozuyorsunuz, ben bozmuyorum. Devrim için sabır, inat, yaşamın her şeyine tahammül göstermek gerekir. Biz bu gücü biraz gösterdik. Bu yalnız bir faaliyeti normal askeri bir gelişmeye getirmek için değil, bu insanlıktan çıkmış halimize bir düzen getirmek içindir. Böyle sorunlarınız yoksa söyleyin. Çok iyi bir sosyal grupsanız, bunu ispatlayın. Beğeniyorsanız bu cemaat, aileniz, toplumsal düzeniniz sizin olsun. Sıkıntınız yoksa, uyumunuz iyi ise başta sizin olsun.
Düşmanınızla bütünleşme de bile özgürsünüz. Sizi rahatlatıyorsa, sizin olsun. Ama bizim değerli hareketimiz reddediyor. Düşman içinde rahatlamayı, geleneksel, teslim olmuş toplumsal kalıntıları, fosil biçiminde yaşamayı reddediyor. Kendi özgür yaşamını kurabiliyor mu? İddiası, çabası bu. Zaten savaş bunun en yoğun ifadesidir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER