TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (144.BÖLÜM)
Arkasındaki sınıf anlayışı ne olursa olsun, ki bu önemli değildir, buna eşkiya anlayışı adını veriyoruz. Daha başka şeyler de söylenebilir, örneğin lümpenizm de denilebilir. Ancak ne denilirse denilsin, bu fazla önem taşımıyor. Adam hizmet tanımıyor. Bir kahvenin bile kırk yıl hatırı vardır derler. Biz kahve değil, her şeyimizi sunuyoruz. Buna karşılık bize verdiği şey yoktur. Açıp bakılınca, ülkedeki pratiğinin de yıkım olduğu görülecektir. Özeleştirilerde dile getirilmiştir. Siz bir evde bir bardak çay içersiniz, yıllarca onun anısını sorarsınız. Bizdeki halk geleneği de böyledir. Partimizin geleneği de budur. Doğrusu böyledir. Bizde yaşamın ne kadar zor üretildiği bilinmektedir. Ben bu kadar size baktığım halde, yaptıklarımı hiçe sayacaksınız. Yoldaşlığı bir yana bırakın, halkımızın geleneklerinde böyle bir şey var mıdır? Bu çapulcu lümpenizmin çalıp çırpan kişiliğinden daha tehlikeli değil midir? Aç insanlar ve yoksullar bir yerde çalmak durumunda kalırlar.
Çünkü ihtiyaçları vardır. Ancak lümpenler ve mahalle kabadayıları bile, öyle her şeye el koymazlar. Söz gelimi bazı zenginlerin evlerine girerler, korku ya da şantajla para koparırlar. Onların da biraz olsun bağlı oldukları yasalar vardır. Lümpenlerin arkadaşlıkları görkemlidir. Arkadaşlık deyip, onun için öldüklerini bilirsiniz. Bunda o da yoktur. Bu kadar insan kendisine hizmet ediyor. Ama adam kendi havasındadır. “Teşekkür ederim yoldaşlar, zor günlerimde bana bu kadar hizmette bulundunuz, yaptıklarınızı unutmayacağım ve sonsuza kadar size bağlı kalacağım” demiyor. İşini yürütüyor, biraz daha mesafe almak istiyor, kendisine göre yükseliyor, sözüm ona iktidar olduğunu sanıyor. Bizim burada imhayı önlemek istediğimiz biliniyor. Düşman her şeyi yerle bir etmek istiyor. Buraya kadar uzanıyor. Bizi imha etmeye çalışıyor. Adam, insanlık adına kurtarılabilecek ne varsa kurtarmak için çaba harcadığımız değerlerin üzerine tırmanıyor; onların üzerinde, hem de bitirici bir egemenlik kurmak istiyor.
Şimdiye kadar gözü karalığın böylesine tanık olmadım. Burada düşmanın çok iyi bir adamı yoktur, hatta feodal işbirlikçiliğin çok sıkı eğittiği bir tip de söz konusu değildir. Aslında, dünyada örneklerine az rastlanan daha fazla bir şey vardır. Bizde özellikle PKK geliştikçe, bu tür kişiliklerin daha fazla görüleceğini sanıyorum. Ülkedeki pratiğini mahkum ettiğimiz benzer bir öğe, “Bende dokuz tür sınıf ve tabakanın tortusu gelişmiştir” diyordu. Herhalde böylesi bir deyimi vardı. Kendisinde proleter özelliklerin de bulunduğunu söylüyordu. Bazen proleter özellikler de konuşmaktadır. Ancak bu çok azdır. Aslında bu o kadar kolay izah edilecek bir durum da değildir. Bu fazla ciddiye alınamaz. Ama bir şeyi izah edebilir: Bu kişilik, her çeşit toplumsal sınıfın ve her türlü pisliğin kenefidir. Bu kenef, parti içinde etkili olmak, tırmanmak ve hatta iktidar olmak istedi mi, korkunç bir durum ortaya çıkacaktır. Aynı alanda bir eşkıya Hamido vardı sanıyorum. Şimdi eşkıya Hamido’yu bu alanın başına getirseniz, bunlarla kıyaslandığı zaman sağlıklı denilebilecek bir kişiliği karşımıza çıkarmış olursunuz. Eminim ki, onun esas alacağı bazı kurallar olacaktır. Dedim ya, ona hizmet ederseniz, sizi unutmayacaktır. Ama bu kişilik böyle değildir. Yapılan hizmetin çok somut olduğunu belirttim. Biz bir şeyler sunmadığımız zaman saygıda kusur etseniz, haydi neyse deriz. Ama son derece büyük hizmetlerde bulunduğumuzu biliyorsunuz.
Firavunlar döneminde köleler vardır. Köleler çalışmaya mecbur dur. Firavunlar da firavunluk yapar. Bu durumda belki de daha firavunca bir bakış vardır. Biz insanları tanırız. Emeğimizi özgürlük için harcadığımızı bilen insanlar durumundayız. Şimdi adam kalkıp, firavunun kölesinden daha çok kölece baksın ve ben yükseliyorum desin. İşte böylesi son derece çarpık yapıda kişiler gelmektedir. Diktatörlük biçimleri günümüze kadar gelmiştir. Diktatörlüğün çeşitli biçimleri mümkündür. Egemen sınıfların duyduğu ihtiyaçlar gereğince, eski çağ firavunlarından daha firavun olanlar günümüzde de çıkabilir. Bunun ölçütü şudur: Biri emeği ayaklar altına alıyor ve hele hele özgürlük için verilen emekleri kolayca çiğniyorsa, firavunculuğun kopyasını yapıyor demektir. Bu bizde çok yaygın bir tehlikedir. Tehlikesi sanıldığından da fazladır. Bir olgunun izahına doğru geliyoruz. Bunu biraz daha yakından göstermek gerekir.
Çünkü darlıklar üzerinizde epeyce etkilidir. Bunları aşmaktan başka çarenizin olmadığını biliyorsunuz. Şimdi kendisine yapılan hizmet arttıkça, bu tip kendinde sınırsız egemen olma hakkını görüyor. Daha fazla hizmet etmeyi düşünmek ve yapılan hizmete teşekkür etmek bir yana, bir dakika içinde insanları kuşkulu ilan diyor. Bunu aslında boyun eğdirmek için yapıyor. Kendisine yalvaracaksın, çünkü kuşkulusun. Öyle değil mi? Biz ajanlara karşı PKK’nin yasalarına göre hareket yürütüyoruz. Adam bunu çok tehlikeli bir biçimde saptırıyor. Aslında bilinçlidir de. Kişi için her ne kadar kuşkuludur dese de, gerçekte öyle değildir.
Örneğin bazı arkadaşların bir çırpıda tespit edebilecekleri bir durumu, bu tipin bu kadar bilinçliliğiyle tespit etmemesi olanaksızdır. Gerçekte bu çok etkili bir yöntemdir. Bir dakikada bir kişiyi kuşkulu ilan edersin, yarısı kendiliğinden koşa ve kendisinin ajan olmadığını söyler. Öbürleri de yalvarır, affedilmelerini isterler. Bu çok etkili bir egemenlik yöntemidir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER