NASIL YAŞAMALI? II CİLT -117.BÖLÜM
Kendimi Yarattığım Oranda Kadını da Yaratıyorum
Benim biraz başarmak istediğim şu oldu: Kürt kadınına göre erkek nasıl olmalıdır? Bir defa onu temsil etmeye çalışıyoruz. Çok önemli bir husus. Kendime öyle ölçüler sahip kılmalıyım ki, öyle bir gerçeği ifade etmeliyim ki, ulusun bütün kadınları, yaşamak isteyen kadınları, şehitleriyle, her 185 şeyiyle bir özgürlük kabulü çerçevesinde olsun. İnce eleyip sık dokuduğumuzu, ulusal düzeyi yaratmak görevinde olduğumuzu bilerek anlam vereceksiniz. Çünkü militan buna biraz dikkat etmek zorundadır. Sizin daha çok buna benzer görevleriniz var. Kendiniz için ilişki değil, ulusal düzey için, hatta insanlık için ilişki diyoruz.
Çünkü özgürlük ideolojimiz, eşitlik ideolojimiz var. Biz bunu saptırmayız, öyle olursa reel sosyalizme dönüşürüz. Bu konuda da yaratmayı sağlayamazsak çok ciddi bir özellikten uzaklaşmış oluruz. Ama şimdilik Kürdistan çapında uygulamayı geliştiriyoruz. Kadın gerçekliği açısından kendimi yarattığım oranda, kadını da yaratıyorum. İlgi duyuyorlar, duysunlar. Beni kolay etkileyemezler. Ben kadının oyunlarına düşmeyecek kadar örgütlüyüm. Kadının zayıflığına veya basitliğine düşmem. Ne bir feodal bastırmacıyım, ne de istediğim gibi özgürüm. Gücüm var deyip veya çok zordayım, zavallıyım, zaaflıyım deyip de kadını kullanmıyorum. Ama aynı zamanda müthiş bir güzellik araştırıcısıyım, özgür ilişki arayıcısıyım. Parti içinde sağlam oturmak isteyen kadın, kendini tanımak zorundadır. Entrikayla, komployla, cinsellik güdüsüyle kesin benimle baş edemezsiniz. Karşımdaki o bayan bu konuda beni denemeye çalışıyordu. “Benim dayattığım cinsellik politikası böyle olduğuna göre senin mutlaka başka uğraşların olması gerekir” diyordu. “Yanılıyorsun” dedim. Kendimi az çok sağlam götürecek durumdayım. Bunca Kürt erkeğini böyle düşkünlükle elde etmişler.
Özellikle temel bir zayıflıkla, hepsini böyle bağlamışlar. En son o oyunu bana da dayatmaya çalıştığında, hassas davrandım. Politikam ustacadır. Genel bir kadın politikası oluşturmam birçok devrimcinin yapamadığı politikadır. Düşman bu kadın oyunlarıyla çok ilginç ve çok anlamlı olan özgürlük hareketini bozmaya çalışıyor. Şimdi ben bütün bu kızları kandırıyor muyum? Hayır! Bir politika oluşturmuşum ve yürütüyorum. Hiçbirisini zorlama yok. Hatta kendileri ısrarla “kalalım” diyorlar. Zaten saflardan en az kaçan kadınlardır. Bir politika gereğidir. Şunu yapmaya çalıştık: Kadınların büyük kaybediş nedenleri var.
Büyük oyun var, büyük tuzaklar, hatta büyük duygu zayıflıkları var. Kendi kendime “güzellikten vazgeçme” diyorum. Ama güzelliğin altındaki zayıflıkları, düşman her zaman sana karşı kötü kullanabilir. Buna karşı kendini nasıl güçlü tutacaksın, diye de kendime soruyorum. İşte o zaman çizdiğin erkeklik politikasının hâkim savunucusu olacaksın. Bir yandan kadınla haşır neşir olunurken, bir yandan Hz. İsa gibi olacaksın. Günün birinde düşmana karşı büyük oynamak istiyorsan böyle politika yapmak zorundasın. Kendine güvenen, önder olmak isteyen veya soruna çözüm bulmak isteyen erkek kendini ayarlamak zorundadır.
Düşünün, kadını devrime hiç almasak, savaşın başarısı olmaz. Kadınsız devrim olmaz. Aldığımız bütün kadınlar da başımıza bela. Ne kaçmak ne yanına bir fukarayı koymak yiğitliğe yaraşır. Fukara kızı yanına alıp, Köroğlu gibi terkisine de alsa kaç para eder. Ayıptır, bu devrimci şerefimize yakışmaz. Biz özgür ilişki istiyoruz, ama canımıza okunuyor. En özgür bildiğiniz kadın bile bir bakarsınız ucuz cinselliğe dayanarak sizi bağlamak ister. Erkek de bu konuda çok bitiktir. Bu güdü üzerine dayalı çok ilkel bir karasevda durumunu araştırıp, çözemezsek Kürdistan'da hiçbir şey yaratamayız. Sanıyorsunuz ki savaş kendiliğinden gelişiyor. Hayır! Zaten her şeyi öyle ucuz ele aldığınız için anlam derinliğini kaybediyorsunuz.
Sadece benim denediğim o on yıllık ilişkide teslimiyetten tutalım provokasyona kadar her türlü şey vardı: İhanet vardı, erkek zayıflığı ve kadın numarası vardı. Nasıl dayanacaksın? Şimdi klasik Kürt erkeğine göre ilk yapılacak şey, eline bıçağı alıp öldürmek olacaktır. Zaten o zamanki arkadaşlar da onu öneriyordu. Ama emre girmek de olmaz. Diğeri de bunu fırsat bilir. Doğrusu sabır, kendine hâkimiyettir ki, bu konuda kendine hâkimiyet, bir önderlik tarzıdır.
Bu olmazsa Kürdistan olmaz, PKK olmaz, yiğitlik olmaz, savaş olmaz. Şu anda bu örneğe dayanarak söylüyorum ve ancak bu kadar yapabildim.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER