TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (141.BÖLÜM)
Ulusal kurtuluş mücadelemize dayatılan komplocu ve tasfiyeci harekete karşı parti silahıyla savaşalım! Kürdistan’da gerek faşist sömürgeciliğin imhacı politikalarının ve bu politikaları savunanların, gerekse Güney Kürdistan’daki işbirlikçiliğin halkın ulusal ve sosyal yaşamı üzerinde yarattığı tahribatları, bunların kurtuluş hareketimiz ve onun önder gücü olan partimiz üzerindeki etkilerini, en önemlisi de partinin doğru siyasal hızına ve alabildiğine sınırlı olanaklarla pratikte adım adım gelişme çabalarına karşı, dolaylı olarak düşmanın ve içerde ise işbirlikçilerinin tehlikeli yaklaşımları ve uygulamalarının sonuçlarını bütün derinliğiyle ve çok yönlü olarak görmek gerekmektedir. Bunun da ötesinde bunlardan kaynaklanan, tasfiyeciliği ve yıkıma yol açan, başından beri her türlü yenilgiyi davet eden ve belki de düşmanın yapamayacağını içerden gerçekleştirmenin zeminini hazırlayan olumsuzluklarını bertaraf etmek büyük önem taşımaktadır.
Bu tahribatlara önderlik eden çetenin tutum ve davranışlarını bir kez daha değerlendirmek gerekir. Bu çete bize öyle bir çamur atmaktadır ki, bu, çamur ve pislikten de kalıcı ve çok daha kirli bir iz bırakmaktadır. Bizde düşmanın doğrudan faaliyetleri değil, onu aratmayan türünden dolaylı bir faaliyet, beynimizi parçalamaktan daha fazlasını alıp götürebilmektedir. Biz bunları duymuyor ve fark etmiyor değiliz. Bunlar başından beri bizi en çok uğraştıran hususlardır. Bunların kökenleri derindir. Son tahlilde tasfiye sürecini yaşayan, tamamen yenilgili olan, karanlıklar altında boğulmuş ve kendini ayakta tutamayan durum budur. Bu, her türlü davranış ve düşünce özgürlüğünden yoksun kalmaktır. Bu, kendimizi savunamamamız yüzünden yanı başımızda gelişen komploya alet olmaktır; bilerek ya da bilmeyerek her türlü değeri düşmana satma durumudur. Bu çok yaygındır.
Bunların durumu, PKK içinde geliştirilmek istenen özgürleştirme hareketine tamamen ters düşmektedir. Yüzyılların kirleri ve tahribatlarının bütün sonuçlarını yaşayan, ülkeyi ve toplumu düşmanın sınırsız sömürü ortamı içinde güçlü bir biçimde taşıyan, en kokuşmuş pislikten gelse de onu gül kokusu gibi içine sindiren durumlar oldukça konuşturulmaktadır. Birbirimizle yol almayı zorlaştırmaya çalışmakta ve bu konuda hiç de iyi olmayan kokular yaymaktadır. Hasan Bindal yoldaşın şehit düşme olayını değerlendirirken, bunun kokusunu duymaktayız. Böylesi yüzlerce durum ortaya çıkmıştır. Çok pislik atılmakta ve bunlar öldürücü bir etki yaratmaktadır. Yine de bunun farkında olmama ve kendine gelememe durumu yaşanmaktadır. Ben bütün bunlara cevap bulmak ve önlemek için, kendi yaşamımı olağanüstü bir örnek olarak göstermeye çalışıyorum. Bu konuda duyarlılık gösteriyorum.
Yıllarca Kürdistan’ı kanıtlamanın ve Kürt halkının ulusal kimliğine sahip çıkmasının propagandasını yaptım. Saygı ve sevgi toplayan kişilik özellikleri neyse, onları kendimde olağanüstü bir biçimde somutlaştırmaya çalıştım. PKK’nin oluşumunu biraz olsun ete kemiğe büründürürken, bir insanı yüceltecek ne varsa onları sergilemeye büyük özen duydum. Bütün bunların en önemli nedenlerinden biri; Kürdistan’da çok etkili olan bu havayı biraz olsun dağıtmak, herkesi özgürlük olayına biraz ortak etmek, halkımızın özlem duyduğu bağımsızlık, özgürlük ve demokrasinin filizlenişini sağlamak, halkın ulusal bütünlüğünü yaratmak, kendi kimliğine sahip çıkmasını gerçekleştirmek ve buna öncülük etmekti. Doğru bir örgütlülüğü, halkın ulusal bütünlüğünü ve özgürlük atılımını her gün kendi kişiliğinizde yaşayamazsanız, elbette kendinizi yaşatamazsınız. Düşmanın kalın baskı ve sömürü tabakası, daha da inceltilmiş kılcal damarlar biçiminde her yanınızı sarmıştır. İşbirlikçi saldırıları dağıtma ve yaşatmama yönelimleri, sandığınızdan daha fazla nefes alamaz duruma getirmektedir.
PKK’nin, Kürdistan’ın bağımsızlığı ve özgürlüğü kavgasında ne tür çabaların sahibi olduğunu biliyoruz. Ama bu kadar çözümlemelere rağmen, en son bu yaklaşımla birlikte, partimizin ortamında özgürlüğün ne kadar savunulduğu ve gerçekte bunun ne kadar temsil edilebildiği tartışılabilir. Hala parti olmaktan uzağız. Özellikle kendinize yakıştırdığınız yaşam tarzına, parti içinde gününü gün etme biçimindeki tutumunuza, ilkelerin ve değerlerin korunup geliştirilmesi çabalarınıza ve kendi pratiğimize baktıkça, durumunuzun umut vermediğini anlıyoruz. Bu halinizle kendinizi bile kurtaramazsınız.
Halka sahiplik yapmalarını bir yana bırakın, buradaki yoldaşlar kendilerini ne kadar kurtarabilir? Arkadaşlar biraz bizim geliştirmek istediğimiz bazı değerlerle yaşıyorlar. Ama bununla ne kadar yaşayabilirler? Bu küçük bir mirastır. Bu mirasla birkaç gün idare edebilirler? Ama sonrası nasıl getirilecektir? İster istemez aklımıza geçmişte olduğu gibi bunların kendilerini satabileceği düşüncesi geliyor. İçeriden ve dışarıdan gelişen tehlikeler karşısında bunların canlarına okunacak ve yok olup gideceklerdir. O zaman yazık olacaktır. Ama siz bunların farkında değilsiniz.
PKK’nin savaştığı ve geliştiği havasına kapılmanız, tehlikenin sanıldığı kadar çok yönlü olmadığını ve sizi yakalamayacağını söylemeniz, “tehlikenin geleceği varsa, göreceği de vardır” demeniz etkili olabilir, ancak gerçekçi değildir. Bu yaklaşım şehit düşme olaylarında çok somuttur. Yürütülen militanlık tarzında da bu çok etkilidir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER