TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (176.BÖLÜM)
Siz bütün bunları da anlamıyorsunuz. Savaşın ne olduğunu, nasıl geliştirileceğini bilmiyorsunuz. Ben her şeyi kazanacağımı söylemiyorum. Ama elimdeyken bazı durumları ne kadar iyi değerlendirdiğimi belirtmek istiyorum. Ben bunu yaparken, beni yok etmek isteyenlere karşı art niyetli değildim. Sonuna kadar bağlıydım. Amaçlarımı açıkça ortaya koyuyordum. Bu amaçlar için kendileriyle ilişkide olduğumu söylüyordum. Tamamen bağımsızlık düşüncesi içindeydim. Tabii onların da sözümona kendilerine göre amaçları vardı. Onların amacı beni bu alana çekip boğmak, benim amacım ise onları kullanarak ileri bir adım atmaktı. Burada kim kazanabilir? Burada kazanacak olan kritik anda hata yapmayandır. Ben, bunlarla çalışmayın demiyorum. Nasıl çalışıldığını gördünüz. Hem de bu çalışmalarla tarihsel başarılar sağladık. Ama bu herkes için söylenebilir mi? Bunlar bu biçimde kullanılmasaydı, PKK diye bir şey de olmazdı.
1977 yılında Haki yoldaşın katledilmesinden sonra geride hiçbir şey kalmazdı. Bunların iyi incelenmesi gerekir. Yiğitliğiniz, cesaretiniz ve çabanız var; benden daha fazla fedakarlık gösteriyorsunuz. Ama politikayı ve taktiği inceliklerine uygun olarak uygulayamıyorsunuz. Müthiş ölçüde taktiksizsiniz. Günlük yaşantınızda devrim denilen olayı yaşamıyorsunuz. Başka tutkulara sarılıyorsunuz. Devrim tutkunuz, devrimde zafer yaratma tutkunuz güçlü değildir. Bu güçlü olmazsa yaşayamazsınız. Devrim tutkusunda müthiş olacaksınız. Bunun başka bir yolu yoktur. Her şeyi kendi zafer olanaklarınız için kullanacaksınız. Gözünüz bir mevkiye, kariyere ve rahat bir yaşam takılırsa kaybedersiniz. Yani sizi geriye çeken tutkularınızı ve duygularınızı öldüreceksiniz. Bu da sizin terbiyenize bağlıdır. Bunları ezeceksiniz. Bu hep bilinçle olmaz; çünkü bir devrimcinin sezgisi de bilinci kadar önemlidir. Düşman ortam hazırlar. Kendim için söylüyorum: Güzel bir yaşam tarzımız vardı. Bunda yürünürse, sonu imhaydı. O zaman da söyledim; düşman parti taktiğini bana karşı kullanmıştı. Beni teslim almaya çalışıyordu. Bu hala böyledir. Düşman bir ölümü dayatıyor, teslim olunmasını istiyor; buna karşılık yaşam olanağı sunuyor. “Pişmanlık Yasası”yla hepinize dayatılan şey budur.
Bu bütün PKK’ye dayatıldı. Bazı çorbacılar vardı; teslim olan Tilki kardeşler, “TC’nin böyle olduğunu bilseydik, böyle davranmazdık” diyorlardı. Rahat yatak ve güzel yemek dedikleri şey aslında bir hikayedir. Düşman sonra hepsine istediğini yapacaktır. Bazıları da Tilki kardeşler gibi düşünebilir. Kendisini satan adam devrim yapabilir mi? Rahat bir yaşamı nefsine yediren ve örgütü kendi çıkarı için kullanan kişi adam olmaz. Dedim ya, kendilerini bir kemik parçasına satan açgözlüler vardır. Bunlardan her türlü tehlike gelebilir. Şimdi bu tür ortamlar yaratan düşmanın hem dolaylı olarak ve hem de doğrudan hareketi değiştirme taktiği ağır basmaktadır. Bu taktiğin her bölgede az ya da çok uygulandığını belirtmeliyim. Bu son durum büyük bir olasılıkla nasıl olabilir? Biraz da bu örneği aydınlatmak için tamamlayalım. Bu adamın özellikle aile koşulları her yana yatkındır. Elkoyma temelinde bir yaşam tarzına sahiptir. Gözü açtır. Onu yönlendirenler bazı coğrafi özellikleri de gözönüne getirmişlerdir. Bunun yaşadığı alanda eşkıyalık oldukça yaygındır; bir sürü mahkum vardır. Eşkıyalığın kökenleri yüzyıllara dayanmaktadır. Ölçüsüz bir biçimde gaspla yaşama kültürü egemendir. Öbür yandan düşmanla bağlantı içindedir. Bir kesimi bunu geliştirirken, mahkum kesimi de gaspa yönelmektedir. Mahkum olan resmi ilişki kanalını dikkate almaktadır.
Çünkü böyle bir başkaldırıya yönelemezse gaspçılığı yürütemeyecektir. Yani bu alandaki ilişkiler hem işbirlikçilik, hem eşkıyalık ve hem de gaspçılık biçiminde gelişmektedir. Bu temel özellik partiye de biraz yansımaktadır. Bu, Agit yoldaşın şehit düşmesi olayına nasıl yansıdı? Agit yoldaşın büyük bir olasılıkla bunlar eliyle katledildiğini söyledik. Başka bazı olaylardaki durum da budur. Başlangıçta bir işbirlikçi milliyetçilik vardır. Dürüst yurtseverler de mevcuttur. Bazıları mücadeleye kazandırılmaktadır. Daha sonra düşman bunu gözden geçiriyor. Bir olasılıkla eylem içindeki kişi muhtar olan babasıdır. Orada kendisiyle ilişki kuruluyor. Köyden çıkıyor ve tekrar köye gönderiliyor. Kendi akraba çevrelerinden bazılarını parti saflarına gönderiyor. Bu biçimde gönderdiği altı kişi vardı. Altısının da tehlikeli provokasyonlara yönelme olasılığı yüksekti. Mektuplarında da bunu belirtiyorlardı. Gerçekte hepsinin ajan olma durumu yoktu. Bunlarda ailecilik ruhu gelişkindi. Baba gitmelerini istiyor, ayarlama oradan yapılıyor. Bunlar öyle eğitilmiş adamlar da değildir. Bir özellik olarak ihtiraslıdır. Aile kültürüne son derece bağlıdır. Bu konuda edindikleri izlenim şudur: Bir kişi gelişiyor, sizi aşıyor ve otoritenizi sarsan bir duruma yöneliyorsa, kendisini vurun. Taktik olarak kaza süsü verip, kendisini çatışmalarda öldürün. Adam bu izlenimi almış ve birkaç yerde uygulamıştır. Zaten bu hareketin taktiği de budur. Bu katliam komutana karşı da gerçekleştirilebilir.
Son dönemlerde çetecilik üzerine yaptığımız değerlendirmelerde, bunun bir bütün olarak partiye karşı engel oluşturduğunu görüyoruz. Zaten çetenin bir özelliği de, bütün Botan alanına ve mümkünse öteki alanlara uzanarak, henüz hala taşırılıp örgütlendirilmeden, PKK’nin ruhuna ve yaşamına tamamen el koymaktır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER