NASIL YAŞAMALI (22.BÖLÜM)
İnsan Atom Gücünde Bir Yetenektir;
Kadın sorunu tartışmalarını böyle değişik açılardan ele alırken, amaç, parti yaşamındaki tıkanıklıkları gidermek ve devrimci militanın işleyişini fazla engelle karşılaşmadan coşkulu bir akışa doğru götürmektir. Bilindiği üzere, insan büyük bir enerji deposudur. O enerji saklı kaldıkça çürür, doğaya karışır, doğa kanunlarına göre işlev görür. Biz yaşayan insanı potansiyel olmaktan çıkarıp enerjiye dönüştürmek, bunu da temel çözümleyici alan olarak siyasi ve giderek askeri savaşıma akıtarak aktif bir öğe haline getirmek istiyoruz. Gerçekten insan atom gücünde bir yetenektir; mesele onu patlatabilmektir. Bunun kadın sorunuyla ilişkisi nedir diyeceksiniz? Kaba bir cinsellikten kurtulamamış insan, adeta bir patlamadır. Ama Çernobil gibi kaza yapar; sadece insanları öldürür, felç eder, kansere götürür.
Biliyorum tutsak ettikleri insan var, kadın var. Bütün yetenekleriyle boğulmuş, yaşamadan ölmüştür. Bunu parçalamak gerekir. Neden çok saptırılmış kişiliklerin potansiyelleri aktifleştirilmeye çalışılıyor? Bu tamamen egemen sınıfın sömürücü iğrenç çıkarlarına göre bir kadın ayarlaması, bir ilişki ayarlamasıdır. Buna karşı savaşılmadan yaşama saygı geliştirilemez. Nereden bakılırsa bakılsın kadının etrafındaki dünyanın sert darbelemeler temelinde yeni kavramlarla kirinin giderilmesi, bununla birlikte daha temiz-berrak bir enerji akıtılarak, kadının kişiliğini bulan ve aktifleşen bir varlık haline getirilmesi tartışmasız bir devrim görevidir. Buna inanıyoruz ve kadın enerjisini açığa çıkarmak için de tüm gücümüzü ortaya koyuyoruz. Sınıfsal baskı, gelenek ve ahlak, yine erkek egemenlikli toplumun muazzam denetimi kadını oldukça nefes alamaz duruma getirmiştir.
Devrim her baskı altındaki grubu, halkı, topluluğu açığa çıkartırken, bir yandan da bunlardan kuvvet oluşturuyor. Kadın için bu daha çok gereklidir. Öncelikle gerçekliği yanlışları ve doğrularıyla tanımak, ardından bir de dönüştürmek gerekiyor. Yanlış-doğru veya güzel-çirkin belirlendikten sonra dönüşümü başlatmak gerekiyor. Böylelikle yanlışı ve çirkini aştırıp, doğruyu ve güzeli egemen kılma görevi gerçekleştirilebilir. Bunu da devrim yapar. Sorun objektiftir ve devrimin de es geçemeyeceği bir görev alanıdır. Bizde bu en tıkatan bir etkendir. Parti içinde olsun, parti dışında olsun, kişiler birbirlerini güçlendirme yoluna girmemişlerdir. Hala tökezleme yolunu yaşıyorlar.
Mesela “eşitlik düzeni” diyorsunuz; eşitlik ne demektir? Evliliği ele alalım; buna, insan soyunun yürüyüş beraberliği veya birlikteliği diyelim. Eğer bunda amaç beraberliği, karar beraberliği varsa, bu, eşlik sağlanmış demektir. Fakat bu birliktelik kurumu olan aile kurumu düşürmenin, yürüyüş doğrultusuyla çeliştirmenin bir aracı durumuna gelmişse, bu durumda o toplumun, ulusun çıkarına karşıt bir konuma gelmişse o zaman biz sağlıklı bir eşlik-evlilik ilişkisinden, özgür ilişkilerden bahsedemeyiz.
Dolayısıyla aileyi bu temelde sert bir eleştiriye tabi tutmamız, yine ilişkileri eleştiriye açmamız kaçınılmazdır. Bu nasıl ilişki, nasıl yaşamdır; işte bunu parti ortamında çok yönlü çabalarla ilerletmeye çalışıyoruz. Bunun da anlaşılmayacak, yadırganacak bir yönü yok; çünkü görevdir. Zaten kadınlar, toplumun dayattığı baskı ve kabul edilemez durumlardan dolayı partiye akın ediyorlar. En temel neden budur. Bunun karşılığını görmelisiniz. Parti özgürlük yaklaşımını vermekle ve kadın da uygulamakla mükelleftir. İnsan kendi istemlerini buna ters düşürmemelidir.
Özellikle kendi özlemlerini savaşımıyla birleştirmelidir. Nitekim partinin savaşı bir anlamda kadın savaşımıdır da. Aradaki bağı iyi kurmasını bilmek gerekiyor.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER