SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II (172.BÖLÜM)
Zerdüşt’ün getirdiği en önemli yenilik, köleci sistemin gölgesine bile sahip çıkamaz hale getirdiği insan iradesine özgürlük tanıması, bireyi bir yönüyle köleci tanrıların mutlak kaderci tahakkümünden kurtarmasıdır. Koyu köleci mitolojinin insan zihniyeti ve davranışları üzerindeki hakimiyetine meydan okumaktadır. Dolayısıyla köleci sistemin katılığında büyük bir yumuşatma ve dönüştürme yolunu açmaktadır. Bu yönüyle Hz. İbrahim’den daha radikal ve mücadelecidir. Tek tanrılı dinin oluşmasındaki rolü İbrahim’inkinden daha az değildir.
Med ve Pers İmparatorluğu doğmadan önce, ideolojik temel böylesi bir irade devrimiyle hazırlanmaktadır. Bu irade devrimi olmadan, Sümer ve Mısır tarzı köleci sisteme karşı çıkmak çok zordur. Onca peygamberin çabası ve büyüklüğü, ancak oldukça sınırlı bir Sümer Rahip Devletinden yumuşatmaya ve dönüşüme imkan vermektedir. Zerdüşt bu eğilimin, irade devriminin en güçlü temsilcisi olmaktadır. Nasıl ki İskender, hocası olan büyük Aristo’ya dayanarak tarihin ilk en büyük imparatorluğunu kurmuşsa, Med ve Pers İmparatorluğu’nun kurucuları da Zerdüşt ahlakına dayanarak bu rolü oynamışlardır. Sümer ve Mısır kadim köleci devletlerinin temelinde ise, Sümer ve Mısır rahiplerinin tapınaklardaki büyük reform çabaları yatmaktadır.
Temelinde güçlü ideolojik harç olmayan hiçbir güçlü siyasi ve uygarlıksal oluşum, gerçekleşme şansına sahip değildir. Bu anlamda ideolojik kimlik, en az üretimin altyapı koşulları kadar yükselen devlet ve uygarlık hareketi üzerinde etkide bulunur. Bu etkiler alttan ve üstten birlikte veya iç içe işleyerek, devleti veya uygarlığı oluşturur veya varolanı dönüştürürler. Devleti yalnız ekonomiyle izah etmek ne kadar yanlış ve eksikse, ideolojik rolünü tam belirlemeden de devlet çözümlenmesi doğru yapılamaz. Marksizm’in bu konuda eksik kaldığı veya ideolojiye yeterince rol tanımadığı bilinmektedir. Sonuçta bu eksik tanımlayış, reel sosyalizmin çözülüşünün temel nedeni olmuştur. Med Konfederasyonu kurulmadan önce, aşiretlerin Kawa mitolojisi şahsında demir tekniğiyle Asur imparatorlarına karşı direnmesi de pratik-politik anlamda önemli rol oynamıştır. Hurri, Mitanni, Nairi ve Urartu dönemindeki direnmeler sembolik olarak alan kültüründe Demirci Kawa Efsanesi ’nde anlam bulmaktadır. Efsanenin doğru yorumu ve tarih boyunca bu yönlü gelişimi güçlü bir olasılıktır. Madenci halkların ülkelerini savunma ve özgürlüklerini koruma savaşımları, Demirci Kawa Efsanesi’ni yaratmaktadır.
Bu iki güçlü gelenek, yani Zerdüşt’ün güçlü irade ve ahlaki devrimiyle aşiretlerin yüzyıllarca demirden silahlarla direnişlerinin sembolü Demirci Kawa geleneğinin birleşmesi, Medlerin şahsında M.Ö 612’de Asur İmparatorluğu’nun sonunu getirmektedir. Aslında yüzyıllarca süren mücadele bu tarihte zaferle sonuçlanmaktadır. Bahar Bayramı olarak Newroz da, bu zulüm aracının yıkılmasından sonra, tüm Ortadoğu halklarınca haklı olarak daha coşkulu ve özgürlük bayramı olarak kutlanmaktadır. Tıpkı Hz. İbrahim’in çok zalim köleci gelenek olan her yıl çocukları kesip kurban etme geleneğine son vererek bir bayrama yol açması gibi. Bu iki bayram da insanları yiyen birer makine olan köleci sistemin geleneklerinden ve siyasi aletlerinden kurtuluşu ifade etmektedir.
Med organizasyonu tahminen aşiret konfederasyonu niteliğindedir. Farklı olarak, bu konfederasyonda Pers aşiretleri de yer almaktadır. Halbuki Hurri ve Nairi konfederasyonlarında böylesi durumlar yoktur. Bunlar aynı dili ve kültürü paylaşan aşiretleri oluşturmaktaydılar. Her zaman dağ halkıyla ittifak etme alışkanlıklarına sahip olan Sümer geleneği ve onun güçlü sürdürücüsü olan Babillilerle kurulan Med ittifakı, Asur İmparatorluğu’nun sonunu getirmekle birlikte, zayıf yapısı ve içte her zaman vuku bulan akraba aşiret kollarından birinin ihaneti kuralı burada da rol oynar. Persli yeğen Kuros son Med kralı Astiyag’a karşı komployla iktidarı ele geçirir. Med boylarından Pers boylarına geçen üstünlük, Pers İmparatorluğu olarak adlandırılır. Esasta kuruculuk rolü Medlerindir. Fakat Perslerin taze bir güç olarak ilk defa tarih sahnesine çıkışları da bu dönüşümde rol oynayabilir.
Çünkü Hurri kökenli boylar yaklaşık M.Ö 2500’lerden 500’lere kadar sürekli direnerek yorulmuş ve yıpranmışlardır. Akrabaları olan, benzer dili konuşan ve kültürü yaşayan Pers boylarından Akhamenidlerin Kuros’un şahsında taze bir güç olarak tarih sahnesine çıkması sürpriz sayılmaz.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER