TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (182.BÖLÜM)
Sorunlara ne duygularla, ne de bazı yanları abartarak yaklaşmanın olanaksızlığı açıkça görülmektedir. Ağalık eğilimlerini artık yakalamış durumdayız. Bunun anlamı şudur: Yüzyıllardan beri üzerinde uygulanan baskı ve sömürü nedeniyle halkımızı dünyanın en tanınmaz halkı haline getiren insanlık dışı ruhu, tutumu ve yaşam tarzını yakalamışız.
Değerli bir yoldaşımızı şehit verdik. Bu hem bilinçli, hem de bilinçsiz gerçekleştirilmiş olabilir. İkisi iç içe de olabilir. Birbirini besleyen güçler böyle bir ortamı hazırlayabilir. Önemli bir kesimi böyledir. Kemalizmin ve feodalizmin birleştiği bir nokta tehlikeli bir biçimde kendisini dayatmışken ve çok kötü bir biçimde vurmaya çalışırken, kendisine dur diyoruz. Bu kadar vurdunuz, bu kadar ezip baştan çıkardınız ve sonunda kendinizi ele verdiniz. Artık yeter! Burada biraz da sembolik olaylar gelişti. Gerçekte sembolik de değildi. Tam da en üst düzeyde uygulamalar gerçekleştirdiniz. Bunları her yerde uygulayabilirsiniz, uygulamalarınız çok şanlı da olabilir. Bu temelde ister kemalizm ve feodalizmden kaynaklansın, ister sağcılık veya solculuk adına ortaya çıksın, ister din veya materyalizm adına sergilensin, Kürdistan halkına boyun eğdirmeye çalışan bu insanlıkdışı tutuma başarıyla karşılık verirseniz, yaman bir savaşçı özelliğini kazanmış olursunuz.
PKK somutu söz konusu olduğunda, parti içinde kendisini bu biçimde dayatan, önlenememesi durumunda imhamıza yolaçacak olan bu mantık ve kişiliğe dur diyebilir ve etkilerini giderebilirsek, PKK’de gerçekleşen zafer, Kürdistan halkı için de gerçekleşmiş olacaktır. Bu zafer insanlığa düşman güçlere karşı insanlığın zaferi anlamına gelecektir. En önemlisi de, bu, hepimizin günlük yaşamının büyük bir saldırıdan ve boğulmadan kurtulması anlamını taşıyacaktır. Devrimci başka türlü, bir saat bile yaşayamaz. Devrimcinin yaşaması için müthiş bir biçimde direnmesi gerekir. Bu Diyarbakır zindanlarında sergilenen direnişten çok daha amansız bir direnmeyi gerektirir. Bunu gerçekleştirebilirseniz, devrimci ruhunuzu, devrimci yaşam ve savaş tarzınızı sağlam tutturabilirsiniz. Düşman başka türlü yaşatmıyor. Halkımız TC’ye az mı hizmet etti? Yine de yaşatmamak istiyor. Bir hiç oldukları halde, bu tipleri az mı yaşatıyoruz? Ama onlar bizi yaşatmak istemiyor. Bu bir sistemdir, kökü tarihin derinliklerine ve düşmana kadar uzanan silik bir sistemdir.
Önemli olan bir dürüstlüğümüz varsa ve insanlık kavgasında bir damla kadar yerimiz olacaksa, bu sistemlerle sonuna kadar savaşmak, kendimizi sürekli sağlama almak, gücümüz ve ruhumuz oranında özgür yaşamımız olan değerlerimizi temiz tutmak ve onları düşmanın asla ulaşamayacağı yere yerleştirmek, değerlerimizi diri tutmak biçimindeki görevimize öncelikli yeri vermek, düşmanın bütün saldırı kollarına bunu dayatmak, partinin günlük savaşım taktiklerine nüfuz etmek, şimdiye kadar bir türlü istediğimiz gibi gerçekleştiremediğimiz bu ikili görevimizi başarmak, bunun için gerekli olan parti içindeki büyük yoldaşlığa ulaşmak, parti içinde ve halkımız karşısında kendimizi yeniden gözden geçirerek, doğru ilişkilere kavuşmak zorundayız.
Bunun için parti içi demokrasiyi sonuna kadar doğru geliştirmeli; aynı zamanda onu katlanılabilir kılmalı ve gereklerini mutlaka yerine getirmeliyiz. Bunu disiplin ve otorite altında yürütmek, bununla oturmuşluğun kesinleşeceğine inanmak, söz konusu ettiğimiz ve yargıladığımız tutumlar ortaya çıktığında, bunları ezerek aşmasını bilmek tek yaşam seçeneğimizdir. Tek yaşam yolumuz budur. Bu şansınızı hiç olmazsa bundan sonra üstün bir sorumlulukla ve mutlaka başararak kullanmalı ve kendinizi yaşatmalısınız.
30 Ağustos 1990
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER