TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (118.BÖLÜM)
Bizde bazılarında silahlı mücadeleye inançsızlık, feodal ve küçük-burjuva isyancılığı vardı. Arkadaşları ateşin ortasına attılar. İşleri tam bir kargaşa içinde yürütüyorlardı. Bunlar özeleştirilerde iyi ortaya çıktı. Geliştirilen bu provokasyona alet olmaları çok insafsızcaydı. Daha sonra bunların üzerine sistemli bir biçimde yürüdük. Bu konuda alınan mesafeyi biliyorsunuz.
3. Kongre çözümlemeleri ve tartışmalar bu tehlikenin büyüdüğünü ve hem de içe yansıtılarak sonuç almak istediğini ortaya çıkardı. Dışarıdaki provokasyon, ulusal kurtuluş saflarındaki işbirlikçilik, boyun eğmecilik ve sahte milliyetçi anlayışlar tasfiye olduğu ve bizim bunlara karşı bağımsızlığımızı koruyacağımız kesinleştiği zaman, sınıfsal çıkarları gereğince bunlar işi yokuşa sürüyorlardı. İşleri yokuşa sürmenin nedenleri epeyce boldur. Bunun nedeni her şeyden önce sınıfsaldır. Yani hepsinin düşmanla bağlantıları vardır diyemeyiz. Buna gerek de yoktur. PKK’nin sınıf çizgisi güç kazanmaktadır. Daha doğrusu bizim önderlik ettiğimiz çizginin özellikleri bellidir. KDP’ye, Yekiti’ye ve her türlü küçük-burjuva yapıya karşı yürüttüğümüz mücadele son derece açıktır. Bu netleşmiştir. 1985’lerde herkes, PKK’ye boyun eğdirmenin kolay ve mümkün olmadığını anladı. Ne ideolojik ne de siyasal yönden bunun mümkün olmadığını iyi kavradı.
Bunlar, 15 Ağustos Atılımı’nın ilk üç ayı içinde yok olmamızı beklemişlerdi. Ne kadar tasfiye olacağımızın beklentisi içine girmişlerdi. Bu gerçekleşmedi. Sanırım 1985 yılında CUD olayı ortaya çıktı. Özellikle I-KDP ve IKP, CUD olgusunu çok dar ve sistemli ele alıyorlardı. CUD olayı özünde, Güney’in PKK hareketine tamamen kapatılması anlamına geliyordu. Bunu da TC ile çok sıkı bir işbirliği içinde yapıyorlardı. Bizdeki bazı öğeler de buna yattı. Samimi olarak itiraf etmeseler de, bunlar “Güney Kürdistan’ı Güney Vietnam’a çevireceğiz” diyorlardı. O dönemde savaşımızı en üst düzeyde geliştirmesi gerekenler bunu söylüyorlardı. Hemen belirteyim, bunlar bu arkadaşların mektuplarında da vardı. Sözüm ona I-KDP ile birlikte savaşacaklar, Güney Kürdistan’ı Güney Vietnam’a çevirecekler ve daha sonra buraya dayanarak Kuzey Kürdistan’daki direnişi geliştireceklerdi. Tabii biz çok yaşamsal bir konumda olduğumuzu ve I-KDP ile bunu başaramayacaklarını belirttik. Bunlar, IKDP’nin emperyalizm ve sömürgecilikle içine girdiği bin bir bağı göremeyecek kadar bilinçsizdiler. Kanımca biraz da politikleşmemişlerdi. Kendi kafalarına göre konuşuyorlardı.
Sonuçta yine biz kendilerini zorbela kurtardık. Demek istediğim, bunlarla mücadelemiz şiddetliydi. Bu içe de yansıyordu. Bunlarla oynayan ilkel milliyetçilik ile bizdeki o feodal ve küçük-burjuva karması tipler, bu dönemde başını biraz uzatarak adeta şunu demeye getiriyorlardı: PKK öteki grupları bitirdi. KUK, “Beş Parçacılar”, Peşeng, DDKD, Tekoşîn varlık gösteremez oldu. Gerçekten de 1985’lere gelindiğinde ortaya çıkan durum buydu. Devrimci atılımımızın durumu bunu belirliyordu. I-KDP’nin almış olduğu önlemler sonuçsuz kalıyordu. Bu en üst düzeyde bize kadar yansıdı. O zaman klasik komünist partileri hakkında ilginç ve gerçekçi açıklamalarımız vardı. Bu partiler ya kendilerini feshetmeli, ya da yenilemelidir demiştik. Bunların artık komünizm ve yurtseverlikle bir ilgilerinin kalmadığını söylemiştik. KDP’ler üzerine de çözümlemelerimiz vardı. Bu konuşmaları sadun (İsmet Doğru) arkadaş düzenlemişti. İyi bir broşürdü. Yeniden okuyabilirsiniz. Bu broşür sanırım 1985 yılında yazılmıştı. Kısacası bunlar biraz etkisizleştirilmişti.
Bunlara rağmen, 15 Ağustos Atılımı başlatılmıştı ve yürütülüyordu. Yine de işler kritik bir noktada yürüyordu. Partimizin atılımından içerideki feodal ve küçük-burjuva yapılar da rahatsızdı. En çok üzerinde durulması gereken feodal ve küçük-burjuva karması yapılar oldukça rahatsızlık duyuyorlardı. Sözüm ona ellerindeki bazı etkinlik alanları kayıyordu. Bunu açıkça konuşmuşlar; hatta klik ve hizip oluşturmuşlardı. Bizim burada yaptığımız bunca hizmetler sözüm ona sembolüktü; bizim hareketi yürütmemiz ve yetiştirmemiz artık pek önemli değildi.
PKK saflarında bazı aydınlar vardı; kullanabildikleri kadar onları kullanacaklardı. Geriye zavallı yoksul ve bilinçsiz köylüler kalıyordu. Onların üzerinde sultanlık ve egemenlik kuracaklardı. Bu adamlar gerçekten bir çorbacı bile olamazken, komploculukla uğraşmışlardı. Örneğin Kör Cemal’in pratiği eşkıyalık, hatta eşkıyalık da değil çapulculuktu. Eşkıyalar biraz da haksızlığa karşıdır. Büyüklerinin bir anlamı vardır. Kör Cemal geçmişte ikide bir kamyonların önünü kesip cebini dolduruyormuş. Bunu sonradan öğrendik. Midyat yolunda ikide bir yol kesmeye alışmıştı. Zavallı ve suçsuz insanları soyup soğana çevirerek yaşamaya çalışıyordu. Eline tarihsel bir fırsat geçtiği zaman da, yerli işbirlikçilerle alçakça ilişkiler kurarak hareketi bitirmeye çalıştı.
1982 yılından 1985’e kadarki durumu buydu. Buraya çağırmıştım. Partinin bütün kadrolarıyla uğraştı. O zaman çok sayıda silah yollamıştık. Bu silahların sayısı on bine yaklaşıyordu. Hepsini ne yaptığını bilmiyorum. Çok sayıda silahımız vardı, değerli yurtseverler çalışıyorlardı. O dönemde epeyce şehit verdik. Meğer o bunların hepsinin üzerine kurulmuş ve iki üç yıl çapulculukla yaşamıştı. Kendisine göre sürdürdüğü çapulculukla, PKK’yi istismar ederek bitirmek istemişti. Bu adamın birkaç tane uşağı vardı. Bunların yaptıkları bütün iş birkaç çömez bulmak ve bunlara birazcık düşkün yaşam olanağı sunmaktı. En çok zevk aldıkları şey, böylesi alçakça ve gayri-meşru bir yaşam tarzıydı.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER