NASIL YAŞAMALI (21.BÖLÜM)
Sevgiyi Geliştirdiğin Oranda Savaşı, Savaşı Geliştirdiğin Oranda Sevgiyi Geliştirirsin;
Dolayısıyla aile çözümlemesi birey çözümlememizle iç içedir, ama daha kapsamlıdır. Aileyi devrimcileştirmek veya erkek-kadın ilişkilerini devrimcileştirmek bireyi devrimcileştirmekten daha zordur.
Önce bu alanlardaki tutuculuklarınızı, alışkanlıklarınızı göreceksiniz. Mümkünse bu temelde eskiyi katletmeyi göze alacaksınız. Eskiye dayalı her şeyde sevgi-duygu yok. Aslında varsa da o sevginin içinde ihanet var, katliam var; kişi olarak kadının bin defa kendini inkâr etmesi, beş paralık duruma veya onursuz biri haline getirmesi var. Ne anladık bu sevgiden, ilişkiden? İsterseniz deneyin derim, bu konuda da özgürsünüz, ama bir hafta geçmeden bu ilişkinin sizin başınıza ne getireceğini göreceksiniz. Neden mi? Nedenleri sıralanıyor.
Kadın erkeğin aleyhinde bir dolap gibi çalışıyor veya onu bir değirmen gibi öğütüyor. Erkek bir hafta dayansa bravo derim. Eğer kadın onurundan taviz vermiyorsa, erkek günlük olarak cinsel ilişkiden tutalım yeme içmeye, bilmem her türlü ilişkiye kadar egemenlik ister. Erkek kadına hakaret etme, hiçe sayma ve saygısızlık etmeye göre şekillenmiştir. Bu anlamda süper bir gericidir. Kadın ise “onurum kalmadı, bir kocakarı, yatalak oldum; fiziki olarak, ruhi olarak, düşünsel olarak bittim” diyor. Bir köylü kadınına bakın, düşüncesi bitmiş, fiziği külçe olmuş ve yığılıp kalmış. Bedeninde ruh diye bir şey görmek mümkün değil. Bu kadını erkek ne yapacak? Tekmeleyecek, hakaret edecek. Yaklaşım bu yaklaşım değil midir? Tabii böyle bir karı bir şey yapamaz, bitiktir.
Hani kurduğunuz aşk vardı, duygu vardı; ama sizin için 20 yaşında yaşam öldü. Ben, yaşama saygılıyım. Bir de bu yönüyle yaşamı kurtarmaya ahdettim. Kadın-erkek ilişkilerinde bu düzeyi kabul etmeyeceğim. Bu, büyük bir savaşa dönüştü bende. Ne kendimi böyle bir koca ne de karşımdakini böyle bir karı haline getiririm. Görüldüğü gibi bugün bu savaş genelleşti ve bir cinsin özgürlük savaşımına dönüştü. Evet, şimdi sizinle verdiğim bir savaştır. Sizin parti içindeki yaşamınızla verilen savaştan başka bir şey değildir. Aslında savaşı cinsel açıdan yaşıyorsunuz. Bunu cinsin özgürlüğü adına yürütüyorsunuz. Başka türlü alternatifi ise diğer yaşam biçimidir. İsterseniz deneyin. Ama ikinci gün şikâyet etmeyeceksiniz. “Örgüt bana yardımcı olsun, beni cephe gerisine alsın, beni savaş dışına atsın” demeyeceksiniz. Avrupa'da birkaç kişi çıktı.
Aslında doğru dürüst yaşamasını bile bilmiyorlar. Buna evlilik de demeyeceğim. Bunlar şimdi en büyük hainlerdir. Fırsat bulsalar, partimizi bitirirler. Güney'e kaçanlar oldu; bunlar da fırsat bulsalar partimizi bitirirler. Başımıza bela olan bir kız vardı. On yıl sırtımızda taşıdık. En son merkezimizden birisini alıp kaçtı. Paramızı da aldı. Çok önemli görevler vardı, onlara da ihanet etti. En değme kontra böyle vurur mu darbeyi? Kendisi diyordu, “onlar vurduğum darbenin acısını yıllarca duyar.” Yiğitliğe bakın! Böyle onlarca örnek çıktı. Yine bir tane gerillada vardı, yaramaz biriydi. Nasıl kandırdı; yetkisine dayanarak gitti. Şimdi itirafçılar koğuşunda bir “oruspu”dur. Çok büyük bir acı ama gerçek. Bütün kızları bu hale getirmeye çalışıyorlardı. Sözde birbirlerini alıp kaçtılar. Sözde kurtarma hareketi düzenlemişlerdi. Parti içindeki örnekleri fazla açmak istemiyorum. Kendi yaşadığım deneyimleri, mücadeleleri anlattım. Çok stratejik ve aynı zamanda komik. Zor bir sorun. Aşk pek kolay değil, büyük saygı isteyen iştir. Onun da temeli örgütlenmelere ve başarılara dayanır. Ben açık söyleyeyim; başaramayan kadına ben metelik kadar niye değer vereyim! İster erkek olsun ister kadın olsun, değer görmeyince saygın olmaz. Saygın olmayınca sevgin olmaz, bundan da güçlü ilişki olmaz.
Çok açık: Örgüt yenilsin; vatan, millet, halk tümüyle elden gitsin; sen “ben aşkı kurtardım, Avrupa'da yaşamı ayarladım, bilmem falan örgüte sığındım” diyeceksin! En büyük namussuzluktur bu. Bir birlerinizi bu şekilde kurtarmak, bir birlerinizi bu şekilde sıkı sıkıya korumak, namus mudur? Bunları yakalayıp parçalasan, haklısın. Bu anlamda tavır doğrudur. Diğer yanına bakıyorsunuz, ilişkilere özgürlük, eşitlik, saygı ve sevgi sanmıyorum başka yerde bu kadar verilsin, bir başka kişi bu iş için bu kadar uğraşsın. Kısacası yürütüyoruz mücadeleyi. Hiç kimse kolay çözüm beklememelidir. Emek ister bu konular da.
Madem duygulara saygılıyız, o zaman onun emekle bağlantısını kuracağız. Bu konuda emeğe saygısızlık etmemek gerekiyor. Yani kendinizi ne kaptırın ne kapın. Ucuz erkek yaklaşımlarına alet olmayın. Emeğiniz olmadan özellikle erkeklerin yönetici kesimine dayanarak kendinizi ucuz kurtuluş yoluna veya örgütte mesafe almaya kaptırmayın. Ne ucuz sevin ne de ucuz sevilin. Kendinizi sevginin yoluna doğru koyun. Sevgi gereklidir.
Devrimcilerin sevgi olayına doğru yaklaşmamaları, sevgi geliştirmemeleri tehlikelidir. Bir slogan ortaya attık: “Sevgiyi geliştirdiğin oranda savaşı geliştirirsin, savaşı geliştirdiğin oranda sevgiyi geliştirirsin!” Doğru bir formüldür. Bu her düzeydeki savaşımdır; ben kendi deneyimimden biliyorum. Neden bu kadar ilgi gösteriyorum kadın cinsine? Aslında savaşı geliştirmişim de ondan. Ben eskiden böyle değildim. Siz neden şimdi detaylı, duyarlı bir ilgi geliştiriyorsunuz? Biraz savaşa ilgi duydunuz da ondan; gerillaya katılmak isteyen kızın sevgisinde yücelik başlar da ondan. Tabii sadece istemek yetmiyor.
Onun örgütünü, tarzını ve taktiğini geliştirirseniz en değerli sevgi bağlarına ulaşırsınız. Ve buradan ülke kurtulur. Öyleyse ülkenin ve insanın temel kurtuluş gücü olun. Çok saygılı varlıklar ortaya çıkarın.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER