TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (192.BÖLÜM)
Biz aslında onun bu yaklaşımını biliyoruz. Onun ailesi vasıtasıyla TKP ve Avrupa ile bağlantılarının farkındayız. İçerideki durumu zaten kuşkuludur. O da bunu biliyor. Yapı kendisini biraz kontrol altında bulunduruyor. Çok tedirgindir. Konuşurken dudakları titriyor, dişleri birbirine çarpıyor. İçindeki ihanet güçlü olmasa böyle davranmaz. Öteki bazı oportünist önderlerin suratları da bu biçimde kızarıyordu. İhanetleri o kadar büyüktür ki, kan yüzlerine vuruyor. Sonuçta, kanımca gizli bir örgütlenmeyle yürümenin daha akıllı olacağına hükmediyor. Daha 1978’lerde Şahin de böyleydi. Semir de 1982’de böyle davranıyordu.
1986’da Fatma son sözünü söylemek istiyordu. Kendisiyle uzlaşmamız açısından bunu yapıyordu. Tabii bunun geçerli olmadığını anladıkları zaman komploya yöneliyorlardı. Bu da her türlü bozgunculuğu yapıyordu, ama daha akıllıca yapıyordu. Daha gözükara hareket ediyordu. Kişilik açısından gerçekte öl denilse ölecek kadar zayıftı. Ama iddiası büyüktü veya içine girdiği rol tehlikeliydi. Cezaevi direnişinin önderlerine bu denli melaneti yapan biri burada haydi haydi yapar. Sonuç belliydi: Kendisini pratikte denemek zorundaydık. Durumunun oldukça tedirgin edici olduğu ortadaydı. Yapıya hiçbir şey vermediği gibi, ne olacağı kestirilemez bir durumda bulunuyordu. Adeta kendisini idare etmeye çalıştık. Birkaç aylığına Güney Kürdistan pratiğine yolladık. Bugünkü yargılamada da ortaya çıktığı gibi, orada çok kısa bir süre içinde partiye karşı farklı emeller besleyen ve çeşitli bireysel yaklaşımlar içinde bulunan öğeler buluyor. Kanımca içeride devlete dayalı gelişmesini burada kurduğu dolaylı ilişkilerle güçlendirmeye çalışıyor. Partiye karşı öfke duyanları biliyor, bunları hızla etkisi altına almak için çaba harcıyor; kendilerini bir yandan Parti Önderliği’ne, öbür yandan halka karşı yöneltme çabası içine giriyor. Tabii her şey istediği gibi olmuyor.
Çünkü kendisine zaman gerekiyor. Aslında örgütlenme yapıyor. Çeşitli kanallarla ilişkiler kuruyor. Mardin’e el atmaya çalışıyor. Örneğin Mahmut Tanrıkulu arkadaşın şehit düşmesi olayı vardır. Aslında bu arkadaşın Mardin’de kalmaması gerekiyordu. Ama Şener Mardin’i halletmek için Mahmut arkadaşı ve cezaevinden çıkan bazı arkadaşları Mardin’de tutuyor. Batmanlı bazı öğeler de olabilir. Onları sözüm ona kentlerde güçlendirmeyi tasarlıyor. Güney’de kendine göre sözde bazı köprü başları kuruyor. Bunun yansımalarının Avrupa’ya kadar uzandığı söyleniyor. Gizli yazışmalar yapıyor. Yani böylesi ilişkiler kurabiliyor. Tabii sıra kongreye geliyor. Biz kongre için ülkeye yöneliyoruz. Bunu fark ediyor; kuryeleri ayarlamaktan buradaki temsilcileri belirlemeye kadar pek çok şey yapıyor. Etkilediği bazı kişilerin sözleriyle ifade edilecek olursa, bir ay sonra her şeyi halledeceğini söylüyor. İnsanları neredeyse “Kongreyi ele geçiriyoruz” havası içine sokuyor. “Bu kongreyi alırsak, her şey halledilmiş olur. Siz de özlediklerinize kavuşur, dilediğinizi yapabilirsiniz” diyor. Aslında adam iddialıdır, bir komployla bu işi tamamlayabilir. Dolaylı olarak bunun için bazı öğeleri hazırlıyor. Hatta bazı toplantılar yapılıyor sanırım. Böylece kongrede işin tamamlanacağını ve yeni bir önderliğin çıkacağını düşünüyor.
Arkadaşlar bilirler, kongre sırasında gözü kara çalışıyor. İmzasını atıyor. Bunu hiçbir arkadaşın yapamayacağı yoğunlukla yapıyor. Birçok belgenin altına imzasını atıyor. Aslında bunlar parti değerlendirmeleri olduğu halde bundan geri kalmıyor. Kendine göre yükseliyor ve egemen oluyor. Bilindiği gibi bu kadar hızlı yükselenler çok kötü düşerler. Her yükselişin bir de düşüşü vardır. Yükseliş sağlam olmayınca, düşüş kötü olur. Gelinen noktada bu oluyor. Tasfiyeciliğin en üst düzeydeki bir ifadesi de böyle oluyor. Şimdilik sorgu altındadır. Bütün bu melanetini itiraf etmesini bekliyoruz. Burada sizin vardığınız da bu oldu. Bizim bu yargı için söyleyebileceğimiz fazla bir şey yoktur.
Bunlar PKK’nin direnişçi ve dönüşümcü durumunu anlayıp kavrayamamışlardır. Çok geriden yaşıyorlar. Kişilikleri zayıftır, PKK’nin direniş gerçekliğini kavrama ve uygulamada yetmiyorlar. Henüz kendilerini devrimcileştirememişlerdir. “Ilımlı PKK” bunların ardında en çok koştukları bir tutum oluyor. Bu aslında orta sınıfların damgasını taşıyan bir gelişmedir. Kişiliklerine en uygun düşen araç “ılımlı PKK”dir. Bu bizde çokça ortaya çıktı. Baştan beri bu böyle oldu. Bu tip öğeler çoktu. Ama sürekli tasfiye oldular. Orta yolcu bir PKK’nin mümkün olmadığını, bu konuda yaşanan tasfiyeciliğin tasfiyesinin sonuçları açıkça gösteriyor. Bu bizim için öyle fazla anlamlı bir gelişme veya zorlukla üstesinden gelinebilecek bir iş değildir. Daha yüzeysel ve zayıf bir eğilim olarak kendisini yüzeye vuruyor. Devletle dolaylı etkilenmeler olabilir. Sınıf yapılanmaları çok daha etkileyicidir.
HALKLAR ÖNDER ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER