TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (76.BÖLÜM)
Mevcut gelişmeler bunu biraz ortaya çıkardı. Ülkeye yönelenlerden bazıları biraz da ikiyüzlülük yaptılar. 1986 yılı sonlarından 1987 yılı başına kadar, bütün gücümüzü en etkili ve yetkili kıldığımız kişilerin emrine verdik. Ancak bunların döküntü, lümpen, fırsatçı ve yoldaşlarımızın kanı üzerinde hesap yapan tipler olduğu ortaya çıktı. Meğer kendilerini örtbas etmişlerdi. Kör Cemal pratiğinin özünde ne vardı? Onun pratiğinin özünde işte bu durum vardı. Aslında toplumdan soyutlanmış ve en tortu bir lümpenizmi yaşamış tiplerin tarihin kritik bir anında ne duruma yönelebileceklerini bir kez daha duyduk. Tabii aynı zamanda partimiz adına savaşanların ahmakça yetmezliklerine tanık olduk. Çözümlemeler zamanında ulaştı. Örneğin, Doğu Kürdistan’da 30-40 militan ve savaşçıyla aylarca toplantılar yapıldı. Çözümlemelerin önemli bir bölümü ellerindeydi. Ama bunlar değerlendiremediler. Bile bile yıkıcılık örgütlendirildi. Devrimci yaşamla çelişen her türlü durum sergilendi. Bizim arkadaşlarımız tecrübeliydi, bunu görmüşlerdi, ama yine de verecek cevapları olmamıştı. Tabii bunların kurnazlıkları bu tür duyarsızlığı, ilgisizliği ve yetmezliği bize acı bir biçimde öğretmeye birebirdi.
Sonuçta 1986 çözümlemelerinin ülkeye taşırılması şurada kalsın, bunların zırhına bürünerek ve bir an için de olsa bir anlamda bizi de orada işlemez duruma getirerek, kendi kişiliklerini konuşturdular. Örneğin Şemdinli’de onlarca değerli yoldaşımızı şehit verdik. Bu zeminde halkın büyük çoğunluğu “koruculuk” sistemi içine girdi. Çözümlemelere ulaşmayan birçok militan, henüz rolünü tam oynayamadan şehit düşerek aramızdan ayrıldı. Bu ne idüğü belirsiz yaratıklar ise, varlığımıza musallat olmuş birer kan emici gibi, çirkin konumlarına devam ettiler. Sonuçta bunlar hak ettikleri yere ulaştılar. Ama olan partiye oldu. Salt bu durumun yarattığı tahribatların önüne geçmek ve etkilerini gidermek için, bugüne kadar ardı arkası gelmeyen çabalarımızı sürdürdük. O zaman birçok dürüst militanımız ve savaşçımız biraz çizginin neyi emrettiğini, parti çözümlemelerinin neye işaret ettiğini, yaptıklarının kendi rolleriyle ne ölçüde uyumlu olduğunu ve gerçekte görevleri kimlerin yerine getirdiğini düşünse ve bu konular üzerinde yoğunlaşsaydı, rahatlıkla karşılığını bulacak ve büyük gelişmelere yolaçmak olanaklı hale gelecekti. Fırsatlar ve olanaklar ellerindeydi, hazırlanmış güçlerimiz vardı, ama bütün bunları kullanan ve kullanmak için çalışan yoktu. Kendilerine ciddi roller atfettiğimiz kişiler içe büzülüyor, küskün ve edilgen davranıyorlardı.
Önderlik sanatında iddiasızlardı. Sonuçta söz konusu olan, kendi çabalarına en kötü sonucu dayatmaktı. Bunun ardından bizim yeni bir müdahalemiz gündeme geliyordu. Öbür yandan düşman ve üzerimizde oyun oynayan bazı güçler de süreci biliyorlardı. Düşman tüm gücüyle önlemler alıyordu. Birinci derecede partiye sahip çıkması gereken kişilerin kendi görevlerine yetkince sahip çıkmamaları da buna eklenince, başarı kazanmak bir yana, bir kez daha tasfiyeyi yaşayacağımız açıktı. Üstelik bu yenilgi bir iki kişi yüzünden başımıza gelecekti. Yüzlerce değerli savaşçımız dururken, iki bozguncu duruma egemen oluyordu. Böylesi kritik bir yerde sınıf savaşı müthiş olur. Her zaman söylerim: Önemli görev, yetki ve yönlendirme alanlarında, eğitim, görevlendirme ve işbölümünde bütün gücünüzü ortaya koymazsanız, doğan boşlukta sonuç alan karşı-devrim olacaktır. Bu bir devrim yasasıdır. Burada bütün gücümüzü ortaya koymamız halinde, sağlıklı bir adım bile atamayacağımızı çok iyi biliyoruz.
Bunun için de bütün gücümüzü ortaya koyuyoruz. Bu alanda kamp işlerinin yürütülmesinde, hem de büyük bir olgunlukla arkadaşlarımızın bütün yanlışlıklarına cevap veremesek, kendilerini bile kurtaramayız. Bu, öteki faaliyet alanlarımızda da böyledir. Hele ülke somutunda bu daha da böyledir. Kendi görevlerinize hakkıyla sahip çıkamazsanız, proletaryaya yabancı sınıf etkileri size bulaşacak ve size adım attırmayacaktır. Bu ortaya çıkmıştır. Politika ve örgütlenme sanatında yetkinleşmek ve çizginin adamı olmak denilen şey budur. Çizgi adamı olmak demek, bu konulara güç getirmek, zamanında teşhis yapmak ve gerekli tedaviyi uygulamak demektir. Arkadaşlarımıza söylüyorum: Bunu yapamazsanız, kaba bir savaşçı olmaktan kurtulamazsınız. Kaba bir savaşçının da ciddi şeyler kurtarması söz konusu olamaz. Bu bir yasadır. Örgüt içinde sonuç almak istiyorsanız, bu yasaya göre davranacaksınız. Yine bazı özelliklerden söz eder, fark edemediğinizi ya da çekindiğinizi söylerseniz, devrimin yasalarına ters düşersiniz.
Nitekim bunun sonuçlarına tanık olduk. Birçoğu şehit düştü. Birçoğu etkili bir çalışma yapamadı. Zor anlarda değerlerin toparlanmasını sağlayan biz olduk. Kendileri bunu belki kırk kat daha iyi yapabilirlerdi. Suçlamıyorum, ama bunlar sahip çıkılması gereken görevlerdi. Zamanında yapılması gereken görevler adam ister. Devrimci olmada kararlıysanız, böylesi adamlar olacaksınız.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER