TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (22.BÖLÜM)
Bu sürecin anlamını tam çizmeden, hiç kimse PKK’nin daha sonraki gelişmelerine akıl erdiremez ve ona layık bir militan olamaz. Özenle ve vurgulayarak söylüyoruz: Özellikle zindan direnişçiliği kavranmadan PKK’Ii olunamayacağı gibi, sonuçta ya bir bozguncu ve tasfiyeci olup çıkmak, ya da son derece bitik bir mülteci külçesi durumuna düşmek gündeme gelecektir. Onların direnişlerini esas almayan, bunu iliklerine kadar duymayan, onu büyük bir dava ve sonuna kadar bağlı kalınması gereken bir amaç olarak iliklerine kazımayan birisi, parti davamızda her zaman tehlikeli olacaktır. Onda her zaman sekterizm veya tasfiyecilik boy verecektir. Bunun için biz bu büyük direnişçilikten büyük bir güç alacağız. Buna büyük bir güç kaynağı olarak bakacak ve anlam vereceğiz. Bu dönemin önder düzeyinde büyük direnişçileri ve kötü bozguncuları vardır. Bu bozguncular tarihe en lanetli bir biçimde geçmişler ya da geçeceklerdir. Bunların yanısıra bu dönemde büyük bir kararsızlık ve ikirciklik vardır.
O halde bunları özenle incelemesini bilelim, günümüz için dersler çıkaralım; bu ateş altında çelikleşerek yeni bir tipin oluşumunu hazırlayan zindan direnişçiliğini yakalayalım. Evet, bu dönemde kuruluş aşamasındaki mücadelenin kavranması ve özümsenmesi böyle olmalıdır derken, bunu sadece günümüz için bir bilgi olsun diye değil, yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olsun diye vurguluyoruz. Yurt dışı da böyleydi. Yurt dışına çıkışın eksik kavranması sonucunda 1983, 84 ve 85 atılımında birçok hata yapıldı. Daha önceki dönemlerin ve bu yeni dönemin başlangıcındaki kavrayışın eksik olması, yani II. Kongre gerçeğinin doğru bir yorumu ve uygulamasının eksik yapılması, geçen mücadele dönemindeki hata ve eksikliklerin kaynaklarından biri oldu. Diğer birçok grubun durumuna bakarak, hareketin yeniden inşasına yürüme daha iyi anlaşılabilir. Bunlar yurt dışına çıkışı tamamen bir tasfiye olma ve mültecileşme biçinde anladılar. Ülkeye Yeniden Dönüş yazısında, bu süreci uzun bir biçiminde değerlendirdik. Birçok hareketin, hatta ulusun veya aşiretin topraklarından kopuşunun kendilerinin sonu anlamına geldiğini vurguladık. Yıllarca süren mülteciliğin kokuşmuşluğunu gözler önüne serdik. Buna karşı büyük bir direniş ortaya koyduğumuzu belirttik. Ateş hattından çıkmayarak eğitimi sürdürdük, yeniden inşayı başlattık; bir konferans ve bir kongre gerçekleştirerek, parti tarihimizi yeni bir dönemece ve döneme doğru hazırladık. Birçok arkadaş yurt dışının daha güvenlikli, daha rahat ve daha az külfetli geçmesine bakarak, büyük yanılgılara düştü. Görevlerine dört elle sarılmadı.
Sonuçta az kazanımlar kadar büyük kayıplara yol açtı. Bunların da bu eksik kavrayışa bağlanması gerekir. Yurt dışındaki inşanın esas başlatıcısı ve yürütücüsü Parti Önderliği olarak, biz ilk adımı attığımız günden bugüne kadar geçen sekiz yıl boyunca bu inşayı özenle sürdürdük. Bazen aylarca bir odanın içinden çıkmayarak bir olanak yaratmak, bir kimlik bulmak ve mezar kadar bir yer açmak için büyük bir sorumlulukla çalıştık. Birçok kapıyı aşındırdık. Kısacası alaca karanlıkta yürüdük. Bir zamanlar Ankara, İstanbul ve Diyarbakır’da olduğu gibi, burada da birçok Ortadoğu kentinin sokaklarını aşındırdık. Bugün bütün bunlar birçoklarına anlamlı gelmeyebilir. Ama kadro ve savaşçılara yer hazırlamak, fiziksel varlıklarını idame ettirecek gerekçeler ve koşullar yaratmak, kendileri için yazılar hazırlamak ve onları bir toplantıda bir araya getirebilmek için bu zorunluydu. Bunlar belki çoklarına yük gibi geldi. Tabii bunlar, büyük özgürlük davalarına karşı büyük sorumluluk duymayan, yaşamı sadece yemek içmek olarak anlayan, kaba, düz ve ucuz yaşamış ve yetişmiş kişiliklerdi. Özgürlüğün büyük değerini layıkıyla idrak edemeyen, hatta sıkıcı bulan ve eski düzenden kopuştan rahatsızlık duyan tiplerdi. Bunların daha sonra ne olduklarını biliyoruz. Bu çabaların halkın direnişinde büyük bir tarihsel yer tuttuğunu bilmek ve anlamak yerine, bu konuda kendilerine ne kadar yer verildiğini ve rahatının ne kadar bozulduğunu düşünen, bunun öfkesi, telaşı ve ikircikliği içinde olan, ama tarih için neler kazandırdığını ve neler yapılabildiğini anlamak ve bir türlü kendini buna vermek istemeyen, ortayolculuğu bu kez dışarda bu biçimde geliştirmeye çalışan, gelişmelere en az ilgiyle katılan, onu hor gören ve sık sık sorunlar yaratan tipler çıktı. Katılımı bu biçimde ele alan ve o zaman bile kendisini dayatan bireysel, subjektif, tasarrufçu ve kariyerist yaklaşımlar da görüldü. Ama aynı zamanda bu süreci büyük bir coşku ve inançla yaşayan kesimler de vardır.
Bunlar, konferansta ve daha sonra kongre platformunda ortaya çıktılar. Parti gerçekliğimiz bu dönemde yeniden şekillendi. Bu dönemde tarih daha derin bir anlama kavuştu. Siyasal gerçekliğimiz daha iyi bilince çıkarıldı. Görevler daha çok açımlandı. İlk çıkışımız ve partimizin resmen kuruluşundaki toplantılardan nicelik ve nitelikçe daha ilerde olan bir zirve gerçekleştirildi. Bu, ülkeye dönüş kararlılığını ortaya koyma, 12 Eylül faşizmine yeniden karşı çıkma, ona sonuna kadar rahat yürüme şansı tanımama ve onun kitleleri sonsuz bir umutsuzluğa sevketmesine izin vermeme dönemiydi; dayatıldığı gibi partimizin yok olmadığını kanıtlayan ve esas alan bir dönemdi. Bu dönem 12 Eylül faşizmini çözen ve aşan, böylece kitlelere yeniden umut veren, öncüyü büyük bir deneme içine atarak olgunlaşmasını, daha üstün bir savaşım vermesini ve önceden çizilen parti yolunda daha güçlü yürümesini sağlayan, kitlelerin umudunu üst düzeyde canlandıran, tarihsel açıdan ulusal direnişi ve partileşmeyi yüksek bir savaşımla uluslararası boyuta dayatan, Kürdistan genelinde rol ve söz sahibi olmaya doğru iten, devrimci taktiğin artık daha yamanca döşenmesini mümkün kılan, hareketi bir gençlik hareketi olmaktan çıkarıp olgun bir hareket olmaya doğru götüren, efsanevi Türk ordusunun işlemezliğini orta yere seren, ona karşı direnilebileceğini ve gelişmeler yaratılabileceğini ortaya koyan, böylelikle daha düne kadar çeşitli iftiralarla ters gösterilmek istenen parti gerçekliğimizi sadece partililere değil, bütün yönleriyle uluslararası kamuoyuna duyuran, bu temelde doğrunun, haklının ve yaşaması gerekenin kim olduğunu kanıtlayan bir dönemde yürümesi gereken yolun ne olduğunu, hangi yolun terk edilmesi gerektiğini, yaşaması ve yok olması gerekenlerin kimler olduğunu açığa çıkaran, çağdaş olunmak isteniyorsa nasıl bir cesaretin ve fedakarlığın gösterilmesi gerektiğini sadece gençlik yığınlarına değil, bütün halk kitlelerine dayatan, kendi gerçek sınıf temellerini bulup oturtan ve böylece bizi bugünün PKK’sine ulaştıran bir dönemdi.
Bu dönemin ortaya çıkardığı zengin dersler, yoğun kazanımlar ve epeyce yetmezlikler vardır. 3. Kongre’nin bu ana gelişmelerin bilançosu üzerinde yükseldiğini biliyoruz. 3. Kongremiz bu dönemin hesabının yapıldığı bir kongredir. Yani burada hareketimiz rüştünü kanıtlamış, kitlemize sarsılmaz bir biçimde umut aşılamış, halkımızın haklarını mutlaka elde edeceği uluslararası kamuoyuna ilan edilmiş, öncüye gerçek bir taktik ustalıkla savaşması dayatılmıştır. 12 Eylül faşizmi biçiminde kendisini yenilemiş olan egemen Türk sömürgeci yönetimine ve işbirlikçilerine karşı Kürdistan halkının yeniden çizilecek gerçek tarihinin ne olacağı ortaya konulmuş; eskiden adı bile anılmayan, faşist polis, jandarma ve birçok şoven güç karşısında varlığını bile kanıtlamakta güçlük çeken bir halk gerçekliği soylu bir özgürlük gücü olarak gündeme girmiş, saygınlığını arttırmış ve tarihin daha değişik söylenip yazılabileceğini kanıtlamıştır. 3. Kongre platformu işte bu temelde ortaya çıkmıştır. Provokasyonun ve bozgunculuğun Avrupa’daki ve zindanlardaki sesi bütün özellikleriyle açığa çıkartılıp kahredilmiştir. Büyük direniş önderliği görkemli direnişleriyle halka layık olmanın bütün özelliklerini kahramanlık mertebesinde kanıtlayarak gündeme girmiştir. Aynı zamanda platforma geniş bir kararsız kesim de yansımıştır. Kendilerinde bir türlü yetkin bir karar gücünü gerçekleştiremeyenler de buna girmişlerdir. Kongre’nin platformunu açımlayan tartışmalar böyle başlamıştır. Bunlar için uzun süren toplantılar, tartışmalar, eleştiriler ve özeleştiriler yapılmıştır. Daha sonra bildiğimiz çözümlemelere ulaşıldı. Kararlar ve planlar fazla tartışılmadan onay buldu. Önceki aşamalardan daha yüksek bir kararlılık ve daha güçlü bir bileşim ve sorumlulukla yeni bir uygulama sürecine girildi.
3. Kongre süreci yakın parti tarihinde yaşanan süreçleri hem derinliğine yaşadı ve güç aldı, hem de bu süreçlerin olumluluklarını ve olumsuzluklarını yaşadı. Ama olumlulukları olumsuzlukları açığa çıkartarak, zayıf karar gücünü yüksek bir karar gücüne dönüştürerek, buna yol açan tartışmalarını daha da derinleştirerek, tarihsel ve güncel temelini daha iyi izah ederek, bir türlü çözümlenemeyen ve özelliklerini konuşturamayan militanı çözümleyerek yaşadı. Özeleştiriler bunun için yapıldı. Toplam olarak bunların çözümlenmesiyle kararlar gündeme geldi. Bilindiği gibi kongre sadece yeni pratik görevlerin kabul edilmesini sağlamak ve bu görevlerin ne olması gerektiğini ilan etmekle kalmadı; çok gelişmiş bir tecrübe ve gelişmiş bir teorik perspektif sundu. Bugün ülkemizde mücadele bütün zenginliği ve küçümsenmeyecek birikimi ile varlığını sürdürmektedir. Yine dışarıda yaşam ve gelişme olanakları alabildiğine çoğaltılmış ve parti gücü epeyce geliştirilmiştir. Böylelikle önümüzdeki dönemin üzerine yürümeye çalışıyoruz. Bugün bu yürüyüşün ne tür yaratıcı uygulama adımlarıyla sağlanabileceğini ortaya koyarken, geçmişe bakılması gerektiğini belirtiyoruz. Bunu, günümüzün görevleri üzerine yürümeyi daha az riskler ve sakıncalarla gerçekleştirmek ve daha fazla başarı sağlamak için yapıyoruz. Geçmişe ilişkin bilgileri tazelemek için değil, günceli yakalamak ve zaptetmek için geçmişi irdelemek şarttır diyoruz. Dönemin üzerine yürümeyi biraz zorlaştıracağa benzeyen bizdeki orta kesimin ve ortayolculuk olayının üzerinde daha fazla durmamızın nedeni de budur.
Dikkat edilirse hem ideolojik, hem siyasal ve hem de askeri anlamda önderlik doğuşundan günümüze kadar kesintisiz bir biçimde yürütülmüştür. PKK’de hep böyle bir gelişme ve derinleşme yaşanmıştır. İncelemesini bilenler için, saydığımız bu örnekler bile yeterlidir. Özellikle şehitler halkasını sıralarsak, Haki yoldaş 1975’ten 77’lere kadar gerçekten kanıtlanmış bir PKK önderidir. Yine Mazlum, Hayri, Kemal ve Ferhat yoldaşlar partimizin resmen kuruluşunun ve kitlelere sahip çıkmasının kanıtlanmış önderleridir. 1986 Mart’ına kadar kendini tamamen ideolojik, siyasal ve askeri faaliyetlere vermiş, bununla derinliğine yaşamış, hem teorik ve hem de pratik düzeyde birçok eyleme damgasını vurmuş olan Agit (Mahsum Korkmaz) yoldaş da böylesi bir önderliktir. Bunlar şahadet mertebesine ulaşmış önderliklerdir. Bugün zindanlarda, dağlarda ve yurt dışında yaşayan birçok önderlikler vardır. Bunları tartışmayacağız. Kanıtlanmış gerçekler oldukları için değinmekle yetineceğiz.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER