FAŞİZME KARŞI TOPYEKUN DİRENİŞTE ŞEHİR SAVAŞLARI VE GÖREVLERİMİZ-46.BÖLÜM
Komalên
Komalên Ciwan pratiğini izleyin, özellikle Bakur pratiğine dair son iki-üç yılın olaylarını inceleyin. Bilgiler, raporlar var. Sorun yönetime, size ‘nasıl gereksiz yere ortaya çıkıp gezdikleri için vurulduklarını, yakalandıklarını’ anlatsınlar. Kaç tanesi şehit düşmüş, kaç tanesi hapse girmiş göstersinler. Hiç gerekmediği halde, “canım sıkıldı, gezdim, polis beni aldı” diyor. Bu kadardır. Böyle devrimci olur mu? Kendini amaca kilitlemiş insan böyle olur mu? “Merak ettim, gidip bir bakayım” diyor ve yolda polise yakalanıyor. Militan merak üzerine mi hareket eder? Kendini sıradan görme yaklaşımı var. Düşmanı düşman olarak görememek, düşman gerçeğine tam vakıf olamamak, kendi değerini anlamamak, önemini kavramamak var. Doğal olarak sonuç budur. İnsan hiç merakla hareket eder mi? Ben merak ettim öyle davrandım. Sen merakınla mı işleri doğru yürüteceksin? Yoksa aklınla doğru tarzı işleterek mi başarılı olacaksın? Tabi ki aklınla davranarak doğru tarzı işletip hareket ederek olacak. “Merak ettik gidip bir bakalım dedik, yakalandık” diyor. Oturduğu yerde dursa hiç bir şey olmayacak, ama durmuyor. Burada ciddi bir sıkıntı var. Demek kendisinin anlamını, önemini bilmiyor. Yaptığı işi anlamlı göremiyor, değer biçemiyor. Bu düzeyde yüzeysellik var. Aslında gerçek olumsuzluk budur. Düşmanın büyük takipleriyle, onları boşa çıkarta çıkarta, onunla mücadele ede ede yakalansa, vurulsa of bile demez. ‘Mücadele ettik, mücadelenin gereği olarak böyle oldu, doğal olarak böyle durumlar ortaya çıkıyor ve çıkabilir’ der, ama öyle değildir. Çok basit biçimlerde vuruldular ya da yakalandılar ki akıl almıyor, insan böyle olamaz diyor. Başka şeyler mi var? Ama irdeliyorsun, araştırıyorsun başka bir şey yoktur. Çok basit hatalar bizi bu hale getirmiştir. Acı ve üzüntü veren işte burasıdır.
Böyle olaylar oldu mu? Evet oldu. “Onu merak ettik, gidip bakalım dedik yakalandık. Canımız sıkıldı biraz gezelim dedik yakalandık. Hiç gereği yoktu, ama şuraya gidip arkadaşları görelim dedik yakalandık” deniliyor. Böyle onlarca olay var. Aslında “Ben nasıl yakalandım?” diye soran arkadaşlar da oldu. Kendisi yakalandığı için niye yakalandığına dair özeleştiri, hesap verecek, izah edecek, fakat başarısızdır. “Ben niye yakalandım? Örgüt beni bilgilendirsin, neden böyle oldu?” deniliyor. Hem suçlu hem güçlüdür. Nasıl yakalandığını anlayacak, oradan sonuç çıkartacak durumda bile değildir. O düzeyde hareket tarzına dair bihaber ve denetimden yoksundur. Önder Apo çok sık dile getirirdi. “Arkadaşlar vuruluyor, ama nasıl vurulduklarını bile anlamıyorlar. Şehit düşüyorlar, ama acaba nasıl şehit düştüklerini biliyorlar mı?” diyordu. “Onu bile bilemiyorlar” diye hayıflanırdı. Demek ki o kadar bile denetimi, tedbiri yoktur. İnsan ‘darbe gelirse şundan gelir’ diyebilmek için tedbirini, denetimini alır. Farz edelim ki darbe yedi, O zaman bilir ki oradan darbeyi yedi. Ama açık o kadar çok ki, duruşu o kadar açık ki, tedbiri o kadar az ki darbe her yerden gelebilir, ama nerden geldiğini ilk anda tespit edemiyor. Zaten şehit düşüyor. O yüzden değerlendirme, anlama imkanı kalmıyor. Hapse düşüyor, fakat ‘niye hapse düştüm diye araştırma-inceleme ve anlama yoktur. Tabi şehit düşen yoldaşlar bir şey diyemiyorlar, fakat bazı hapse düşen yoldaşlar örgütten hesap istiyorlardı. “Ben nasıl yakalanmışım? Örgüt bunu açığa çıkarsın” diyorlardı. Hele önce sen hesap ver bakalım, göreve gittin, görevin gidip yakalanmak değildir ki. Görevin, başarılı iş yapmaktı, düşmana vurmaktı, mücadele etmekti, niye öyle yapamadın da yakalandın? Nasıl yakalandığını neden bilemiyorsun? Nasıl hareket ediyordun, nasıl bu kadar tedbirsiz, düzensizdin ki, nasıl yakalandığına, ihbar edildiğine, denetime girdiğine, pusuya düştüğüne dair bir bilgin yoktur? Dolayısıyla cevaplaman gereken bir olayı soru olarak başkasına soruyorsun. Böyle olmaz. Bunlar gerçekten de doğru olmayan çok ters duruşlardır. Bunlar üzerinde ciddi bir şekilde durmak lazım.
DURAN KALKAN ( HEVAL ABBAS )
YORUM GÖNDER