NASIL YAŞAMALI? CİLT-II (76.BÖLÜM)
Ölü canlar ilişkisizdir;
Şimdi biz tarihi anlatmak için değil, ilişkilere açıklık getirmek için bunları vurguluyoruz. İşte toplumsallık ilişkisi, doğal ilişki de bu anlamıyla farklı bir eğilim ifade eder. Toplumsal ilişkiler içinde giderek farklılaşmak da vardır: Bildiğimiz ilkel komünal ilişki tarzı ve altüst yapısı, yine köleci ilişki tarzı ve altüst yapısı. Burada çok önemli olan, yeni doğan siyasal ilişki, devlet ilişkisi üstyapı içerisindedir.
Aile ilişkisinin farklılaşması, ekonomik ilişki, edebiyat-sanat ilişkisi giderek dallanır, budaklanır. Yine askeri ilişki kendini çok etkili bir ilişki biçiminde ortaya koyar. Bütün bunları Kürdistan gerçeğiyle bağlantılı ele almak gerekir. Toplumlar tarihini incelerken bu bizde nasıl vücut buldu? Tarihi ele alırken, olayların bizdeki gerçekleşmesi nasıldır? Bu ilişkileri tarihi biçimine getirmek mümkündür. Demek ki, mevcut ilişki düzenini ve tarihsel bağlantılarını ne kadar iyi kavrarsak, kendi gerçekliğimizi de o denli gerçekçi, çok yönlü, doğru anlarız. Buna da ihtiyaç var.
Çünkü toplumsallığın yoğun ve çok yönlü geliştirilmesi, kurumlaştırılması, kurallaştırılması, en üst biçimi olarak siyasileştirilmesi, askerileştirilmesi, önderlikselleştirilmesi bir toplumun ilerlemesine neden olur. İlişkilerin güç kazanması açısından da bu kaçınılmazdır. Eğer bizde bunlar yoksa demek ki kaybedilen, kurulamayan ilişkiler vardır. O zaman devrimcilik kaybedilen veya kurulamayan ilişkileri bulup geliştirmektir. Hâlbuki bizim toplumsal gerçekliğimiz; düşman diye tabir edilen boğucu, dıştan dayatıcı ilişkiler karşısında, sürekli toplumun kendi gelişim ilişkilerini dayatma durumudur. Ve egemenlik ilişkileri de kişiye ezici dayatıldı mı o ilişki altta canı çıkarcasına ezilir. Tıpkı bir taş altında ezilmek gibi. Bu, dış egemenliğin bir özelliği olarak toplumu ve bireyi böyle yapar.
Bu, Kürt toplumunda daha katmerlidir. Ya hâkim ilişki içinde özümsenirsin ya da kaybedersin; direnirsen de yok olursun. Bu dayatma düşünceyi, beyni, kişiliği bütünüyle ezmiş, nefes alamaz hale getirmiştir. Dolayısıyla büyük ilişki düzenine sahip olmamız gerektiği tartışmasız ortadadır. Yaşama çıkış yapmak isteyen var olan ilişkilerin iç yüzü kadar, olması gereken ilişkilerin de iç yüzünü anlamak zorunda. Büyük ilişki yoksunluğunun iç gizemliliğini, büyük düşman dayatmacılığının ürünü olan ilişkiler veya yıkılışlar üzerine büyük özgürlüğe götüren ilişkileri ve bunun kurallarını bulmak zorundadır.
Parti gerçekliğimize baktığımızda, buradaki yetersizlikleri görmemek, görüp de affetmek mümkün değil. Bu kadar ilişki yoksunu olacaksın, iki kişiyi bir arada tutamayacaksın, bu ilişkilerin siyasal, örgütsel ve özellikle askeri niteliğini geliştirmeyeceksin! Bu nasıl militanlık, bu nasıl partililiktir, hâlâ anlamış değilim. Aslında ölü canlar partide böyle temsil ediliyor. Kimdir bunlar? Partide ölü canlar, ilişkisizdir, ilişki zavallısıdır. İlişki güçsüzüdür, ölü ve çürüyen canlıdır.
Siyasi anlamda ise ölü canlar; oportünist, tasfiyeciyi, provokatörü, sağcıyı, intiharcıyı temsil ediyor. Bunlarla bırakalım devrim yapmayı, normal bir sosyal yaşamı bile geliştirmek mümkün değil. Yapının ezici bir kesimi de böyle. Güçlü bağları yok. Var olan bağlar o kadar eğreti, geçici ki arkanı döndün mü yitip gider.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER