NASIL YAŞAMALI? II CİLT -130.BÖLÜM
“Nasıl Yaşamalı?”
Sorusunda Aktörlerin Varlığı Yok
Kendimizi, partimizi ve sizleri anlamaya çalışıyoruz. Uğraşmaya devam ediyoruz. Bu kadar kendini işlevsiz bırakan bir toplum ve halk gerçekliğimiz olduktan sonra daha da uğraşmaya devam edeceğiz. Bu kadar kendinizi yaşam mahkûmu haline getireceksiniz, başarısızlığı kendinize yakıştıracaksınız, ondan sonra da “yaşıyorum” diyeceksiniz. Biz buna karşı çıkacağız. “Aldanma, aldatma!” sözüne bağlı olmaya devam edeceğim. Çok güzel, anlamlı çabalarla bir yerlere varmak istedik, ama işin içine girip altını üstüne getiriyorlar. İleride tarih daha doğru yazmaya çalışır ve “kendini ne hale getirmiş insanlar” diyecektir.
Kürt toplumunda güven verici, cesaret verici pratiğin sahibi, yiğit bir kişilik yerine ağlamaklı, şikâyetçi, problemli, hep “ben hastalıklıyım diyen kişilikler var.” Ama bu kişiliğe boyun eğmeyeceğiz. Zayıflıklarınıza, her türlü yaşam yetmezliklerinize boyun eğmeyeceğim. Dişe diş bir mücadelenin sahibi olacağım. Sergilenen anlaşılmaz, çaresi bulunmaz dayatmalar içindesiniz. Sanki ölüm bir kadermiş gibi düşünülüyor ve onun başarısı için her şey sergileniyor. Dayattığınız gerilikleri aşmak için uğraşacağız, büyük mücadele içinde olacağız.
Yedi Yaşında Nasıl Yalnız Oyun Oynamışsam Şimdi De Yalnız Savaş Oyununu Oynuyorum
Sizler bildiğinizi okursanız, biz de bildiğimizi okuyacağız. Kim kime güç yetirirse, haklıysa veya doğruysa o mutlaka kazanır. İnsanlarımız dünyanın ve kendi başına bela olmasaydı, biz bu kadar yüklenmezdik. Eskiden aileyi kurtaralım derdik; şimdi bizim aile tamamen Kürdistan ailesi olmuş.
Şimdi bu aileyi nasıl kurtaracağız? Bildim bileli halkla uğraşıyı meslek edindik kendimize. Çocuk yaştayken iyi arkadaşlarımız yoktu. Dilediğim gibi bir oyun arkadaşını bulduğumu sanmıyorum, hâlâ da bu devam ediyor. “Bu işte varız, böyle iş bitiriciyiz” diyen bir grup çıkaramadık. Partideki herkeste büyük bir çaba var. Ama yine de bana öyle geliyor ki, yedi yaşında nasıl yalnız oyun oynuyorduysam şimdi de öyle yalnız savaş oyunu oynuyorum. Ama biz sizlerle yoldaş olmak için nasıl hareketliyiz, nasıl çareyiz, çözüm yollarını nasıl devreye sokuyor, açık tutuyoruz. Yetersizlik benden kaynaklansaydı, hiç tereddüt etmeden kendimi un ufak ederdim. Şimdi sizlerde, çekici, etkileyici dönüştürücü olmak için, kısaca herhangi bir işe uygun hale gelmek için uygun özellikler yok. İnsan sizlere bakıyor kişiliklerinize dokunsak “çat” diye kırılıyor, çürüğü ortaya çıkıyor. Ben ise kendimi hepiniz için az çok bir umut kaynağı gibi yürütüyorum. Ne derseniz deyin, nasıl yorumlarsanız yorumlayın, ama aynı şeyi sizler için fazla söyleyemiyoruz. Sorun devrimcilerin kendilerini sürekli bir umut kaynağı halinde tutmalarıdır. Nefretimiz düşmandan daha fazla kendi iç geriliklerimize, kendi kendimizi adam yerine koymamamızdır. Düşmanı da bu kadar düşman yapan bu özelliklerimizdir. Bir halk var olacak, ama onun adına sağlam bir söz sahibi olunmayacak, aklı başında bir kurum, kuruluş olmayacak. Bu durum kabul edilemez. İmkânlarınız benimkinden den daha fazla.
Fakat iş anlamaya, bir şeyler yapmaya gelince varlık gösteremiyorsunuz. Bazıları kazandırdığımız imkânlar doğrultusunda uyanmışlar neredeyse gözümü çıkaracaklar. Yapıyı güç sahibi yapıyoruz, gözlerimize, yüreklerimize yükleniyorlar, bize karşı tutum alıyorlar. Bütün bunlar kişilik olayıdır. Kürt halkına ve onun kişiliklerine baktığımızda en tanımlanamaz bir toplum, tanımlanması en güç bir insan tipi ortaya çıkıyor. Bu mesleği ve bu partiyi, Kürt kişiliğini tanımaya yol açmak bir anlayış konusu haline getirmek için oluşturduk. Bir nedeni de bu. Ne halde olduğunuzu, düzenin size kaç paralık değer verdiğini bilmiyor musunuz? Bilmezseniz, hiç ağırlığınız, hiç saygınız yoksa nasıl insan kimliğine sahip olduğunuzu söyleyebilirsiniz? Yanılgılar, hayaller, sahtelikler olduğundan sizlerin böyle yaşamanız normaldir. Bir sigara içtiniz mi sizin için yeterlidir. Bu kadar kof bir insan yaşamı, kendini, çirkinliklerini beğenen başka bir insan örneği dünyada yoktur. Yeni sözler, yeni yaşam etkenleri olmak istiyoruz.
Saygılı olmak, anlayışlı olmak gerekiyor. İnisiyatifi biraz yakalamışız daha da yükleneceğiz. Düşman nasıl “ya bitireceğiz ya bitireceğiz” diyorsa biz de “ya sizi adam edeceğiz ya adam edeceğiz” diyoruz, bunun başka yolu yok. Zayıflıklarınız öyle korkutuyor ki, insanı tam da yüreğinden vuruyor. Benim yanıma gelince “güven buluyoruz Başkanım” deniliyor, uzaklaşınca korkaklık başlıyor. Sizler de biraz güven yaratın, bir korkuluk gibi olmamaya çalışın. İnsan biraz saygılı olmalı; güven, esin kaynağı olmak bütün yoldaşların esas tutumu olmalıdır. TC'nin bir yetişme tarzıdır alıştırılmış gidiyorsunuz. Toplumun içine girip büyüklerinize bunu sormak isterdim. Tabii onların da fazla söyleyecek bir şeyleri yoktur. Sizin de öyle fazla kendinizi savunacak haliniz, hamle yapacak bir yiğitliğiniz yok. Biz yeni yaşam oluşturmak için varız, ama siz bu yaşama katılamıyorsunuz, yiğitliğe gelemiyorsunuz. Bu ülkede, “bu halk içinde ben de bir şeyim” diyenlere nasılsın demem. Bu büyük sabır biraz da bunun içindir. Benim her zaman sorduğum bir soru da şu, nasıl bu halini kabul ettin, kendini neden böyle tutuyorsun? Korkmadın mı, sıkılmadın mı? Her şey baş aşağı gittiğinde acı duymadın mı? Bir çare olma gereğini hissetmedin mi? Şimdi bunlar aklınıza geliyor mu? Aslında tam da bu noktada insanın aklına siyasetçi değil de edebiyatçı olmak geliyor.
Kürt’ün o kaçan ruhunu, çürüyen yanlarını, bitik, esef edilecek, iğrenilecek gerçeğini ortaya çıkarmak, onu takip edip vurmak istiyorum. Doğduğu topraklara, az çok kimlik bellemesi gereken hususlara bu kadar kolayca sırt çeviren büyük namussuzdur. Neden ülkeni böyle terk ettin diye soracaksın, alacaksın karşına geçip adam oluncaya kadar vuracaksın. Gücüm sınırlı, eğer biraz daha fazla olsaydı size daha etkili yüklenirdik. Bir ulus, bir halk için yetişmek kolay bir şey değil. Yaramazlığınız dobra dobra yüzünüzden akıyor, ama kendinizi dört-dörtlük insan yerine koyuyorsunuz. Ben de kendimi insan yerine koyuyorum, ama herkesi de öyle kolay kolay insan yerine koymamak gerekir. Geri olabilir, şöyle olabilir böyle olabilir, ama hiç olmazsa sahtekâr olmazlar.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER