TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (63.BÖLÜM)
PKK bu tür kirli savaş yöntemleriyle savaşmak istemiyor. Kendi saflarına salınan kirli savaşın piyonlarını gerçekten büyük bir acıyla ve insanlık adına tiksintiyle karşılıyor. Savaşın bu biçimde sürdürülmemesi gerektiği açıktır. Ama düzenin ve rejimin çürümüşlüğü ve kendisine olan güvensizliği, kendisini böylesi kirli savaşım yöntemlerini kullanmaya mecbur ediyor. Tabii bunun sonucunda bu tip komplocuları ve suikastçileri yolluyor. Bu da, bilinen nedenlerle buna alet olanların çok hazin bir sonuca uğramalarına yol açıyor. Devrimin bu konudaki görevi ve sosyalist yaklaşım, savaşı mümkün olduğu ölçüde kabul edilebilir sınırlar içinde ve kirli olmayan yöntemlerle sürdürmektir.
Ama düşman ısrarla bunu böyle yürütüyorsa, bizim de bu işlerde uzmanlaşmamız artık kaçınılmaz olacaktır. Sızmalara karşı koymak, istihbaratı karşı istihbaratla önlemek gibi bir görev de doğmaktadır. Biz bunu parti içinde, esas ilkeleriyle nasıl geliştirebileceğimizi gösterdik. Her an gelişebilecek bir sızmayı fazla ertelemeksizin ortaya çıkarmak ve hemen gerekli önlemleri almak, her alandaki olası sızmaların nasıl olabileceğini önceden tespit etmek ve ortaya çıkarmak, örneğin sızmaların kentlerde çok rahatlıkla gelişebileceği konusunda örgütü veya temsilciyi sağlamca aydınlatmak, sızmaların nasıl gerçekleşebileceğine ilişkin olarak kendisini uyanık kılmak, gerilla birliğine nasıl sızılabileceğini tespit ederek, önceden bu konuda aydınlatmada bulunmak ve bazı belirtiler ortaya çıkarsa bunlara nasıl yaklaşılabileceğini ortaya koymak gibi konularda önemli bir mesafe alınmıştır.
Bunların devrimci kadrolara yönelik olarak nasıl iş yapabileceğini ortaya koymak önem taşımaktadır. Bunların hedefinin özellikle kadroları, komplolarla tasfiye etmek olduğunu bilerek, kadroların ve komutanların çok tedbirli olmalarını sağlamak yaşamsal öneme sahiptir. Kadro ve savaşçılar sızmalarla aynı birim içinde ve aynı sığınakta bulunuyor, yatarken kurşunu yiyorlar. Randevuya giderken pusuya düşüyorlar. Bunlar önlenemeyecek hususlar değildir. Bizde verilen kayıpların çoğunda bu tip sızmaların rolü vardır. Bu konuda önlemlerimizi alabildiğine geliştirmek, bütün örgüt ve çalışma birimlerini bu konuda uyanık tutmak, kendi açımızdan çıkaracağımız önemli sonuçlardandır. Her şeyden önce sağlam mevzilere dayanmak, tedbirlerimizin sağlam bir politik temele ve örgüt temeline dayanması gerektiğini bilince çıkarmak, dolayısıyla sadece tekniğe dayalı tedbirlerle yetinmemek, bu konudaki tecrübelerimizi daha da zenginleştirerek, bütün çalışmalara egemen kılmak gibi önemli dersler söz konusudur.
Görülüyor ki, düşmanın önemli bir özel savaş yöntemi olan bu sızma, suikast ve komplo girişimlerine karşı başarıyla mücadele vermek mümkündür. Her alanda bu mücadelenin verilmesi gerekir. Biz bu alanda bunun örnek bir çalışmasını sunduk. Parti kadrolarının bundan çıkaracağı çok dersler vardır. Bu dersleri mutlaka özümsemek gerekir. Büyük bir güvenin, bir de bu temelde edinilmesi gerekmektedir. Bunların, bu konuda yolaçmak istedikleri güvensizliği bizim nasıl güvene dönüştürdüğümüz, bir kez daha gözler önüne serilmiş olmaktadır. Biz aynı şeyleri provokasyon karşısında da yapmıştık. Provokasyon, parti saflarını bulandırmaya, kararsızlığı ve inançsızlığı geliştirmeye çalışıyordu. Sahte hizipçilik, temel sorunlar yerine basit sorunlarla uğraştırma, taktikten saptırma, son tahlilde partinin ideolojik, politik ve örgütsel doğrultusundan, özellikle günlük yaşam tarzından uzaklaştırma girişimlerine karşı partiye nasıl sahip çıkacağımızı, doğru örgüt yaşamının nasıl olması gerektiğini, özellikle her türlü hizipçiliğe ve bozgunculuğa karşı parti birliğinin nasıl savunulacağını, kapsamlı değerlendirmelerle ortaya koyduk. Bilindiği gibi partimiz bu provokasyonlara karşı mücadeleden güçlenerek çıktı. Hepsi bir yana, bir tanesi dayatıldığında bile bir örgütü beş on parçaya bölebilecek böylesi provokasyonlara karşı mücadelede birliğimizi daha da güçlendirerek çıktık.
Bu komplo ve suikast girişimleri başka örgütlerde ortaya çıkmış olsaydı, belki de o örgütün birçok öğesini ve önderliğini götürecekti. Ama bizim bu konuda doğru devrimcidirenişçi ideolojik ve politik hattımızdan kaynaklanan doğru bir örgütlenmeyi ısrarla her tarafa dayatmamız ve günlük planda tedbirleri elden bırakmamamız sonucunda, bunlar amaçladıkları bütün hususlarda büyük bir başarısızlığa uğradılar ve geliştirmek istedikleri kuşkuculuk ve güvensizlik boşa çıkarıldı. Yine hem provokasyonlarda ve hem de sızmalar sorununda doğru yaklaşılması halinde parti ortamının nasıl bulandırılacağını, bozgunculuğun nasıl gelişeceğini, kararsızlık ve inançsızlığın, ortamı nasıl avucuna alacağını, bu ortamda sağlıklı bir partileşmenin nasıl olanaklı olamayacağını, dolayısıyla doğru önderlik edilmemesi ve doğru yürütülmemesi halinde birçok değerin nasıl heba edileceğini açıkça ortaya çıkarmış bulunuyoruz. Bu temelde partinin kendine güveni daha da artmıştır. Partinin, düşmanı teşhis etmesi açıklık kazandığı için kendine güveni fazlalaşmıştır.
Düşmanın dayattığı yöntemler konusunda ne denli bilinç sahibi olunursa, o denli güven kazanılır ve karşı önlemlerle savaşta başarılı olmanın yolu açılır. İşte bu da gerçekleştirilmiştir. Yani çoğu kişinin içine düştüğü kuşkular ve politik olmayan yöntemlerle alelacele sonuç alınamaz. Bu konu tam bir özel savaş konusudur. Özel savaşa karşı cesaret, güven ve ustalıkla devrimci savaşı dayatarak sonuç alınabilir. Biz burada bunu sunmaya çalıştık. Burada önemli başarılara ulaşıldığı görülmektedir. Bunların birçoğu sözümona bize suikast düzenlemeye gelmişlerdi. Bir değil, belki beş on teşebbüs söz konusuydu. Ama bize daha ilk yaklaştıkları anda bile cesaretleri yerlebir oldu. Bu bakış açıları alt üst oldu ve irade olarak kendileri çözüldüler. Daha uygulamaya geçmeden, yakayı ele vermekten kurtulamadılar.
Demek ki bir devrimci her alanda kendi devrimciliğini sağlam konuşturursa, ne denli güçlü olursa olsun, düşmanın bel bağladığı her türlü yöntemi boşa çıkarabilir. Biz burada birçok kişinin düşündüğü yaklaşımlar yerine, yeni ve yaratıcı yöntemlerle sonuç aldık. Biz bugüne kadar başarılı olabilmişsek, bunun nedeni düşmanın ulaşamayacağı ve hatta düşünemeyeceği bir konumda yaşamayı, sürekli esas almış olmamızdır. Düşman nasıl düşünüp yaşadığımızı bilse bile, bu bilgiler düne aittir. Düşman dünü bilebilir, ama bugünü bilemez; bugünü bilse bile, yarını bilmez.
Yöntem ve düşünce zenginliğimiz, daralmış ve çürümüş bir rejimin bu özel savaş taslaklarına, bize ulaşma olanağını vermez.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER