SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II -305
AİHM’in vereceği kararların uygulama gücü olarak AK’ye ilişkin bazı düşünce ve önerilerimi kısaca belirtmeyi gerekli bulmaktayım. AK, AİHS’yi uygulamak ve gözetlemekle sorumludur. Türkiye yaklaşık elli yıldır Konsey’in kurucu üyesi olarak bulunmaktadır. En son katılan Azerbaycan ve Ermenistan bile yasalarında gerekli değişiklikleri yaptıkları halde, Türkiye birçok konuda halen AİHS’nin gerektirdiği yasal değişiklikleri yapmamakta, bu konuda iç hukuku da bağlayan AİHM’in kararları doğrultusunda anayasal ve yasal değişiklikleri de sürekli ertelemektedir. Şüphesiz Konsey bu konuda Türkiye’yi birçok defa uyarmıştır. Ama artık uyarıdan öteye bazı tedbirleri almak göreviyle karşı karşıyadır. Bu tedbirleri almaması kendi hukukunu da zedelemektedir. Bir üyesine sanki tavizkar davranmaktadır. Bu durum demokratik hukuk devletinin Türkiye’de de gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir.
Özellikle Kürt sorunu ve laiklikten kaynaklanan bu ertelemelerin son bulması, hukuka duyulan güvenin zedelenmemesi için de önemli bulunmaktadır. Türkiye başta ölüm cezası olmak üzere, tüm azınlıklara ve düşüncelere ifade özgürlüğünü yasaklayan kanun hükümlerini AİHS’ye göre düzenlememektedir. Benim davam bu konularda da kilit rol oynayan bir konuma gelmiş bulunmakta, hatta tam bir siyasi istismar aracı olarak kullanılmaktadır. Bana ilişkin ölüm cezası yalnız içte değil, maalesef AB platformlarında da AB’ye üyelik için bir koz olarak kullanılmaktadır. Bu durum sadece beni değil, Kürt halkının meşru taleplerinin de pazarlık konusu edilmesini beraberinde getirmektedir.
Halbuki AB kurumları normatif değerlere sahiptir. Bu değerler zımnen bile olsa tartışılamaz ve taviz konusu olamaz. Benim ve Kürt halkının meşru ve kanuni haklarının Türkiye ile sürekli tartışılmasını ve pazarlık konusu edilmesini son derece yanlış ve haksız bulduğumu özenli belirtmeliyim. AK’nin bir an önce kurucu üyesi olan Türkiye’yi kendi normlarına uymaya ve gereklerini acilen yerine getirilmesini temin etmeye çağırmasını bir kez daha belirtmeyi görev bilirim.
Ayrıca AK’nin Türkiye ile olan güçlü ilişkilerini Kürt sorununda siyasi diyalogun geliştirilmesinde kullanması, hem AİHM’in kararlarının yerine getirilmesinde, hem de Türkiye’nin demokratik ve laik hukuk devletine doğru evrim göstermesinde önemli rol oynayacaktır. PKK’nin güçlü bir biçimde meşru savunma temelinde yürüttüğü tek taraflı ateşkesi de fırsat bilerek, AK’nin Türkiye ile bu yönlü diyalog arayışlarımıza en azından Kosova ve Makedonya’ya gösterdiği ilgi kadar çaba harcayarak destek vermesi büyük öneme haizdir. Kürtlerin ve tüm Türkiye’nin bu desteğe ihtiyacı vardır. Davamın olası sonuçları dolayısıyla bu yönlü talebimi belirtmeyi gerekli buluyor, AK’nin de değerli çabalarıyla katkıda bulunacağına dair umutlarımı dile getiriyorum. Sonuç olarak AİHM için hazırladığım savunmayı bu biçimde tamamlarken, İmralı’daki savunmamla birlikte özenle değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. İncelenmesi gereken birçok olay ve kişiye ilişkin verdiğim bilgilerin belge ve tanık olarak değerlendirilmesini diliyorum.
Gerekirse sözlü ve yazılı ek savunmalara da hazır olduğumu yineliyorum. Bu savunmamla AİHM’in hem halkımız, PKK ve benim için, hem de ilerici insanlık ve Türkiye için tarihe yaraşır, daha doğru ve adil bir karar vereceğine dair inancımı belirtir, saygılarımla arz ederim.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER