NASIL YAŞAMALI (29.BÖLÜM)
Örgütsel Çizgiye Gelmeyenler Özgür İlişkiye De Gelmiyorlar;
P.Ö: Benim uygulamalarımı nasıl görüyorsun? Sorunu geleceğe erteleme midir, yoksa savaşın kızgınlığı ortamında bile cesurca bir yaklaşım mıdır?
Z.: Bence güçlü bir yaklaşım. Burada kendi açımdan en azından kavramaya çalıştığım noktalar var. Her şeyden önce önderlik düzeyinde yürütülen savaş...
P.Ö: Önderlik deyip ilahlaştırmaya gerek yok; aynı zamanda parti düzeyi, yani militan düzeyi söz konusudur.
Z.: Parti düzeyi çok farklı bir olay, önderlik düzeyi çok güçlü bir tarih çözümlemesi üzerinde gerçekleşiyor. Gerek bayan ve gerekse erkek arkadaşların çözümleme düzeyi ise çok zayıf. Kendi gerçeğimiz açısından bunu ele aldığımızda, gerçekleştirilmek istenen savaşın içine çekildiğimizde bile aslında nasıl bir savaşın içine çekildiğimizi fark edemiyoruz; şaşkına dönüyoruz, savruluyoruz sağa sola. Esas sorun o noktada yaşanıyor. Yani buradaki büyük çelişkinin görülmesi gerektiğini düşünüyorum.
P.Ö: Yani örgütsel olayda içine girdiğiniz bir durumun benzeri ile karşı karşıyayız. Birey olarak örgütlenmeye doğru gelemeyenler, bu ilişki sahasında da doğruya, partiye gelemiyorlar. Bunu kendine göre çok çeşitli biçimlere büründürerek engelleme konumuna, tutuculuğa yol alıyorlar.
Z.: Bir de şu noktaya değinmek istiyorum: Çelişkilerin çözüm gücü önderlik düzeyinde çok büyük. Bizlerde ise henüz çelişkilerin kavranışı bile yok. O kadar üst düzeyde bir çözüm dayatılıyor ki, kendi çelişkileriyle henüz tanışmamış insanlar bunun altında eziliyorlar, kavrayamıyorlar.
P.Ö.: O zaman savaşta da ezilirsiniz.
Z.: Bu açıdan özellikle önderlik düzeyinde yürütülen savaşın, (ben daha önce de belirtmiştim) bence kendi içinde taşıdığı birçok risk var. Mesela ben o noktayı fazla anlamıyorum, yani zorlanıyorum. Çünkü o, belki de gelişme kaydedebilecek arkadaşların ağır bir yük altında ezilmelerini beraberinde getiriyor ve sapmalara yol açabiliyor.
P.Ö.: Sanmam. Sizinki, “benim kendime göre bir parti anlayışım var, bir örgüt anlayışım var; bunu dilediğim gibi yaşamakta özgür olmalıyım” şeklindedir.
Z.: Hayır, onu demek istemiyorum.
P.Ö.: Oldukça benziyor. Sırf kadın olarak yaşama isteğiniz var. Ben, tabii kadın olarak hepinizin istediğiniz gibi yaşamanızı bazen topa da tutuyorum. Cuma arkadaş da belki bunu fark ediyor. Acaba bunun anlamını biliyor musunuz? Adamın sakat bir nişanlılık anlayışı var; bunu havaya uçuruyorum. Kendine göre bir kadınlık anlayışı var, bununla alay ediyorum. Bütün bunlar size göre bir dayaktan daha şiddetlidir. Bazen sizin söylediğinizin çok tersini söylüyorum. “Senin sevmeye hakkın yoktur, yaklaşmaya bile hakkın yoktur” diyorum. Bunlar özellikle önderlik düzeyinde çok gereklidir. Bu yaklaşım, Kürt insanını terbiye etmede, Kürt kadınını kendine getirmede öncülük düzeyinde yerine getirilmesi gereken bir durumdur. Siz ise bu konuyu herhangi bir birey gibi ele almayı esas alıyorsunuz. Tipik bir küçük-burjuva eşitlik anlayışıyla karşı karşıyayız. Önderlik düzeyi ulusal düzeydir. Bunu bir türlü görmek istemeyişinizi anlamıyorum. Örgüt olayında da böylesiniz. Küçük-burjuva eşitlik anlayışı sanırım birçok arkadaşımızdaki düzeydir. Saygıyı da yitiriyorsunuz.
Şimdi ulusal düzeyi asla görememiş olarak, benim böyle bireysel yorumlanmaya, kadının da bireysel yorumlanmaya bu kadar tabi tutulması asıl tehlikedir. Tüm bu kızların hepsini az çok biz biraz kendine getiriyoruz. Mesela benim görebildiğim birçok arkadaşta (kız olsun, erkek olsun) bazı tabular var. Bir kıza ilgi duymuşsa, o onun olmalı! Bir kızın yaklaşımında da buna benzer bir durum var. Bırak onu deyince bu, bazılarına göre saldırıdır; onun çok kutsal değerlerine, özlemlerine saldırıdır. Değil aslında; tersine onu bir çelişkiye kaldırmaktır. Bir mücadeleye çekmektir. Belki de yapabileceğim en büyük iyilik budur. Burada tipik bir sinema oyunu demeyeceğim ama ona benzer bir oyunla karşı karşıyasınız ve biraz da bu oyun gereklidir. Başka türlü evlendir kızı erkeği veya sözlendir kızı-erkeği, acaba o insandan bir hafta sonra eser kalır mı? Çok gerici tutkulara sarılırsan, acaba sende ülke sevgisi, hatta özgür ilişki imkânı kalır mı?
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER