TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ(43.BÖLÜM)
Zelzeleler oluyor, kıyamet kopuyor, insanlık doğranıyor; yürekler paramparça, beyinlerin üzerinde Ağrı dağı kadar ağırlık var, dil zor dönüyor. Bütün bunlar bu tiplerin umurunda bile değildir. Hem devrimciliğin en iyi sıfatlarından yararlanma, hem de bununla kendi hafifliklerini tatmin ederek yaşama: Onların yaptıkları bu oldu. Devrimcilik yapmadan da yaşayabildiler. Daha sonra bunu neredeyse rahatlıkla gölgesine sığınılacak ve partiye onaylattırılacak bir yaşam biçimi olarak ele aldılar. Gerçek anlamda yoldaşlık bağlarıyla partiye bağlı olanların bugün cezaevlerinden çıkan direniş destanları vardır. Onların yürekleri, partiye bağlılıkları ve bunun için ortaya koydukları büyük değerler vardır.
Yine birçok PKK militanının sergilediği eşsiz direnişler söz konusudur. Halkımızın sadece savaş alanında değil, her yerde partiye büyük bağlılığı vardır. Her şey bize bağlanmakta, bazıları küçük bir maaşını bile olduğu gibi partiye vermekte, var olan lokmasını bizimle paylaşmakta, sınırsız fedakarlık denilebilecek örneklerle bize destek sunmaktadır. Ama bu baylar, rahat bir yaşamı normal bir şeymiş gibi gördüler. Büyük düşkünlük işte buradadır. Kıyamet gününde kendini rahat hissetmek ne demektir? Her şeyin alt üst olduğu, insanların beyinleri üzerine Ağrı dağının bindiği, yüreklerini her gün her saat kara dikenlerin kanattığı bir dönemde, böyle bir yaşamı kabul eden bu tiplerin taşıdığı bu özelliklerin normal karşılanamayacağı ortadadır. Bunların kabul edilmemesi gerektiği açıktır.
Bu direnişlerde can verenler bizim yoldaşlarımızdır, bizim yüreğimizdir. Biz onları tarihe karşı görevlerini yaptılar diyerek yalnız bırakamayız. Bizim onlara karşı sorumluluklarımız, onların da bizden istedikleri görevler vardır. Her şeyimizle onlara katılmamız gerektiği ortadadır. Dünyanın neresinde olursak olalım, nerede yaşarsak yaşayalım, ister yoksul, ister zengin olalım, insani, yurtsever ve sosyalist özelliklerimizden söz edeceksek, büyük bir uyum ve saygıyla ödememiz gereken borçlarımızın olduğunu bilmek zorundayız.
Bu gerçekler ortada dururken, yıllardır parti içinde dırdır etmeye, parti saflarında kendine özgü bir üslup tutturmaya, önderliğin onca çağlarına hafif cevaplar vermeye, hayasızlık ve duyarsızlık içinde olmaya ne demeliyiz? Hemen belirtelim ki, şimdiye kadar yaptığımız şey kendimizi konuşturmak değil, halkımızın onurunu dünyaya ve kendisine biraz daha tanıtmak, bunu militanlarımıza layık bir biçimde gerçekleştirmek, kısacası onların sözcüsü olmaktır. Bu konularda sonuna kadar bir bağlılık sergilenmiş midir? En küçük bir fırsatta elden gelen yaratıcılık sonuna kadar kullanılmış mıdır? Bunlar son derece tartışmaya açıktır.
Bütün arkadaşları partinin ve Parti Önderliği’nin başından günümüze kadar her alanda yürüttüğü savaşımı çok yönlü bir biçimde kavramaya çağırırken, bunun için sık sık vurguladık. Bunu şehitlere, yoksul halkımıza ve insanlığa ulaşmak için yaptık. Eşlik edenlerin bu konuda eksiklikleri oldu. Bu durumun kimilerinde, gerçekten de eğitimsizlikten ve amatörlükten kaynaklanabileceğini ortaya koyduk. Kendini aşamayan, politik ve örgütsel konularda gelişme sağlayamayanlardan bazıları, günü geldiğinde direnebiliyorlar.
Bütün darlıklarına rağmen, en azından sorun çıkarmıyorlar. Bir nefer gibi partinin emrinde savaşacaklarını gösteriyorlar. Bunun da anlaşılır bir nedeni vardır. Buna karşılık çok şey bileceksin, partinin gelişmini adım adım duyacaksın, yine de sorunları ve olumsuzluklarını sürdürdükçe sürdüreceksin! Altı ay önce söylediklerini yeniden tekrarlayacaksın! İki yıl önce ortaya attığın sorunların günümüzde hala var olduğunu söyleyeceksin! Bu olamaz. Bu baylara açıkça söylüyorum: Siz çok yaramaz yaratıklarsınız. Kendisine sıradan saygısı olan bir insanın bile bunları yapmaması gerekir. Biz bu durumda bulunan arkadaşlara büyük bir saygı ve sevgiyle gittik. Ama onların bunun üzerine yatmaları esef vericidir. Bunu yaparken, onlar daha da nazlansınlar, sorunlarını biraz daha arttırsınlar ve partiyi kendileriyle ilgilendirsinler diye değil, yoldaşlık yapsınlar diye yaptık. Şimdi bunlar “Ben böyle yapmadım” dememelidirler. Bu konuda çok şeyler vardır.
Sorun bir arkadaşın üzerine gitme sorunu değildir. Sorun bir düşkünlüğe izin verilmemesidir. Bu basitliğe ve hafifliğe yönelmemek, kişisel bir özellik olarak değerlendirip üzerine oturmamak gerekir. Bunlar marifet değildir. Son durumda birçok belge ortaya çıkıyor, bize birçok eleştiri ulaşıyor. İnsan soyu arasındaki ilişkileri bir yana bırakalım, anlaşılan her gün mahallede hırgür çıkaran yaratıkların tutumuna benzer bir çekişme yaşanıyor. Bunu nasıl sinemize oturtup kabul edebiliriz? Bu kadar değerimiz, -ki her biri anısına abide dikilmesi gereken değerlerdir- olanca ağırlığıyla üzerimize çökerken, hangi kişi gelişemediğini, çözümlenemediğini, dönüşemediğini, bunun biraz da zaman işi olduğunu söyleyebilir? Hayır, hemen belirteyim ki, bu düşkünlüktür.
Böyleleri bunları söyleyeceklerine partimizi terk etmeli ve bizden uzak durmalıdır. Biz gerçekten soylu değerleri temsil ettiğine inanan, bu uğurda kendisini defalarca kanıtlayan bir hareketiz. Biz çocukları fazla besleyemeyiz. Çocukların çocukluklarıyla fazla uğraşamayız. Ben şimdiye dek istifimi bozmadım. Bunu halk ve tarih için yaptım. Ama yoldaşlık, insanlık, yiğitlik ve mertlikle bağdaşır bir yönünün bulunması bir yana, bazıları için egemen sınıflara karşı kullanılabilecek yöntemleri konuşturma noktasına geldiğimizi belirtmek isterim.
Ayrıca oynanmaması gereken değerler vardır. Her an eğilinmesi gereken değerler vardır. İnsanlığa mutlak anlamda bağlı olduğumuzu söylüyorsak, bunlar önünde eğilmemiz gereken değerlerdir. Hiçbir öğe bu konuda zorlandığını söylememelidir. O zaman adama “sen dünyanın en alçak adamısın” derler. Yemeğe ve içmeye zorlanmıyorsun, her türlü bireysel gereksinimini karşılamada zorluk çekmiyorsun; ama hiç olmazsa yerinde oturarak, en azından her gün dua ederek bir şehidin anısını yad etmeye sıra gelince, sorunların çıkıyor! Açıkça söylüyorum: Bunu ısrarla sürdürenler, gerçekten de tanınmaz hale gelmiş küçük-burjuva döküntüleridir. Bunların atılması gerekir. Ya da böyleleri art niyetlidir. Her ikisi de çok tehlikelidir.
Bu konuda kişinin küçük-burjuva döküntüsü mü, yoksa art niyetli mi olduğu artık bizim için önemli değildir. Bazılarını bile bile art niyetli diye yargılamaya almak istemiyoruz. Ama bu öğeler aylardır eğitiliyorlar. Aylardır her türlü gereksinimlerini karşılıyoruz. Bunlar hala sorunlarının olduğunu, eskiden beri bazı özelliklerinin bulunduğunu ve bunların devam ettiğini söylememelidir. Bu tür şeyleri sürekli yazmaya devam etmek şımarıklıktır. Bunların amacı partiyi uğraştırmaktır. Partiyi ve parti içinde sorunları ağırlaştırmaktır. Bunun ardından parti üzerinde daha tehlikeli niyetleri gündeme gelmektedir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER